Gideli 3 yıl geçmiş bile... Eski Türkiye'nin kendine özgü güzelim renklerinden biriydi. Hep tek başınaydı ama hep iki kişilik hayat yaşadı; biraz Seyfi, biraz Huysuz'du zira!.. Henüz yaşarken her şeyini bağışlamıştı. Son "Zenne" idi!..
Sözünü esirgemeyen insanları hep sevmişimdir!.. Hayatım boyunca onlardan biri olmaya çalıştım, çalışıyorum!.. O cesur yürekli bir şovmendi, "Yeni Türkiye"de yeri olmadığı için epeydir ortalarda yoktu, zira epeydir iç karartan ekranlar ona da yasaktı, ve bundan 3 yıl önce veda etti bu dünyaya...
1982-1983 yıllarında Cihangir'de İsmail Dümbüllü Sokak'ta Müjdat Gezen'in çatı katındaki dairesinde yani; Güldürü Üretim Merkezi'nde çalışırken Seyfi Dursunoğlu alt kat komşumuzdu, zaman zaman Huysuz Virjin olup zilimizi çalar, esprili fırçalar atardı bizlere!..
Biz aslında yüzümüzü güldürenleri hep sever gibi yaparız ama gerçekten sevmeyiz, onlar gözden düşürüldüklerinde onları hemen unuturuz ta ki ölüm haberi ulaşana dek. Öldükten sonra biraz göz yaşı döker bir süre sonra da unutur gideriz, biz hep bizi ağlatanların peşinde oluruz ne de olsa, o yüzden asla hayır gelmez bizden!..
Onun ardından da pek çok insan onu ne kadar sevdiğinden dem vurdu, fotoğraflarını paylaştı, ta ki başka bir acı kayıba dek, oysa o da pek çok değer gibi uzun yıllardır bir köşedeydi ve kaçımız anımsadı o anlarında acaba?..
Sonuçta sevgili Huysuz Virjin de mizahın, komedinin, sözünü esirgemeyen bir kabarenin hakkıyla yapılamaz hale geldiği bu renksiz cehennemde epeydir huysuzluk yapamadığı için aramızdan kendini kurtarıp gitti!..
Gitmeden önce de her şeyini Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne bağışladı!.. Sadece bu da değil, kendini de kadavra olarak Tıp Fakültesine bağışladı... Gidişinin 3. yılında renkli ruhu şad olsun... Anısına sevgiyle...
Cihan Demirci (MİZAHHABER)