5 Mart 2024 Salı

AKBABA'NIN UNUTULMAZ ÇİZERİ NECMİ RIZA AYÇA'YI 23. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE ÖZLEM VE SEVGİYLE ANIYORUZ...


MİZAH DERGİCİLİĞİ TARİHİMİZİN EN UZUN ÖMÜRLÜ DERGİSİ "AKBABA"NIN EFSANE ÇİZERİ; NECMİ RIZA AYÇA USTAMIZ BİZLERE VEDA EDELİ 23 YIL GEÇTİ...


NECMİ RIZA AYÇA... Tarih: 5 Mart 2001'di onu yitirdiğimizde... Sevgili Necmi Rıza Ayça ağabeyimizi yitireli 23 YIL GEÇMİŞ ARADAN...

O öyle bir zamanda gitti ki, ülkenin en perişan dönemi olan 2002 sonrasını hiç görmedi... Eğer kazayla ayağı elektrik sobasına takılıp düşmese 100 yaşını da görebilecek bir fiziki güce sahipti sevgili Necmi Rıza usta... O kötü kazanın ardından oluşan sorunlar nedeniyle onu 89 yaşında yitirdik ama o her zaman en gencimizdi bizim...


Aramızda tam 50 yaş vardı ama biz ona hep "ağabey" dedik, ustalarına "ağabey" demeyi bilen bir kuşaktık çünkü biz, şimdi arada 15-20 yaş olduğunda bile "amca" denilen bir dönemi yaşıyoruz!..

Necmi Rıza Ayça, Balkan kökenliydi, 1912 Priştine doğumluydu. Gerçek bir beyefendiydi, her zaman şıktı, eşini erken yitirdiği için uzun yıllar yalnız yaşadı, onun arkadaşları hep gençlerdi, günde 10 kilometre yürüyebilen, Esentepe'deki evinden Cağaloğlu'ndaki Gazeteciler Cemiyeti lokaline yemek yemeye yürüyerek giden biriydi, bu yol her babayiğidin yürüyeceği bir yol değildir, orjinal bir insandı, eskilerin nev-i şahsına münhasır dedikleri türden. Çizerlik hayatının çok büyük bölümünü AKBABA dergisi kaplamıştır.


En çok üzüldüğüm onun için hazırlanan kitabın hazırlığının biraz uzun sürmesi üzerine, Necmi hocanın kitabı sağlıklı anında doyasıya yaşayamadan yitip gitmesiydi, evet kitabını o hasta yatağında küçülmüş haldeyken gördü, gülümsedi, mutlu oldu, bu da bir teselli elbette... 

Gönül arzu ederdi ki, kitabının çıkışı ardından koca bir tarih olan Necmi Rıza Ayça ustamızla kitabı üzerine de bir söyleşi yapalım, buna olanak olmadı ama onunla evinde bir koca gün boyunca yaptığım röportaj kitabının içinde uzunca bir bölümde yer aldı, üstelik bu röportajın tamamını da kullanamamıştım, umarım o da ilerde kısmet olur Ama o röportaj sayesinde onun hakkında öğrendiğim bilgiler içinde en çok hoşuma giden benim mezun olduğum çok köklü bir ilkokulun mezun olmasıydı.



Bu okul İstanbul'un Aksaray semtindeki Aksaray Mahmudiye İlkokuludur ve ben 1973'de 100. yıl mezunu olduğuma göre 1873'te kurulmuş çok köklü ve müthiş bir ilkokuldur. Tevfik Fikret de bizim ilkokulun mezunudur, Hüseyin Rahmi Gürpınar da, daha da bir sürü müthiş isim... Necmi Rıza Ayça'dan geriye çok renkli anılar kaldı, portremi çizip bana armağan etmesi beni öylesine mutlu etmişti ki anlatamam, böylesi duayen bir ustanın çizdiği ilk portrem olmuştu zira bu, o güzel portre evimin duvarında o portre 23 yılı aşkın bir süredir öylece duruyor...

Güldürü Üretim Merkezi'ni Müjdat Gezen ve Kandemir Konduk ağabeylerin davetiyle meslek içi bir söyleşi için ziyaret ettiği o müthiş günü nasıl unuturum... Gazeteciler Cemiyeti'ndeki keyifli yemeklerimizi, Kadıköy'deki buluşmalarımızı, Çiçek Pasajındaki çeşitli mekanlardaki muhabbetlerimizi, Nasreddin Hoca Festivali için trenle birlikte gittiğimiz çok renkli geçen Akşehir yolculuğumuzu, Tarık Minkari hocamızın Bebek'teki o muhteşem evindeki o unutulmaz buluşmayı, Cafer Zorlu ağabeyimizin davetiyle buluştuğumuz o benzersiz Karagümrük meyhanesi "Darvakit" gecesini ve daha pek çok yerde yaşanan harika anları nasıl unutur insan...


Çok aradığım ağabeylerden biridir o... Damak zevki olan, yemek yemeyi çok seven, yemekleri özellikle çok sıcak seven bir insandı Necmi ağabey... 

Örneğin bir mekanda gelen çorba çok sıcak değilse onu yeniden ısıttırırdı. Sırf Biber Dolması çok güzel diye Esentepe'den kalkıp bizim Kadıköy'deki Islama Köfteciye gelirdi, hiç üşenmezdi.


Ölümünden sonra anısına açılan sergide de onu seven çizer dostlarıyla buluşmuştuk Tepebaşında... Sevgili Necmi Rıza Ayça ustamızı bir kez daha sevgiyle, özlemle anıyorum, iyi ki onu ve onun gibi nevi şahsına münhasır, artık bir benzerinin ortaya çıkamayacağı özgün ustaları yakından tanımışım, benim de hayattaki en büyük zenginliğim budur, o herkese "Beyefendi" derdi ama asıl "Beyefendi" bence kendisiydi, ölümünün 23. yılında bir kez daha anısına sevgiyle...

Cihan Demirci (MİZAHHABER)