13 Kasım 2011 Pazar

Charlie Hebdo mizah dergisi yayın yönetmeni Charb konuştu: “Politikacıları da İsa’yı da Papa’yı da çiziyoruz“

Milliyet gazetesinden Elif Türkölmez, Hz. Muhammed çizimlerinden ötürü başlarına pek çok şey gelen Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo'yu ziyaret etti... Hz. Muhammed’in çizimini yayımladıkları için büroları saldırıya uğrayan ünlü Fransız siyasi mizah dergisi Charlie Hebdo’nun yayın yönetmeni Charb: “Cesaretimiz sadece Müslümanlarla ilgili değil” dedi. 13 Kasım Pazar günü, Milliyet-Pazar ekinde yayınlanan röportajı MİZAHHABER'de sizlerle paylaşıyoruz...

Doğru sokağa girdiğimi köşe başındaki tabeladan değil, az ilerdeki binanın önünde toplanmış sivil polislerden anlıyorum. Liberation gazetesinin mütevazı ofisinin ve pencerelerinde çiçek saksıları dizili birkaç evin bulunduğu Rue Bèranger’deki polis kalabalığının sebebi, geçen hafta yayımladıkları Hz. Muhammed karikatüründen sonra, ofisleri bombalı saldırıya uğrayan Fransa’nın en ünlü mizah dergisi Charlie Hebdo ekibinin buraya ‘sığınmış’ olması.


Derginin yayın yönetmeni Stephane Charbonnier, namı diğer Charb kaşılıyor beni. Hemen girişteki küçük odada yaklaşık 10 kişilik dergi ekibi harıl harıl çalışıyor. Oda, saldırıdan sonra dergiye destek olmak isteyen Liberation gazetesi tarafından Charlie Hebdo için hazırlanmış. “Burada bir dergi nasıl çıkar?” bakışlarımı görünce “Her şeyimizi kaybettik” diyor Charb. “Bilgisayarları kurtarmak için elimizden geleni yaptık ama çoğu onarılamaz derecede hasar görmüş. Arşivimizi de kaybettik. Masaların üzerinde duran fotoğrafları, kalemleri, kâğıtları, fotokopi makinalarını, kahve kupalarını...”

“Merak edip bir sayı almış olabilirler ama geçicidir”

2 Kasım sabahı tam 05.00’te telefonu çalmış Charb’ın. “Telefon polistendi” diyor sıkıntılı bir şekilde. “Aslında o an anladım ama bu kadar büyük zarar vermiş olabileceklerini düşünemedim. Ofise gittim, durumu gördüm ve arkadaşlara haber verdim. İlk olarak Riss’i aradım. Ofise gel dedim. Sanırım onu daha önce ofise gel diye sabahın köründe aramamıştım” diyor, gülümsüyor. “Dergi ekibinin ruh hali nasıl?” diye soruyorum. “Önce üzgündük, sonra kızgın, şimdi hiçbir şey hissetmiyoruz. Tek düşüncemiz bir sonraki sayıyı kotarmak...” diyor. Destek olan da çok. “Hem okurlarımızdan hem de meslektaşlardan çok destek alıyoruz. İnsanlar para vermek, yardım etmek istiyorlar. Derginin satışları da arttı” diyor. En azından derginin eski popülaritesini yakalaması için bir vesile olduğunu söylüyorum ama o öyle olacağını düşünmüyor. Ona göre medyanın ilgisi geçince gerçek okurlar dışında yine kimse kalmayacak. “Bu tür mizah dergileriyle pek de haşır neşir olmayan gençlik için bir tanıtım fırsatı olabilir mi?” diyorum, “Gençler merak edip son sayıyı almış olabilir ama bunun sürekliliği olacağını sanmıyorum” diyor.



Charlie Hebdo, önceki hafta yayımlanan sayısında Tunus’taki Ennahda partisinin zaferini kutlamak için yeni sayısının editörlüğünü Hz. Muhammed’e verdiğini duyurmuş ve kapağında Hz. Muhammed’i resmeden bir karikatürle çıkmıştı. “Siz aslında Müslümanların Ortadoğu’da diktatörlere karşı verdikleri mücadeleyi öven bir iş yaptınız ama Müslümanların tepkisiyle karşılaştınız...” diyorum. “Benim altını çizmek istediğim nokta da bu işte” diyor. Ortadoğu’daki Müslümanların hakkını vermekle yanı başındakilerle iyi ilişkiler kurmanın aynı şey olmadığını söylüyorum. “Benim pek çok Müslüman arkadaşım, komşum var. Fransa’da Müslümanların özgürlüklerinin kısıtlandığı noktalar var, doğru. Buradaki Müslümanların çoğu göçmen ve bununla ilgili sıkıntıları var ama enerjiyi bir dergiyi bombalamakla harcamamak lazım. Başka türlü mücadele gerekiyor” diyor.


“Fransa’nın Müslüman politikası malum... Bu insanlar öfkeli, eğitimsiz, işsiz, aç. Hiç düşünüyor musunuz Fransa’da yaşayan Müslümanların durumunu?” diye soruyorum. “Biz zaten bununla ilgili olarak da hükümeti eleştiren sayfalar yapıyoruz” diye cevaplıyor: “İşimiz gücümüz oturup sadece Müslümanlarla ilgili karikatür çizmek değil. Her yerde böyledir, popüler meseleler mizaha malzeme olur. İslam şu sıra hiç olmadığı kadar popüler. Fransa Müslüman nüfusun en yoğun yaşadığı Avrupa ülkesi. Hal böyleyken Müslümanlara kayıtsız mı kalacaktık, onlara dergide yer vermek en az Cumhurbaşkanına ya da popüler herhangi bir figüre yer vermek kadar doğal.”

“Gerçekten sınırsızsak her şeye dokunabilmeliyiz”

“Daha önce de Hz. Muhammed ile ilgili karikatürler yayımladığınız için tehditler almıştınız. Hiç korkmadınız mı?” diyorum. “Bizim cesaretimiz sadece Müslümanlarla ilgili değil ki. Papa’yı da çiziyoruz, İsa’yı da... Üstelik Katoliklerin yoğun olarak yaşadığı bir ülkede. Her hafta Sarkozy ile ilgili karikatürler çiziyoruz ve birkaç kendini bilmezin attığı mail dışında bir tepki yok. İlk kez bu kadar radikal tepkiyle karşılaştık” diyor: “Sınırımız yok. Eğer gerçekten sınırsızsak her şeye dokunabiliriz, dokunmalıyız. Politikacıları da, Papa’yı da, peygamberleri de çizeriz.”

Charlie Hebdo ekibi dünyanın en radikal mizah dergilerinden birini hazırlıyor. Ve iş yapabilmek için ihtiyaç duydukları her şeyi kaybetmiş durumdalar. Üzgünler, kızgınlar, “Böyle olmasaydı” diyorlar. Ama yine de umutlu ve her şeyden önce komikler. Çıkarken Charb’a “Haydi Allah yardımcınız olsun” diyorum. Koyu bir Arapça aksanla “İnşallah” diyor, elini kalbine götürüp...


Elimde, Charb’ın hediye ettiği Charlie Hebdo’nun son iki sayısı ile metroya biniyorum... Karşımdaki adamın elimdeki dergiden hoşlanmadığı belli. Hissettiğim korku, üzüntü değil ama Charb’ınkiyle, Riss’inkiyle, tüm Charlie Hebdo ekibiyle aynı duygu: Mizaha ve toleransa bütün ülkelerde fazlasıyla ihtiyacımız var...

“Tedirgin değiliz, öyle yaşanmaz”

Ofisin ziyaretçisi çok. Duyan ‘geçmiş olsun’a geliyor. Ekip işten başını kaldırabildiği zamanlarda ziyaretçilerle sohbette... Bu arada derginin yazı işleri müdürü Riss Türkiye’den geldiğimi duyunca yanıma geliyor. Kardeş dergi Leman’a selam söylüyor, Türkiye’deki durumları soruyor. Cevabım malum, ben de ona soruyorum...

* Ne değişti son iki hafta içinde?

Sadece ofisimiz. Bir de işte polisler filan...

* Mesela iş çıkışında ne yapıyorsunuz, tedirgin misiniz?

Değiliz. Öyle yaşanmaz zaten.

* Ne bileyim mesela dans etmeye gittiniz mi hiç saldırıdan beri?

(Riss Charb’a bakıyor) Biz hayatımızda hiç dans etmeye gittik mi? (Hayır cevabını alıp) Zaten dans etmiyormuşuz ama içmeye gidiyoruz. Ruh halimizi şöyle tanımlayabilirim: Üzgün ama umutlu...

De Gaulle kapakları unutulmadı

Haftalık mizahi haber dergisi Charlie Hebdo 1961’de kuruldu. Her zaman solcu ve anarşist bir bakış açısına sahip oldu. 1960’larda Fransa Devlet Başkanı Charles De Gaulle ile ilgili yaptığı kapaklardan ötürü kapatma cezaları da alsa sert üslubunu bırakmadı. Bir okurun dergi için kullandığı “aptal ve kötü” (“bête et mechant”) sıfatlarını slogan olarak seçtiler. Dergi 1981’de tiraj düşüklüğü nedeniyle kapandı. 1992’de aynı isimle yeni bir dergi kuruldu. İkisi arasında teknik bağ olmasa da Fransa kamuoyu yeni dergiyi mirasçı olarak kabul etti.

“Müslüman tipini klişeleştirmek zorundayız”

* Bu kadar tepkiden sonra bir sonraki sayıda barış mesajı yayımladınız. Ama o da tepki çekti. Charlie Hebdo’dan bir karikatüristle Müslüman bir erkeği öpüşürken çizmekten korkmadınız mı?

Hayır, orada barış mesajı var. Mizah böyle bir şey.

* Biliyorum karikatürde bu bazen bir zorunluluk ama Müslüman tiplemesi çok klişe... Sakallı bir erkek... Neredeyse Usame Bin Ladin’i çizmişsiniz.

Bu klişelere ihtiyacımız var. Punk bir tip çizip tişörtünün üstüne ‘Müslüman’ yazamam. Ama bu demek değil ki, kafamızda bir Müslüman prototipi var...

“Türk hacker’lar bomba atmaktan daha onurlu bir şey yapmış”

* İslam dininde figür yasak. Yani peygamberin resmini çizemezsiniz. Müslümanlar bunu saygısızlık olarak algılıyor...

Ben Müslüman değilim, dolayısıyla çizebilirim. Onları anlıyorum ama ben bir karikatüristim ve benim için eleştirilmeyecek hiçbir şey yok.

* İnternet siteniz de hacklendi...

Evet ama yine de tehdit mailleri almaya devam ediyoruz.

* Siteyi hackleyen kişiler Türkiye’denmiş, bir şey söylemek ister misiniz onlara?

Bence ofise bomba atmaktan daha onurlu bir iş yapmışlar. Tabii ki çok üzgünüm ama onlara çok da kızamıyorum.

* İnternet sitenizi geri almak istemez misiniz?

Bu, şu an en son düşüneceğimiz şey. Sadece bir sonraki sayıyı nasıl yapacağımızı düşünebiliyoruz.


(Milliyet-Pazar /Elif Türkölmez/ 13/11/2011)