30 Kasım 2008 Pazar

KARİKATÜRCÜLER
DERNEĞİ'NİN
40. YIL YÖNETİM
KURULU SEÇİLDİ...

1969 yılında kurulan Karikatürcüler Derneği, 35. Genel Kurulunu 29 Kasım 2008 Cumartesi günü, Gazeteciler Cemiyeti'nin Cağaloğlundaki Burhan Felek Konferans Salonunda gerçekleştirdi ve derneğin 40. yıl yönetimi belirlendi.

Genel kuruldaki seçimlerin sonucu kara tahtada...


KARİKATÜRCÜLER DERNEĞİ Türk Mizah Dergiciliğinin 100. yılına denk gelen 1969 yılında Semih Balcıoğlu, Turhan Selçuk ve Ferit Öngören tarafından kurulmuştu. 1980 yılına kadar 11 yıl aralıksız çalışan dernek, 12 Eylül 1980 darbesinin ülkeyi dümdüz etmesi sırasında diğer derneklerle birlikte kapatıldı. 1984 yılında yeniden hayata dönüş yapan dernek 2008 yılında 35. Genel Kurulunu gerçekleştirmiş oldu.

Genel kurulun Veysel Donbaz başkanlığındaki divan heyeti...

Derneğin genel kurulu 29 Kasım 2008 Cumartesi günü, her yıl olduğu gibi Cağaloğlundaki Burhan Felek salonunda yapıldı. Uzunca bir süredir Metin Peker'in başkanlığındaki yönetimlerle çalışan derneğin bu yılki genel kurulunda da, Metin Peker'in listesi dışında herhangi bir liste ya da aday çıkmadı. Dernek genel kurulunda seçimler öncesinde söz alan başkan Metin Peker, genel sekreter Aziz Yavuzdoğan ve yönetim kurulu üyesi Akdağ Saydut, son bir yılın her anlamdaki özetini aktardılar salondaki dernek üyelerine. Genel kurulun divan başkanlığını bu yılda bu alandaki tek isim olan Veysel Donbaz yaptı. Daha sonra eleştiri-öneri konuşmalarına geçildi. Genel kurula bir kaç yıldır Almanya'dan kalkıp gelen Erdoğan Karayel'in ilk sözü aldığı eleştiri ve öneriler bölümünde Karayel'in dışında; Cihan Demirci, Mehmet Arslan, Muhittin Köroğlu, Hasan Efe, Ercan Akyol, Sema Ündeğer ve Cem Koç söz alıp konuştular. Ardından başkan Metin Peker eleştirilere ve önerilere yanıt verdi.

122 üye oy kullandı...

Daha sonra Karikatürcüler Derneğinin 40. yılı olan 2009 yılını yönetecek olan 5 kişilik yönetim kurulunun ve 3 kişilik denetleme kurulunun seçimlerine geçildi. 122 üyenin katıldığı seçimlerde, Metin Peker'in listesi fire vermeden seçildi. Metin Peker'in 118 oy aldığı seçimlerde; Aziz Yavuzdoğan 111, İbrahim Tapa 111, Kadir Doğruer 110 ve yönetime yeni giren Kayıhan Fırat da107 oy aldılar. Denetleme kuruluna ise sırasıyla; 115 oy alan Refik Tiniş, 111 oy alan Mustafa Bilgin ve 107 oy alan Devrim Demiral seçildiler. Dernek üyeleri daha sonra, Ahırkapı'da bulunan Armada Otelinde dernek tarafından verilen yemeğe katıldılar...

MİZAHHABER olarak, 2009 yılında 40. yılını yaşayacak Karikatürcüler Derneğine, daha fazla hareket ve daha fazla ses ve etkinlik getirecek bir çalışma yılı diliyoruz...

Mizahhaber'in hazırlayıcısı Cihan Demirci de genel kurulda söz aldı ve özellikle 2008 yılında karikatürümüzün yaşadıklarına, içinde bulunduğumuz duruma dair bir konuşma yaptı.

Genel kurul salonundan bir grup dernek üyesi karikatürcü...

(Fotoğraflar: Akdağ Saydut)


SEFER SELVİ ÇİZİYOR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, akreditasyon yasağı getirdiği gazetecileri ‘yalan yanlış’ haber yapmakla suçladı.

Sefer Selvi'nin 30 Kasım 2008 tarihinde Evrensel gazetesinde yayınlanan karikatürü...


İ. BÜLENT ÇELİK ÇİZİYOR

İ. Bülent Çelik'in 29 Kasım 2008 tarihinde Vatan gazetesinde yayınlanan karikatürü...

28 Kasım 2008 Cuma

MEHMET SELÇUK ÇİZİYOR
ÖKÜZ NE DİYOLOGLARI

- Yaaa koçum ben sıkıldım artık trenlere bakmaktan beeee...

- Çok doğru dedin be abicim... Valla ben de aynı durumdayım... Şöyle çoluk çocuğu da alıp, deniz kenarına gitsek, biraz da şu batan Karaköy iskelesine baksak diyorum... Bizim için de bir değişiklik olur yaaaa!..

VAHİT AKÇA CHP'DEKİ
EVRİMİ ÇİZDİ!


Vahit Akça "CHP'nin Evrimi" olarak nitelendirdiği karikatürünü, MİZAHHABER'e yollarken şu notu da eklemiş: "Evrim'in makbulü ileriye doğru olandır! Yok, bunlar illa geriye doğru evrilecekler! Tamam, ille de "geriye gitcez biz" diyorsanız, Allah rızası için 70'li yıllarda kalın bari... Kimbilir, o zaman (yani yarınlarda) belki de bu günden daha ileride bulursunuz kendinizi..! İroni işte..."

İSMAİL DOĞAN
BELÇİKA'DAN ÇİZİYOR

MUSA KART ÇİZİYOR

Musa Kart, 28 Kasım 2008 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan karikatüründe "zamanında bir partinin üstüne düşerek" o partiyi o gün bugündür yiyip bitiren bir liderin geldiği final noktasını gayet güzel özetlemiş...

MEHMET SELÇUK ÇİZİYOR

27 Kasım 2008 Perşembe

EY ÜLKESİNDEN
KOPUK BEYLER!
BAŞBAKANIN
TAKLİDİ
YAPIL(A)MASA DA
MİZAHI HALA
YAPILIYOR!

Okan Bayülgen’in geçen hafta Kanal-D'deki televizyon programında “Başbakan’ın taklidi neden yapılmıyor” sözleriyle başlayan tartışmada herkes gene kendi cephesinden konuştu, aslında önemli bir mevzu böylece bir kez daha karambole gitti...


Vatan gazetesi Bayülgen'in sözleri üzerine haber yapmış ve gitmiş sadece tiyatro oyuncularına, stand-up'çılara sormuş... Sanki siyasi mizah onların tekeldeymiş gibi...
Oysa bu ülkede siyasi mizahı kesintisiz yapanlar komedyenler değil gerçek mizahçılardır kardeşim, gerçek mizahçılar...

Gazete diyor ki: "Son yıllarda politikacıların taklitlerinin yapılmaması ilk olarak ünlü şovmen Okan Bayülgen’in dikkatini çekti." Yani Bayülken fark etmese vay halimize yaaaa... Bu ne trajikomik bir tavırdır be kardeşim... Bunu fark etmek için Okan Bayülken'e gerek var mı, MİZAHHABER bir buçuk yıla yakın bir süredir yırtınıyor bu konuda yazıp-çizdikleriyle...

Bayülkenin dediklerini de geçen gün haber yapmıştık. Şöyle demişti kendileri: "Muhalefet liderinin de taklidi yapılmıyor. Dünyada böyle bir ülke var mı acaba? Eskiden yapılıyordu. Türkiye kaç sıkıyönetimden geçti, ne badireler atlatıldı, hepsinde bütün muhalefet liderlerinin ve başbakanların taklidi yapılıyordu."

Cem Yılmaz da buna benzer bir açıklamada bulunarak “Ben politik şakalar yapmıyorum. Politik mizahın iyisi zor. Ben kafamdaki şakayı yapsam yarın yokum” demiş... En azından en dürüstçe o konuşmuş... Kıvırmamış...

Vatan gazetesine açıklama yapan
komedyenler bakın neler demişler:


Herkesten Yaşar Kemal olmasını bekleyemeyiz

MÜJDAT GEZEN: Ben bir devrimciyim, dünya görüşüm var. Sanatım da bununla özdeşleşiyor. Herkes benim gibi düşünecek diye bir şey yok. Şimdiki komedyenlerin türleri bu değil. Her insandan Yaşar Kemal olmasını, Kemal Tahir olmasını, her şairden Nazım Hikmet olmasını bekleyemeyiz ki? Ben bunu vazife, görev olarak algılıyorum ama başkasına bu bağlamda bir şey diyemem. Bir adam çıkıyor tango söylüyor, biri çıkıyor halk ozanı. Herkese Aşık Veysel olacaksın, Zülfü Livaneli olacaksın diyemezsin.

Günümüz komedyenleri topu taca atıyor

ERCAN AKIŞIK: Malzeme kesinlikle var. Bir mizahçının beslendiği kanallar spor, magazindir. Bütün bunları içinde barındıran siyasettir. Siyasete pek bulaşmak istemiyorlar. Bunun nedeni hedef olmak istemiyorlar. ’Halk eskisi gibi ilgilenmiyor biz de esprilerimizi apolitik yapıyoruz demek’ topu taca atmak demek. Kendine bile muhalif olamadıktan sonra hiçbir şeye muhalif olamazsın. Uzay filmi, Keloğlan filmi de yapın ama ufak tefek göndermeler de yapın.

Günümüzde malzeme bol ama yapmaya korkuyorlar

LEVENT KIRCA: Bu iş cesaret ister. Herkesin yoğurt yiyiş biçimi değil. Rahmetli Aziz Nesin sağ olacaktı ki bu eleştiriyi yapsın. Aziz Nesin sağ değil, Nesin’den bu eleştiriyi beklerdik. Aziz Nesin’den sonra Levent Kırca vardı, o da çalışmıyor bu dönemde. Ben onları yaparak bugünlere geldim. Türkiye espri açısından en zengin dönemi yaşıyor, ama bunun arkasına sığınanlara baktığın zaman zaten onlar böyle şeyler yapmamışlar ki bugüne kadar. Niye yapmıyorsunuz dediğinde, “ekmek parası çekiniyoruz, korkuyoruz” diyorlar. Mizah korkarak yapılmaz ki. Bir bankada memure değilsiniz ki görevinizi yapıyorsunuz. Mizah bir eleştiri ve taşlama sanatıdır. Çekindiklerini ve korktuklarını da açık açık söylüyorlar. Sakın politik malzeme yok demesinler. Türkiye’de dokunulmamış kaymak gibi konular var. Malzemeler bolluktan dalları kırıyor.

Şimdikilerde malzeme yok Çünkü hiç komik değiller

YAVUZ SEÇKİN: Siyasetçilerin taklitleri yapılamıyor, çünkü hiç komik değiller. Mizah malzemesi vermiyorlar. Taklidini yaptığın zaman yanarsın, antipatik duruma düşersin. Zaten halk şua nda bu konularda hassas. Ne yapsak yapalım bir komedyen o durumu düzeltemez. Ben radyoda, televizyonda onların sevilmesini, sempati kazanmasını sağlıyorum. Süleyman Demirel, Ecevit, Erbakan. Eskiden komedyenler biliyorlar ki bu taklitleri yaptıkları zaman başlarına bir şey gelmez, sıkıntı olmaz, onlar da gülerler. Şimdi malzeme yok. Birkaç cümleden öteye geçemiyor . Malzeme vermedikleri için yapmıyoruz, yapamıyoruz. Ne espri yapmışlar ki bugüne kadar?


MİZAHHABER DE DİYOR Kİ: Levent Kırca'ya bakarsanız kendini artık "Aziz Nesin" filan gibi görmeye başlamış.. Ona sorarsanız ondan başkası yok bu işleri yapan. Ama o sadece komedyenleri görüyor. Mizah yazararı-karikatürcüler hala çatır çatır eleştiri yaparken bunları görmeyen "megalo" abimiz, kendinden başka kuş tanımıyor, her daim yaptığı gibi. Yavuz Seçkin de, yeni kuşak stand-up'çı olarak çıkmış "Şimdi malzeme yok" diyor. Ya kardeşim aynaya bir baksana, sen bu tür mizah yapacak biri zaten değilsin ki, neden Cem Yılmaz gibi çıkıp dürüstçe yanıt vermezsin de. Kıvırırsın. Malzeme çok. Ama senin gibi arkadaşlar böyle bir muhalif alt yapıdan gelmiyorsunuz. Size göre değil bu işler. Sen git "Avrupa Yakası"ndaki rolünü oyna, stand-up'ını yap...Bu işlere niye karışıyorsun, bu işler benim boyumu, benim kelimi aşar, niye demiyorsun... BEYLER, BAYANLAR, TİYATROCU MEGALOMANLAR, STAND-UP'ÇI TAKIMI, ŞOVMENLER...Bu ülkede başbakanı hala yazan-çizen, mizahçılar var... Kendinizden başkasını görmediğiniz için traji-komik durumdasınız. Bıktık, sıkıldık artık bu içi boş tartışmalardan... Biz muhalefetimize aynen devam ediyoruz, siz görmeseniz de, duymasanız da, konuşmasını bilmeseniz de, elde kalan son mizah dergileri, son karikatürcüler, son mizah yazarları HALA DEVAM EDİYORLAR tüm kötü medya ve halk şartlarına inat MUHALEFETE... Tamam mı kardeşiiiiim?..




HASLET SOYÖZ VE
ERCAN AKYOL MİLLİYET'TE
"ÇARŞAFA DOLANMIŞ"
SİYASETİ ÇİZDİLER...
(27 Kasım 2008 Perşembe-MİLLİYET)



MEHMET SELÇUK ÇİZİYOR

26 Kasım 2008 Çarşamba

CEM KENAN
ÖNGÜ'YÜ
5. ÖLÜM
YILDÖNÜMÜNDE
ANIYORUZ...

Karikatürcü arkadaşımız Cem Kenan Öngü'yü, 25 Kasım 2003'te henüz 52 yaşındayken yitirmiştik. Ölümünün 5. yılında çok erken gitmiş renkli bir çizeri özlemle anıyoruz...


Cem Kenan Öngü'den bir karikatür...

Yukarda Cevat Özer'in kaleminden çıkmış portresini gördüğünüz Cem Kenan Öngü, İstanbul Üniversitesi Maliye Muhasebe Yüksek Okulu mezunuydu. Bir yandan muhasebecilik yaparken karikatürden de asla vazgeçmedi. Müthiş bir keyif ve haz alarak çizdi kısa süren ömrü boyunca... İlk karikatür sergisini 1975'te İstanbulda açtı. Yurt içi ve yurt dışında katıldığı karikatür yarışmalarında pek çok ödül kazandı. Karikatürcüler derneğinin yönetim kurullarında görev yaptı. 1980'de Kemikzedeler adlı bir karikatür albümü yayınladı. Son olarak "Delegem Sarı Bağlar" adlı bir karikatür kitabı daha çıkmıştı. İyi bir porte çizeri olan Cem Kenan Öngü, her fırsatta portre çizerdi. Bu yüzden restoran-meyhane peçetelerinde çok portre izi vardır. 52 yaşındayken, 25 Kasım 2003'te yitirdiğimiz Cem Kenan Öngü, Ruhi Su Dostlar korusunun da üyesiydi. Bu yüzden güzel türkü söylerdi, iyi bir sese sahipti. Şimdilerde pek çoğunu birer birer yitirdiğimiz o eski zamanların, güzel insanlarından biriydi kısacası o... O güzel insanlar o kadar azaldı ki, o yüzden artık eski zamanlar demeye başladık biz de... Güzel insan; Cem Kenan Öngü'yü 5. ölüm yıldönümünde özlemle anıyoruz...

Aralık 2002 yılından, Zonguldak'tan kalma bir anı... Bir söyleşi ve sergi için Zonguldak'a giden 5 yakın çizer dost birarada... Cem Kenan Öngü en solda, yanında Cihan Demirci. Karşısında Tayfun Akgül, Ferit Avcı ve en sağda Semih Poroy...

ZAFER TEMOÇİN ÇİZİYOR


Zafer Temoçin'in 26 Kasım 2008 Çarşamba günü Cumhuriyet'te yayınlanan karikatürü...

25 Kasım 2008 Salı

KORAY LAMA
YAZIYOR...
KARADIR BAHTIM
KARAAA!
Şu aralar en çok mırıldandığım türkü bu: "Karadır şu bahtım karaaaaaaa..." Gerçekten de bu ülkenin bahtı kara... Var olan iktidarı kara, ana muhalefeti kara, baba muhalefeti kara, bahçeli muhalefeti kara, hava muhalefeti kara, karayolları muhalefeti kara... Havası kara, kömürü kara, batan iskelesi bile Karaköy!
Bu kadar kara bir ortamda CHP'nin kara çarşafa sarılması, oradan oy üretme peşine düşmesi kara mizahtan öte... Karardıkça kararan ülke, kara paranın, kara güçlerin, kara babaların elinde oyuncak...Kara paranın dünya merkezi haline gelen, artık sadece Karadenizde batan gemileri olmayan, Somali'de bile gemileri rehin alınan, kara haberi bol bir ülke...
Ülke karardıkça halkı da kararıyor. Dostları asla kara gün dostu olmasa da sevdaları bile kara sevda bu ülkenin. Ama o kara sevda çoğunlukla kesildiğinde içinden kan kırmızı çıkıyor! Kara çalmayı pek seviyor bu ülke. Karalar bağlamayı.
"Bize karada ölüm yok" dense de, en çok karayollarında ölüyor bu ülkenin insanı. Karaborsayı da pek sever. Kara cehaleti de... Kara cahil insan üretmek en çok yaptığı iştir bu ülkenin. Kara cahili arttıkça, karanlığı da artıyor ülkenin... Kara kömür kokuyor ortalık... İktidar desen oyu kara kömüre bağlamış. Doğal gaza zam yaptıkça yapıyor, doğal gaz kullanamayacak hale gelip, doğal kaza dönüşen insanlarına da torba torba kömür dağıtıyor.
İçimiz kararıyor... Hafakanlar basıyor... Canımızdan geçtik, ümüğümüz sıkılıyor... Zamanında gemileri karadan yürüten Fatih'lerin ülkesinde, gemiler denizde bile gidemiyor. Hızlı trenler çarpışıyor. Gemiler batıyor. Derken iş iskeleye kadar geliyor. Sağlam iskeleye bağlanacak gemi yok. Ama gemicik var. Yani sağlam kazık!!!! Kendini sağlam kazığa bağlamış ağzı açık bir halk!!! Batan iskele, iskele babasıyla batıyor. Babalar iskele babasıydı bu ülkede. Babalar yaptıkları hatalarla kara babalara getirdi bizi. Kasımpaşa kıyıları tersane, batacak iskeleler yapalım o tersanelerde... Tuzla da öldürülecek daha çok işçi var ama şu ara kapalı...
Karayı değil kafayı yiyorum giderek... 2009'da krizin en karasını bekliyorum hamdolsun... Hamdolsun ki kara lahana yiyorum... Karagöz oynatıyorum... Kafayı oynatıyorum... Hayal perdesi değil bu, koca bir ülke...Koca ama embesil... Kara tahtadayım... Hamdolsun ki embesil bir nesil de sizin eseriniz oldu... Daha çok su götürür bu pilav...
Karaköy battı... Sırada Sirkeci, Haydarpaşa, Kadıköy var... Batan ülkenin iskeleleri hamdolsun... Batan batsın... Batsın bu global dünya... Hamd olsun krizde sucuk bile satarız gerekirse... 3 çocuk yaparız en azından... İkisini dilendiririz, birine de veririz selpakı atarız otobana... Sucuk satarız, çocuk yaparız...Karalar bağlarız, oturup ağlarız... Bu yazıda derken karaya oturur ve burda böylece bataaaa... (Vay anasına, sonunda yazı da battı beeee!)
KORAY LAMA
"DON
QUİCHOTTE"
SİTESİNE
HACKER
SALDIRISI!

Karikatürist Erdoğan Karayel'in Almanya'dan hazırladığı uluslararası karikatür sitesi Don Quichotte, daha önce de bir benzerini yaşadığı hacker saldırısına uğradı. 24 Kasım'da gerçekleşen saldırı nedeniyle siteye girilemiyor. Başbakanının bile, kendi iktidarı tarafından yasaklanan You Tube sitesine "Ben giriyorum, siz de girin" dediği, yani Başbakanın bile yasal olmayan yolları önerdiği bir akla ziyan ülke burası... Aynı Başbakan "Sabır da bir yere kadar" diyerek, gözü dönmüş vatandaşlarını pompalı tüfek kullanımına teşvik etmişti adeta geçenlerde. Kafayı bunca yemiş insanın yaşadığı bir coğrafyada Türk insanı teknolojiyi de kendisine benzeterek onu da bir saldırı, bir yok etme aracı olarak kullanıyor... "Don Quichotte"a geçmiş olsun diyor ve ekliyoruz; karikatür ve mizah her türlü saldırıya inat YOLUNA BİR ŞEKİLDE DEVAM EDER... Çünkü bu yola çıkalı öyle üç-beş gün değil, üç-beş yıl değil, tam 140 yıl olmuş be kardeşim, 140 yıl...

24 Kasım 2008 Pazartesi

OKAN BAYÜLGEN'İN
SORDUĞU SORUYA
BAKIN:
"BAŞBAKANIN
TAKLİDİ NEDEN
YAPILMIYOR?"


24 Kasım 2008 Pazartesi tarihli Hürriyet gazetesinin, 2. sayfasından bir haber. Şovmen Okan Bayülgen, "Disko Kralı" adlı televizyon programında sormuş: "Başbakanın taklidi neden yapılmıyor?" Sonra da yanıtı kendisi vermiş: "YAPILAMIYOR..." Eskiden bu tür taklitlerin olduğu söyleyen Bayülgen, dünyada böyle bir ülke var mı diyor... MİZAHHABER olarak bu konuda fazlasıyla yırtındığımız için yok demeye bile gerek duymuyoruz... Bunlar çok geç kalmış laflar... Başbakanın taklidi bir yana, geçen yıl yayınlanan "RTE Garantili Fıkralar" adlı başbakan fıkraları kitabının bile piyasadan bir anda derdest edilip, bir daha baskısının yapılamadığı bir ülke burası... Başbakanın taklidi yapılamıyor, hakkında yazılan fıkra kitabı bile ortadan yok oluyor ama karısı AKP milletvekili olmuş bir "karikatürcü taklidi" çıkıyor, başbakana evinde yemek bile verebiliyor... Ortam bu kadar berbat durumda yani... Okan bey, keşke biraz da mevzunun buralarına dalabilseydi... Önemli olan buralara dalmak. Bu tür lafların daha ilerisine dalınmazsa, söylenenler boş bir geyikten öteye gidemiyor zira... (C.D.)

-----------------------------------------------------------

VAHİT AKÇA,
ÖĞRETMENLER GÜNÜ
İÇİN ÇİZDİ...

Vahit Akça, yukardaki çizimine şu satırları eklemiş: "Bugün ögretmenler günü. böyle bir günü "Okullarda imam öğretmen dönemi" haberleriyle kutluyoruz ne yazık ki! İçinden geçtiğimiz karanlık günlerde ışığına en fazla ihtiyaç duyduğumuz aydın öğretmenlerin gününü, üzerinde ilk kez latin harflerinin öğgretildigi kara tahtanın yerini kara çarşafın almaya çalıştığı günlerde kutluyoruz...Her şeye karşın aydın ögretmenlerimizin olduğunu bilmek de umuttur.. Kutlu olsun..."

ÇİZGİ ROMANCI
GALİP TEKİN,
HÜRRİYET'TE
"KARİKATÜRİST"
OLARAK
3. SAYFA HABERİ...
Epey bir zamandır bar işletmeciliği yapan çizgi roman ustası Galip Tekin, 23 Kasım 2008 Pazar tarihli Hürriyet gazetesinin 3. sayfasına çizgi romanlarıyla, çizgi roman üzerine verdiği derslerle değil, bambaşka bir nedenle haber oldu. Malum bir "iktidar" karikatürcüsü nedeniyle zaten adı kötü anılmaya başlayan karikatürcüler için hiçte hoş bir haber değildi bu. Bizler bu haber vesilesiyle; karikatürcülerin, mizahçıların başarı haberleri söz konusu olduğunda, o haberleri kullanmada böylesine cömert olmayan gazetecilik anlayışına da MİZAHHABER olarak buradan tepkilerimizi iletiyoruz. (Üstteki küçük haber küpürünü tıklayarak, haberi okuyabilirsiniz.)

YÜKSEL CAN ÇİZİYOR

Yüksel Can'ın MİZAHHABER'e yolladığı bu karikatürün altına bir kaç satır yazalım dedik... Bu topraklardaki ilk karikatür örneklerinin 1867'de İstanbul adlı gazetede yayınlandığını, ilk mizah dergisi Diyojen'in 1869'un son günlerinde yayınlandığını düşünecek olursak, buralarda 140 yılı bulan bir süredir gazeteler karikatür yayınlıyor. Bu 140 yıllık tarihin, karanlık sayfalarında anılmayı şimdiden hak eden bir "iktidar" karikatürcüsü son günlerde, milletvekili karısının daha da yukarlara taşınması konusundaki çalışmalarını artırdı. Son olarak "Başbakanına" bizzat evinde verdiği yemekle bu tür konulara pek meraklı dandik medyamızın gündemine oturdu. MİZAHHABER, yayına girdiği ilk günlerde onunla ilgili yapılması gereken haberleri yapmıştı. Bizim derdimiz mizah ve karikatürün bu denli baskı gördüğü, dava üstüne dava açılan böylesi rezil bir ortamda, rantçı kafaların karikatürü bu işlere alet etmeleri. Öfkemiz derdi sadece rant olanların karikatürü kullanarak bu işleri yapmaları. Yoksa bu coğrafyadaki yalakalıklarda da, bu yalakalıkların getirdiği rantlarda da herhangi ahlaki bir sınır filan yok bildiğiniz gibi!..

ÖKÜZ NE DİYOLOGLARI

- Duydun mu kardeeeş... Bugün 24 Kasım, Öğretmenler günüymüş...

- Aaaah ah!.. Nasıl duymam yaaa... Zamanında bizim de adam gibi bi öğretmenimiz olsa, biz hala buralarda bööööle trene bakmaya devam eder miydik şu ülkede?..

CİHAN DEMİRCİ ÇİZİYOR
BU KARİKATÜRÜN ŞİİRİ
HANGİ HESAP
İki kere iki
Neden beş etmesin öğretmenim
Bu ülkede yapılan
Hangi hesap tuttu ki
Siz söyleyin
Cihan Demirci
İ. BÜLENT ÇELİK ÇİZİYOR

İ. Bülent Çelik'in Vatan gazetesinde yayınlanmış karikatürü...
(22-11-08)
LATİF DEMİRCİ ÇİZİYOR


Latif Demirci'nin 24 Kasım 2008'de Hürriyet'te yayınlanan karikatürü...

23 Kasım 2008 Pazar

MUSA KART ÇİZİYOR
Yurtdışındaki kara paraların Türkiye’ye girişini meşrulaştıran ‘Varlık Barışı Yasası’ resmen yürürlüğe girdi.

Musa Kart'ın 23 Kasım 2008 Pazar günü Cumhuriyet'te yayınlanan karikatürü...

22 Kasım 2008 Cumartesi

"HOMUR" BU KEZ
KRİZ ÇIKARDI!

Yaklaşık 10 yıldır yayımlanan, sponsor buldukça çıkan, piyasada satılmayan Homur Mizah dergisi, bu kez kısa süre arayla çıktı ve son sayısını "Kriz"e ayırdı. Diğer sayılarından farklı boyutta ve renkli yayınlanan son sayısı DİSK Birleşik Metal-iş sendika gazetesiyle birlikte dağıtıldı. Homur Mizah Grubunun hazırladığı derginin kapağında İlker Ekici'nin karikatürü bulunuyor. Arka kapağında ise Aziz Nesin'in öyküsünü Devrim Demiral karikatürleriyle süslemiş. Bu sayısına katkıda bulunan diğer yazar-çizer kadrosu; Atay Sözer, Canol Kocagöz, Dinçer Pilgir, Emre Bakan, Ferit Turan, Lütfü Çakın, Muhammet Tunçsan, Mustafa Çalıkoğlu, Mustafa Yıldız ve Savaş Ünlü'den oluşmuş...

İ. BÜLENT ÇELİK ÇİZİYOR

İ. Bülent Çelik'in 21 Kasım 2008'de Vatan gazetesinde yayınlanan karikatürü...
MEHMET SELÇUK ÇİZİYOR

21 Kasım 2008 Cuma

VAHİT AKÇA,
SEFER SELVİ VE
MUSTAFA YILDIZ'DAN
3 KARA ÇARŞAF YORUMU...


Üstte Vahit Akça arkadaşımızın Mizahhaber'e ilettiği Kara Çarşaflı karikatürü, altta ise 21 Kasım 2008 Cuma tarihli Evrensel gazetesinde Sefer Selvi arkadaşımızın çizdiği Kara Çarşaf karikatürü ve en altta da Mustafa Yıldız'dan gelen karikatür... Son günlerde, bu kez CHP ile kara çarşafa dolandığımız günlere dair, 3 karikatürcü arkadaşımızdan 3 kara çarşaf yorumu... CHP'nin geldiği son noktaya "Kara mizah" aslında budur diyebilir miyiz, ne dersiniz?..
METİN AKBULUT
YAZIYOR...
BENZEDİLER…

Obama, pardon odama, J.Lopez gibi geldi, 14’lük kız çocuğuna benzedi.

Adli tıp bile benzediğini kabul etti, ben ne yapayım?

Sevsinler seni…

Severler… Severler güzeli ‘genç’ ise…

Biz biziz… ne Tecavüzcü Çoşkunuz ne de Nuri Alçoyuz.

Demokrasi getirmek için Irak’a geldiler, 1000000 insanı öldürüp, Hitler’e benzediler

İktidarın yalakası İslamcı olarak geldiler, Eski solcu, ABD’ci dönek liboşlara benzediler

Liberal ayaklarında, AB-D’yi, global sermayeyi arkalarına alarak “rüzgar gibi” geldiler,
IMF’ye yalvararak “yalan rüzgarına” benzediler.

Obama, gündüz feneri gibi geldi, albino M.Jackson gibi deniz fenerine benzedi.

Turgut’tan torpilli “alaylı hukukçu” olarak geldi, anayasanın değiştirilemez ilk dört maddesi yerine, imanın ilk dört şartını koyalım dedi.

Biz biziz ne ABD’ci dönek liboşuz, ne de ABD yalakası İslamcıyız
Biz biziz…

Sevsinler Seni… Yazıklar olsun

Yav, ne sevdiğin belli, ne de sevmediğin

Öğretmenim, ÖSS’deki ABC üçgeni, Bermuda Şeytan Üçgenine benzemeğe başladı

Yok o “şer üçgenine” benzemeğe başlamıştır.

Şer üçgeni… Bush amca siz misiniz?

Yok ben Obama’yım

Sizi Bush’a benzettim

Yok ya neresi benziyor, aa… Evet biraz andırıyor

Ben şimdi sizi “bize” benzetirim

Yok, siz ne isterseniz biz ona benzeriz

Alın o zaman size “Biz biziz” cell paketi… Bütün ABD’ci ve dönek olan herkes bu paket ile bedava konuşabilecek, medyada istediği kadar görünecek…

Teşekkürler Obama…

Biz biziz…

Sizden 46,65 çıkartsak “biz” mi kalır?

Hani “Sizin” içinizde dönek liboşlar, ılımlı İslamcılar vardı?

Yoksa “biz” de cumhuriyetçi olarak gelip, döneklere mi benzedik?

Biz biziz… Siz bize benzemiyorsunuz?

Siz siz olun ‘bize’ benzemeyin!

METİN AKBULUT

KARİKATÜRCÜLER
DERNEĞİ
GENEL KURULU
29 KASIM CUMARTESİ
GÜNÜ YAPILIYOR...

Karikatürcüler Derneği 35. genel kurulu, 29 Kasım 2008 Cumartesi günü saat : 10.30'da seçimli olarak Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin Cağaloğlu'ndaki Burhan Felek Toplantı Salonu'nda gerçekleşecek... 1969 yılında Turhan Selçuk, Semih Balcıoğlu ve Ferit Öngören tarafından kurulan dernek, 2009 yılında 40. yılına girecek. Yani 29 Kasım'da seçilecek yönetim kurulu derneğin 40. yılını yönetmiş olacak. MİZAHHABER olarak; dernek üyesi karikatürcü arkadaşları bu genel kurula katılmaya, daha güçlü, daha fazla ses getiren bir dernek için çaba göstermeye çağırıyoruz...
ZAFER TEMOÇİN ÇİZİYOR

Zafer Temoçin, 21 Kasım 2008 Cuma günü Cumhuriyet'te yayınlanan karikatüründe, daha dün"Ümüğümüzü sıktırmayız" diyen birilerinin, gene dönüp dönüp geldiği İMF elini göstermiş...

20 Kasım 2008 Perşembe

MEHMET SELÇUK ÇİZİYOR


ÖKÜZ NE DİYOLOGLARI

- Duydun mu kardeşim, Zonguldak'taki Kömür madenlerine loto çekilişi gibi çekiliş yaparak maden işçisi alıyorlarmış...

- Eeeee dostum, bir kere 2009'un Mart ayında yerel seçim var, ikincisi kış geldi... O yüzden AKP'nin oy kapmak için dağıtacağı kömür paketlerinde patlama olacak, AKP'ye kömür lazım kömür, seni beni işe alacak alacak değiller ya...

19 Kasım 2008 Çarşamba

GEÇMİŞ ZAMAN
OLUR Kİ
MİZAHHABER
DEĞER!

Bu kez sizleri 1987 yılına, FIRT dergisine götürüyoruz... Fırt'ın, 31 Mart 1987 tarihli 577. sayısının, 3. sayfasında, derginin yayın yönetmeni Tekin Aral'ın köşesinin tamamını kaplayan toplu bir Fırt fotoğrafı... O dönemde Amerika'da By-pass olan Başbakan ÖZAL yurda dönmüş ve Fırt ekibi ÖZAL'a kavuşmanın mutluluğuyla 2 karikatürcü kurban ediyor!..


FIRT dergisi ekibi, ÖZAL'a kavuşmanın mutluluğunu iki karikatürcü kurban ederek yaşarken bu fotoğrafta Turgut Özal rolüne, büyük bir başarıyla Fatih Kaçan soyunuyor. (Hasan Kaçan'ın kardeşi olur kendileri) Gelelim fotoğraftakilere...

En solda; köşede Şevket Yalaz, hemen yanında beyaz kazaklı Atilla Atalay, onun yanında bıyıklı İbrahim Sarı. İbrahim'in arkasındaki uzun şahıs Cihan Demirci. İbrahim'in yanındaki gözlüklü-sakalllı Murat Alpay. Onun arkasında görünen Erdal Belenlioğlu. Onun yanında Apdülkadir Tamer. Önde çömelmiş elinde satırla gözüken geçen yıl yitirdiğimiz rahmetli Orhan Alev. Bıyıklı kurbanlık rolünde Erhan Başkurt. En öndeki diğer taze kurbanlık ofisboy Tamer Önder. Erhan Başkurt'u kesmeye çalışan kasap rolünde Behiç Pek. En sağda çömelmiş sayfa sekreteri Halil arkadaşımız. Ortada oturan ÖZAL rolünde ise Fatih Kaçan. Yanında çömelmiş ikili: Şimdilerde Belçika'da yaşayan Gürcan Gürsel ile şimdilerin Bodrum-Gümüşlük hakimi kaligrafinin baba ismi Rıza Külegeç. Rıza Külegeç'in hemen yanında ayakta alkış tutan Fırt'ın yazıişleri müdürü Muammer Barutçu. Özal'ın yanında ayakta duran derginin yayın yönetmeni rahmetli Tekin Aral, arkasında gözlüğü gözüken Erdoğan Oğultekin, onun yanında köşede Süleyman Yıldız. Sadece kolu gözüken ise Ergün Gündüz...Hey gidi günler... Bu fotoğraftan yaklaşık ikibuçuk yıl sonra Gırgır'ın dolayısıyla onun yavru dergisi Fırt'ın 1989'daki tatsız finali gelecek ve Cağaloğlu, Alayköşkü Caddesindeki binadan kalma bu fotoğrafla birlikte herşey bir anda tarih olacak... Heeey gidi günleeeer... (C.D. ARŞİVİ)


ERCAN AKYOL ÇİZİYOR

Ercan Akyol'un 19 Kasım 2008'de Milliyet'te yayınlanan karikatürü...

MİKİ FARE
80 YAŞINDA!


Çizgi filmci Walt Disney’in en ünlü karakteri Miki Fare, 18 Kasım 2008'de 80’inci yaşgününü kutladı. Çizgi film dünyasına 1928 yılının 18 Kasımı’nda “İstimbot Willie” filmiyle adım atan, Walt Disney ve Ub Iwerks tarafından tasarlanan Miki için Japonya’nın başkenti Tokyo’daki (üstte) ve dünyanın diğer merkezlerindeki Disney Parklar’da düzenlenen kutlamalarda 80 yıldır yanında olan partneri Mini Fare de vardı. Miki Fare, bu anlamda dünyada çizgi film karakterlerinin de babası sayılan bir tip.

LATİF DEMİRCİ ÇİZİYOR


Latif Demirci'nin 19 Kasım 2008'de Hürriyet'te yayınlanan karikatürü...

18 Kasım 2008 Salı

SEMİH POROY’UN
“FEKLAVYE” SERGİSİ
BU KEZ DE
ESKİŞEHİR'DE...

Semih Poroy'un FEKLAVYE, bant karikatür sergisi; İstanbul, Bursa, İzmir ve Antalya’dan sonra şimdi de Eskişehirli sanatseverler için 26 Kasım 2008 Çarşamba günü Eğitim Karikatürleri Müzesi’nde açılıyor.

26 Kasım 2008 Çarşamba günü Eskişehirdeki müzede, Saat: 17.30’da açılacak olan sergi; Semih Poroy’un üç yıldan bu yana Cumhuriyet Kitap ekinde yayımlanan Feklavye çizimlerinden bir seçki.

Semih Poroy; usta bir karikatürcü. Vatan, Milliyet, Demokrat ve Cumhuriyet gazetelerinde, Varlık ve benzeri edebiyat dergilerinde çizdiği karikatürlerle 33 yıllık birikime sahip. Poroy 1954 yılında Samsun’da doğmuş.1974'den sonra İstanbul'a yerleşmiş. Bir süre İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okumuş, okulu bitirmeden karikatürcü olmaya karar vermiş. İlk karikatürü 1975 yılında Akbaba'da yayınlanmış. . 1998'de Karikatür Vakfı tarafından Yılın Karikatürcüsü seçilmiş. 1984-85 yıllarında Karikatürcüler Derneği'nin başkanlığını yapmış. 100'ün üzerinde kitap resimlemiş. 1992’den bu yana Cumhuriyet gazetesinde günlük olarak “Harbi” adlı bantları karikatürlerini, üç yıldan beri de Cumhuriyet Kitap Eki’nde her hafta tam sayfa Feklavye karikatürlerini çizmeyi sürdürüyor.

Portreler (1998), Meyhane Peçeteleri (1998), Gölgenizi Kullanabilir miyim? (1999), Feklavye (2008) adlı karikatür albümleri yayımlanmış ve yakın zamanda Frankfurt Kitap Fuarı nedeniyle bu listeye Ohne Wort (2008) adlı karikatür albümü de eklenmiştir.

Semih Poroy kişisel dostluklarıyla, profesyonel- amatör ilişkileriyle edebiyat ortamını iyi gözlemleyen biri. Edebiyat dünyasında pek çok tanıdığı var. Bu sergideki çizimleriyle o dünyanın arka planını, görünmeyen yüzünü karikatürleştiriyor. Bazen tek kare, çokça bant türündeki bu karikatürler basım-yayım dünyasında yaşanan olumlu- olumsuz iletişimin, kişisel iç hesaplaşmaların çıkmazlarını hicvediyor. Hafif ya da tatlı sert eleştiriler izleyeni keyiflendiriyor. Bir çok edebiyatçı (Enis Batur’un yazdığı gibi “Eşi dostu, yayıncı, eleştirmen, okur, amatör, hasta profesyonel, tüccar-terzi yazar, yanlış anlaşılmış olanlar, kült yazar bozuntuları…) bu çizimlerde kendilerinden bir şeyler bulup, muhtemeldir ki; “yok canım, beni kasdetmemiştir” diyerek arınmaya çalışmıştır. Feklavye karikatürleri bir anlamda “çizerin yazarı kuşatması”dır. Sergi 31 Aralık’a kadar sürecek.