18 Aralık 2012 Salı

HULUSİ KENTMEN 100 YAŞINDA!

Sinemamızın unutulmaz karakter oyuncusudur sevgili Hulusi Kentmen... Artık bu ülkede örneği kalmayan bizim o sevimli fabrikatörümüz... 1912 doğumlu bu müthiş oyuncu 20 Aralık 1993'te, 81 yaşında veda etmişti dünyaya... Bakırköylü Sanatçılar Derneği (BASAD), 1993'te aramızdan ayrılan sinema sanatçısı Hulusi Kentmen‘i doğumunun 100. yılında, 13 Aralık gecesi, Bakırköy Cem Karaca Kültür Merkezi'nde andı. 1912 doğumlu olan sanatçıyı anma töreninin adı “Hulusi Kentmen 100 Yaşında" idi... Dernek başkanı İlhan Gülek’in konuşmasıyla başlayan  töreni, sinema ve tiyatro sanatçısı Gülsen Tuncer sundu. Anmada, İsmet Arasan’ın “Yüzyüze” adlı belgeseli gösterildi, peşinden Türk sinemasının pek çok oyuncusu, yönetmeni ve yazarı Hulusi Kentmen ile ilgili anılarını anlattı. 

Bizde MİZAHHABER olarak Hulusi Kentmen ustayı, Cihan Demirci'nin yıllar önce yayımladığı, çocukluk anılarından oluşan "Ben Büyüyünce de Çocuk Olucam" adlı kitabında yer alan bir Hulusi Kentmen anısı ile anıyoruz...

Hulusi Kentmen’le tanışmanın keyfi...

Babamın tıpkı Murat amca gibi gene Karasu’dan kalma bir de albay arkadaşı vardı... Çok renkli bir insan, dünya tatlısı bir adamdı Hüseyin amca... O ve eşi Semahat teyze, çocuk yaşta hayranı olduğum bir başka büyük oyuncunun, Hulusi Kentmen’in aile dostuydu...
Ve çocukluğumun unutulmaz bir gecesinde Hüseyin amcalarla birlikte, annem, babam ve ben, Hulusi Kentmen’in Beylerbeyi’ndeki evine misafirliğe gittik...

Murat amcanın duvarına düşen bir görüntünün daha canlanmasına tanık olacağım için çocukça bir heyecanla tir tir titriyordum ben o gece...

Kapı açıldığında tıpkı, o filmlerdeki gibi babacan, yufka yürekli ve sevimli bir fabrikatör duruyordu karşımızda... Heyecanla sarılmıştım ona ama gene de temkinliydim, ne de olsa otoriter bir fabrikatördü Hulusi amca... O anda içime sonradan şiire dönüşecek şu cümle düşmüştü: “Benim fabrikatörümün gönlü zengindi, adı Hulusi...”

Hulusi amca çok doğal ve samimi bir insandı. Evinin pek çok yerinde oğlunun resimleri duruyordu. “O benim tek oğlum, aslanım o benim” deyip resimlerini okşuyordu. Pekiiiii, ya Tarık Akan, ya Kadir İnanır... Yoksa onlar Hulusi babanın oğulları değil miydiler?.. Ya kızları Filiz Akın, Gülşen Bubikoğlu?.. Kafam filmlerle, gerçek yaşam arasında karışıp kalmıştı sanki... Salonun kapısının her açılışında içeri şımarık oğlu Tarık girecek zannediyor ama girenin çay taşıyan eşi olduğunu görüyordum...

O koskoca fabrikatör ne kadar da içten ve candan bir Hulusi amcaymış meğer... Vay be, beyaz perde, ya da ah şu Murat amcanın beyaz duvarı!..

Hulusi baba, sıkı bir denizciydi laf aramızda... Evinin her tarafı oyunculuğundan çok denizciliğini hatırlatacak görüntülerle doluydu... Şehir Hatları vapurlarına bindiği zamanlar, kaptan köşkünde yolculuk yaptığından bahsetmişti. Sonraları bir süre, her vapura binişimde, hemen en üst kata çıkıp, kaptan köşkünde gözlerim onu arar olmuştu hep...

O gece eve döndüğümüzde sabaha dek uyku tutmamıştı beni... “Keşke şu ülkedeki bütün fabrikatörler böylesine sevgi dolu olsaydı”diye düşüncelere dalmıştım yatakta...

CİHAN DEMİRCİ

(Cihan Demirci / Ben Büyüyünce de Çocuk Olucam / Çocukluk Anıları / Bulut Yayınları / 1. Basım / 2005 / Kitapta yer alan "Murat Amca Aile Sineması" adlı bölümden bir alıntıdır...)