23 Mart 2024 Cumartesi

CİHAN DEMİRCİ YAZDI: "TOPLUMLARI NELERE GÜLDÜKLERİ ELE VERİR!.."



Mizahçılığı sadece yazıp-çizen biri olarak değil, 45 yılı aşmış bir süredir mizah üzerine kafa yorarak da sürdüren biri olarak, özellikle son 30  yılda; mizahın tarihine, teorisine, pratiğine, sosyolojisine, psikolojisine de dair araştırmalar, incelemeler yaptım, mizah tarihimiz, mizah yayıncılığımız-dergiciliğimiz ve mizahçılarımız üzerine sayıları yüzlerce olan yazılar yazdım. 

90'lı yılların ortaları bu ülkenin pek çok açıdan kırılma dönemi olmuştur. Bunu bizzat 1995'lerde başlattığım "Hayat Mizahı Kaç Geçiyor" başlığı altında yaptığım söyleşilerde, yazdığım yazılarda dile getirmiş, kaleme dökmüştüm. Geçen yıl şehrim İstanbul'u artık temelli terk etmiştim. 

Yeni bir düzen kurmaya çalışıp, uzun yıllarımı verdiğim arşivimi yeniden elden geçirdiğim bir süreçte ta 1995'lerde bu ülkede abuklaşan hayatın mizahı ve mizahçının hayal gücünü geçmeye hatta ona tur bindirmeye başladığını, mizahçının yaratıcı gücünün bu ülkenin akla ziyan, conta sıyıran gerçeklerinin artık gerisine düşmekte olduğunu yazdığım notlara bakarken, bundan 29 yıl önce yazılmış şu satırların 2024 Türkiye'sinde ne denli güncel olduğunu görünce sizlerle paylaşmak istedim...Bakın bugünlere daha fazla uyan tespitim şudur:

"Toplumları nelere güldükleri ele verir!.. Geri kalmış, geri bıraktırılmış, akıl altyapısı sağlam olmayan, zekasına değil mala-mülke yatırım yapmayı öncelemiş, özellikle de cehaletten beslenen toplumlara derinden baktığımızda onların daha çok; aptallıklara, akılsızlıklara, kaba-sabalıklara, kasabalı kurnazlıklarına, gaflara, potlara, falsolara, cahilliklere güldüğünü görürüz. Oysa insanlarının temel ihtiyaçlarının sorunlarını çoktan çözmüş, gelişmiş ve ileri gitmiş toplumlar daha çok zekaya seslenen, zekayı daha da açan inceliklere gülerler o yüzden bu tür toplumlardaki absürt mizah doruklarda gezer!.. Peki, mizahçılar, özellikle de geri kalmış, geri bıraktırılmış ülkelerin mizahçıları bunları ne kadar dert ve konu eder derseniz, ne yazık ki bu anlamda çok olumlu şeyler yazıp-söyleyecek durumumuz yoktur!.. Sonuçta toplumunun önünde koşturması gereken mizahçı onun abuk-subuk gerçeklerinin gerisine düşmüşse ve bunu hiçte dert etmiyorsa o toplumun mizahı da zeka anlamında adım adım topluma benzer ve geri düşer.1984 yılında, henüz 6 yıllık 22 yaşında gencecik bir mizahçı olarak, Güldürü Üretim Merkezi çatısı altında, yan yana masalarda birlikte çalışma onuru yaşadığım mizahımızın büyük ustası Aziz Nesin bu anlamda, bu işlere en fazla kafa yormuş bir edebiyat ustası ve kalem emekçisidir!.. Ama onun gelişmiş bir ülkede ciddiye alınacak, üzerine düşünülecek uyarıları bu ülkede sadece duvarlara çarpar kalır ne yazık ki!.. Özet olarak; bir toplumu tanımanın en kolay yolu nelere güldüğüne bakmaktır. En basit kabalıklara daha fazla gülen toplumlardan geleceğe dair, tarihe olumlu bir iz bırakmaya dair bir cacık olmayacağını bu şekilde çok daha iyi görürüz!.. 90'ların ortasında bazılarına abartılı gibi gelecek bu görüşlerim, özellikle 2000'li yıllarda çok daha yerine oturacaktır, çünkü bu ülke 1923 Cumhuriyetini içine sindirememiş, onu geliştirip daha da ileri götürmek bir yana, 1950'lerden sonra yeniden geriye koşturma yolculuğuna adım adım dönmüştür, üzerinde yüzyılların tozu-toprağı kalmış toplum yapılarının o tozu, toprağı atması için devrimci cesaretlere ihtiyacı vardır, Aziz Nesin ustamızda görülen bu cesaret ne yazık ki bu ülke insanının ezici çoğunluğunda görülmemektedir!.. Mizah sadece akla seslenen bir anlatım sanatı değil aynı zamanda geleceği de önceden görebilme işidir. Bu yüzden mizahçı; cesareti, bilgisi ve yeteneği ölçüsünde geleceğe çengel atar, geleceğe dair öngörülerde bulunur. Zaman bize acımaz ve acımasız zaman gerçeği gösterecektir!.. Kazanan keşke aklımız olsa ama içinde yaşadığımız din bazlı bir toplum asla böyle olmayacağını şimdiden görebilenlere, duyabilenlere bas bas bağırıyor!.."

Evet yukarıda bold olarak tırnak içinde okuduğunuz yazıyı 1995'te yazmıştım... 

2025'te 30 yılını dolduracak, 29 yıllık bu saptamada haklı çıkmaktan ötürü üzgünüm ama bu toplumda gerçek değeri asla anlaşılamamış, bir düşünce türü olarak dikkate alınmamış bir alan olan mizahçılığa 62 yıllık ömrümün 46 yılını vermekten de zerre kadar pişman değilim, iyi ki mizahçı oldum ve hayata mizahçı gözlüğünden bakabildim zira mizahçılık sayesinde dayanabildim, direnebildim hep gerinin daha gerisine koşturan, bu akla ziyan, kötü bir şakadan farksız, adeta bir ömür törpüsü olan coğrafyaya!.. 

O ZAMAN YAŞASIN AKLA SESLENEN MİZAHIN DAYANMA, DİRENME GÜCÜ!..


Cihan Demirci (23 Mart 2024-FOÇA )