Milliyet Gazetesi "Okur Temsilcisi" köşesinde
Milliyet çizeri Ercan Akyol'un geçtiğimiz günlerde Mizahhaber'de de yer verdiğimiz
karikatürünü "Karikatürlerde dinsel ve sınıfsal ayrımcılık" başlığı
altında eleştirerek, kendi çizerini adeta hedef gösterdi.
Milliyet
gazetesinde son bir kaç aydır ciddi bir değişim ve dönüşüm yaşanıyor. Aslında
bu anlamda oldukça da geç kaldı diyebiliriz. Gazetedeki ciddi değişim haliyle
gazetenin her tarafına yansımaya başladı. 4 Şubat 2013 tarihli Milliyet'te bu
anlamda bir ilk gördük. Bir gazete belki de ilk kez kendi çizerini her türlü
eleştiriye kapalı bir düzenin sahipleri önünde adeta hedef göstererek 'dinsel'
ayrımcılıkla suçladı. Şimdi gelin Belma Akçura imzalı bu haberi gazetedeki
satırlarıyla okuyalım...
Danıştay 8. Dairesi’nin avukatlığın “kamu görevi” değil
“serbest meslek” olduğu gerekçesiyle türbana vize vermesi, Milliyet’te
Ercan Akyol’un bu karara ‘gönderme yaparak’ çizdiği bir karikatüre de konu
oldu. Çok sayıda okurumuz, söz konusu karikatürün bir gruba yönelik aşağılama
içerdiği konusunda birleşiyor.
Türban
üzerinden ayrımcılık
Emine Uçak, “Avukatların başörtülü davalara girmesiyle
ilgili yayınlanan karikatürünüz çok incitici ve rahatsız edici. Bunu
Milliyet’te görmek istemezdim” derken, Muhittin Fenerci adlı okurumuz insanları
aşağılayan ve rencide eden yayınların yapılmaması gerektiğini belirterek şöyle
diyor: “Örneğin İngiliz halkı inancı İslam olmasa da başörtülü
bayanların kamusal alanda çalışmasına saygı gösteriyor ama bizim ülkemizde tam
tersi, eğitimli aydın olduğunu söyleyen insanlardan daha fazla tepki
görüyoruz.” Suat Bayar ise türban, küpe gibi simgeler üzerinden ayrımcılık
yapan bir ülke olmaktan artık kurtulmak gerektiği görüşünde.
ERCAN
AKYOL'UN AÇIKLAMASI
Komikliğe
alınganlık olmaz
Ercan Akyol Okur Temsilcisi’ne gönderdiği açıklamada
karikatürüne haksız eleştirilerin yapıldığını söylüyor: “Siyasi
karikatürün varlık nedeni eleştirmektir. Düzenin, kurumların aksayan yanlarını
eleştirir, yönetim erkinde söz sahibi olanların yanlış uygulamaları da bu
eleştirilerden payını alır. Kamuoyunu oluşturma ve bilgilendirmede katkı
sağlamak siyasi karikatürün gereğidir. Bir ülkede siyasi gazete karikatürünün
muhalefet yapabilme gücü, demokrasisinin gelişkinliğinin göstergesidir.
Karikatür düşüncenin mizahi yoldan aktarımıdır, düşüncesini paylaşmazsanız bile
katlanmak, demok-rat olmanın ön koşulu değil mi? Türkiye’de
kara çarşaf giydirilen kadınların yaygın olması gerçeğinden hareketle, siyah
çarşaf-siyah cüppe çağrışımı benzeşiminden durum komiği çıkıyordu. Alınganlık
gösteriyorlarsa bu yazık ki, marazi algılamadır. Durum komiğine alınganlık
olmaz, çünkü ötesi yok ki, 'durum' bu, tespit bu. Ayrıca yargının
bağımsızlığını kaybetmesi, laik yargıdan uzaklaşılması v.s. 'şikâyetçi
okurların' vicdanlarını rencide etmiyor mu?"
Kimlik ve birey üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan,
Strasbourg Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Samim Akgönül
karikatürün yarattığı algıyı yorumladı:
Dinsel,
sınıfsal aşağılama
“Bu karikatürde dinsel stereotip kullanılmış. Örtünen
kadının çarşaflı olması onun geri kalmışlığını simgeliyor. Avukat cübbesi ve
başörtüsü çarşaf haline geliyor. Yani görünürlük içeriği açıklıyor. Bu
açıdan karikatür çok sorunlu. Bir de sınıfsal stereotip kullanılıyor. Çarşaflı
kadın “doğal olarak” eğitim görmemiş olarak resmediliyor. Ve eğitim görmenin
aslında başörtüsü takma sebeplerini ortadan kaldırması gerektiği mesajı
veriliyor. Bu iki açıdan da karikatür aşağılayıcı, benim müslümanofobia dediğim
davranış şekline girebilir. Yani Müslümanlık varoluş tarzının aşağılandığı
söylenebilir. Burada şiddete çağrı yok. Sadece küçük görme var. Bu
açıdan bakıldığında karikatürün ayrımcı bir dil kullandığını ancak nefret
söylemi çerçevesine girmediği düşünülebilir. Şunu da belirtmek isterim;
aşağılama, küçük görme, alay etme, Bourdieu’nün “Sembolik şiddet” olarak
kavramsallaştırdığı şiddete de girebilir. Diğer bir deyişle, bu karikatür
şiddete çağrı yapmıyorsa da, kendisi sembolik şiddet uyguluyor olarak
nitelendirilebilir.
OMBUSMAN
GÖRÜŞÜ: Medyanın ifade özgürlüğünü çoğu kez manipülatif amaçla
kullandığı bilinen bir gerçek. Simgeler üzerinden kişilere yönelik ayrımcılıkla,
sisteme yönelik eleştirel ifadeler arasında ciddi fark vardır. Aksoy’un
söylediği gibi ortada bir durum komikliği görünmüyor. Milliyet simgeler
üzerinden bazı grupları ve kişileri aşağılayan haber ve karikatürlere karşı
sorumluluk duygusuyla hareket etmek durumunda. Milliyet Genel Yayın Yönetmeni
Derya Sazak’ın izlediği yayın politikasının da bir gereği olarak, insanları
dini, etnik, cinsiyetçi sınıfsal kimlikleriyle aşağılayan söylemlere ‘karşı’
duruşunu sürdüreceğine olan inancımızı koruyoruz.
MİZAHHABER'İN
GÖRÜŞÜ: Milliyet bu eleştirel haberiyle karikatür yoluyla
eleştiride bulunan kendi çizerini, eleştirinin her türlüsüne set çekmiş bir
zihniyetin adeta önüne koymuş, bu nedenle de gazetelerimizde pek görülmeyen bir
duruma imza atmış. Karikatürcü kökenli, gerçek gazeteci ve yayın yönetmeni,
doğru bildiklerinin uğruna yok edilen Abdi İpekçİ ustanın gazetesini bu noktaya
getirenleri kutluyoruz!.. Ülkenin içinde bulunduğu ortama doğrusu çok yakıştı.
Başka türlüsünü beklemek zaten hata olurdu.
Milliyet Gazetesi "Okur Temsilcisi" köşesinde
Milliyet çizeri Ercan Akyol'un geçtiğimiz günlerde Mizahhaber'de de yer verdiğimiz
karikatürünü "Karikatürlerde dinsel ve sınıfsal ayrımcılık" başlığı
altında eleştirerek, kendi çizerini adeta hedef gösterdi.
Milliyet
gazetesinde son bir kaç aydır ciddi bir değişim ve dönüşüm yaşanıyor. Aslında
bu anlamda oldukça da geç kaldı diyebiliriz. Gazetedeki ciddi değişim haliyle
gazetenin her tarafına yansımaya başladı. 4 Şubat 2013 tarihli Milliyet'te bu
anlamda bir ilk gördük. Bir gazete belki de ilk kez kendi çizerini her türlü
eleştiriye kapalı bir düzenin sahipleri önünde adeta hedef göstererek 'dinsel'
ayrımcılıkla suçladı. Şimdi gelin Belma Akçura imzalı bu haberi gazetedeki
satırlarıyla okuyalım...
ERCAN AKYOL'UN AÇIKLAMASI
OMBUSMAN GÖRÜŞÜ: Medyanın ifade özgürlüğünü çoğu kez manipülatif amaçla kullandığı bilinen bir gerçek. Simgeler üzerinden kişilere yönelik ayrımcılıkla, sisteme yönelik eleştirel ifadeler arasında ciddi fark vardır. Aksoy’un söylediği gibi ortada bir durum komikliği görünmüyor. Milliyet simgeler üzerinden bazı grupları ve kişileri aşağılayan haber ve karikatürlere karşı sorumluluk duygusuyla hareket etmek durumunda. Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak’ın izlediği yayın politikasının da bir gereği olarak, insanları dini, etnik, cinsiyetçi sınıfsal kimlikleriyle aşağılayan söylemlere ‘karşı’ duruşunu sürdüreceğine olan inancımızı koruyoruz.