7 Kasım 2020 Cumartesi

ÖLÜMÜNÜN 15. YILINDA; KOMEDİ DİZİLERİNİN "UNUTULMAZ" SENARİSTİ SULHİ DÖLEK...



"Unutulmaz" dedik ama tüm iyi, sağlam, nitelikli değerlerimiz gibi onu da unuttu bu toplum, olsun, biz ve çok az sayıda duyarlı kalem Sulhi Dölek gibi nitelikli yazar-senaristleri unutmuyor, unutmayacak!.. 

Sulhi Dölek usta 2005 yılının 7 Kasım’ında çok erken bir yaşta veda etmişti hayata... Henüz 57 yaşındaydı... Ve o bir Deniz Yarbayıydı ama yazarlığı seçmişti. Ve gittiği günün ertesinde kültür-sanat sayfası bile olmayan kimi gazetelere şöyle başlıklar düştü: “Ünlü dizilerin senaristi öldü!” 

Edebiyatçı olmanın herhangi bir ‘katma’ değer getirmediği ülkemizde çok sağlam bir edebiyat adamı gidivermişti oysa ki. Yıllar önce ardından yazdığım ilk yazıda ben de o yüzden kullanmıştım bu başlığı!.. Oysa giden öyle, böyle biri değildi. Pek çok romanı, öykü ve çocuk kitabı olan, derin bir kültür birikimine sahip, ‘rafine’ bir yazardı. Ama bizler onu daha çok Türk televizyon tarihine “komedi dizisi” dersi vermiş bir ‘senarist’ olarak anımsayacaktık.


‘Süper Baba’ adlı muhteşem dizinin senaryosunu yazdığı dönemden başlayarak, söyleşilere gittiğim okullarda sohbeti televizyon dizilerine getirip, salonu dolduran ilköğretim ve lise öğrencilerine önce bu diziyi izleyip-izlemediklerini soruyor, sonra da bu dizinin yazarını içinizde bilen var mı diyordum. Bilen öğrenciye kitap hediye edeceğimi de ekliyordum ardından. Salondan ‘tık’ çıkmıyordu. ‘İkinci Bahar’ adlı bir başka muhteşem dizinin gene fırtınalar estirdiği dönemlerde aynı soruyu tekrarladım sayısız kez. Son olarak ‘Yabancı Damat’ adlı harika dizi sırasında da aynı sorum sürdü, ama inanın bir kez olsun, evet bir kez olsun adını bilen çıkmadı öğrenciler arasında sevgili ustanın. Hayata ‘at gözlüğü’yle bakarak hoyratça yetiştirilen, sadece gözlerinin içine sokulanları görebilen bu çocukların günahı değildi elbet bu. Popülizm böyle istiyordu. Bu ülkede işini düzgünce, yüksek kaliteyle yapıp da, adını işinin arkasında tutan değerlerin adı yoktu henüz.


Yazdıkları hep tadında bitti

Onun yazdığı diziler reyting rekorları kırdı ama, onun yazdığı dizileri izleyenler onun adını kazıyamadılar kafalarına. Çünkü o ‘sahici’ yazarlardandı. Öyle her an görünmezdi gözünüze. Günümüzün şişirmeci ‘naylon’ üretim sahiplerinden biri değildi. Televizyona dizi yazma işine aslında epeyce geç başlamıştı. Çünkü önceliği hep ‘edebiyat’a ve o edebiyatın içindeki ‘mizah’a vermişti. Mizahı, basit bir tüketim aracı olarak gören kimi günümüz senaristlerinden biri değildi o. Yazdığı dizilerdeki mizahın kalitesi ve derinliği kadar bir başka önemli özelliği daha vardı. Bir dizi çok sevildi, çok tuttu diye, suyunu çıkaran senaristlerden de olmadı. Bu anlamda tam en zirvedeyken bitirilen ‘Süper Baba’ ve ‘İkinci Bahar’ hem onun, hem de bu dizileri gerçekleştiren yapım ekibinin unutulmayacak güzelliğidir. Çünkü ülkemiz televizyonları, tutmuş bir dizinin suyunu çıkarma, tadını kaçırma anlamında rekorlar sahibidir. Bu ülkede diziler ya reyting getirmedi diye hemen harcanır, ya da tuttukları için yıllarca suyu çıkarılana dek sürer de sürer. Çünkü tek amaç mümkün olduğu kadar fazla para kazanmaktır.


Mizahı ‘ciddiye’ alanlardandı

Ama o da, tıpkı bir başka büyük usta ‘Aziz Nesin’ gibi, mizahı hep ‘ciddiye’ aldı. Mizahın sadece ‘sulu zırtlak’ bir vaziyet olmadığını, içinde fazlasıyla ‘hüzün’ denen o müthiş gücü barındırdığını, öncelikle samimiyet istediğini gösterdi bize yazdıklarıyla. Tek boyutlu, derinliksiz, tecimsel mizah ürünlerinden hep uzak durdu. Bakın mizahın küçümsenmesi ve edebiyat sayılmamasına karşı neler demişti bir yazısında: “Mizahın küçümsenmesi ne yeni bir tutum, ne de ağır olmayı mollalık sayan toplumumuza özgü. Eflatun, gülme eylemini, insanca niteliklerimizi yitirmemize yol açtığı ve bizi aptal durumuna düşürdüğü için olumsuz bir eylem sayar. Ona göre, gülmeyen insan, olgun ve erdemli insandır. Öte yandan, Mark Twain'in "Cennette mizah yoktur," sözüyle özetlediği gibi; mizah, çoğunlukla güzellikleri değil tuhaflıkları, insanoğlunun erdemlerini değil, kusurlarını ön plana çıkarır. Yüzümüze, bizi her zaman pek şirin göstermeyen, ya da Swift'in deyişiyle, içinde kendimizinkinden başka herkesin yüzünü görmek istediğimiz bir ayna tutar. Bu yüzden, seveni kadar sevmeyeni de çoktur.”

‘Mizah edebiyat mıdır’ diye soranlara şu şekilde yanıt veriyordu bu yazısının sonunda: “Belki asıl şunu sormak gerek: ‘Mizah olmadan edebiyat olabilir mi? ‘Mizah yazarı’ denilen kişi bu ülkede edebiyatın hep üvey evladı olmuştur. Ama o, bu üvey evlatlığı, edebiyatçı damarıyla kırmayı başarmış ender isimlerden biriydi.


Bir kaç yıl önce bir tv kanalı anımsadı onu... Benimle de Kadıköy'de bir çekim yaptılar. Sulhi ağabeyi bir kez daha özlemle anlattım orada... Ne yazık ki bu programı bile izleyemedik, zira Digitürk'te olan bir kanaldı ve Youtube'a da eklememişler, oysa özellikle koymalı bu tür programları, neyse...  

Yıllarca okullarda çocuklara onun ismini sormuştum, bunu daha öne de yazmıştım... Ve ey sevgili çocuklar; okullarınızda size sorduğumda, adını hiç bilemediğiniz o büyük değerin ismi: ‘SULHİ DÖLEK’ti. Artık bu tür soruları bile soramaz haldeyiz ya, o da ayrı bir hüzün veriyor insana... 

Sulhi Dölek usta geride pek çok da kitap bıraktı... Hangi birini sayalım... Korugan, Geç Başlayan Yargılama, Kiracı, Kirpi, Habis'in Serüvenleri, Yusuf Ziya Ortaç kitabı ve pek çok çocuk kitabı... Kirpi adlı romanı, ölümünden sonra 2009 yılında sinema filmi oldu, bu film için "Kirpi" romanını senarist-yazar arkadaşımız Atay Sözer ile filmin yönetmeni Erdal Murat Aktaş senaryolaştırdılar.

Sevgili Sulhi ağabeyle GÜM'de çalıştığım 80'li yılların başlarında tanışmıştım. Sonra sevgili editörüm Tarık Dursun K.'nın yanında sohbetlerim oldu, ben tip olarak Tarık ağabeye de benzetirdim zaten onu, hem fizik olarak, hem de yetenek ve kalem gücü olarak çok benzerdi, zaten Tarık ağabeyin de çok sevdiği isimlerdendi. Sulhi ağabeyle birlikte, ortak bir şeyler yapma hayallerim olmuştu, 90'ların sonlarına doğru ama o reyting manyağı tv kanallarının kirli düzeni engel oldu projelerimize, sonuçta onu yitireli koca bir 15 yıl geçmiş aradan, bizi yıkıp da geçen, ülkedeki kültür-sanat'ı da, özellikle nitelikli komedi dizilerini tamamen yok eden korkunç bir dönem bu, Sulhi ağabey zaten böylesi kirli sakallı dizilerin hakim olduğu, akla ziyan bir düzende yazamazdı, belki de erken gidip kurtardı kendini, benim için o çok sevgili Tarık Dursun K. ekolündendir ve çok özlediğim sağlam ağabeylerden biridir, bir kez daha anısına yürekten sevgiyle... 


CİHAN DEMİRCİ - MİZAHHABER- (7 Kasım 2020)


#SulhiDölek #Senarist #Yazar #SüperBaba #İkinciBahar #YabancıDamat