Penguen dergisinde çizdiği karikatürde yer alan bir ibare nedeniyle açılan davada karikatürist Bahadır Baruter hakkında 1 yıl hapis cezası istendi.
"İLERİ DEMOKRASİ"nin her geçen gün "FAŞİZM" şeklinde daha fazla hissedildiği ülkemizde hapishaneler dolup taşarken bu kez de Penguen dergisi çizeri Bahadır Baruter için hapis istemi söz konusu oldu. Habertürk'te yer alan habere göre, Penguen’de çizdiği karikatürde cami sütununda okunan “Allah yok, din yalan” yazısı nedeniyle Türkiye Diyanet ve Vakıf Görevlileri Sendikası ile bazı vatandaşların şikâyetçi olduğu karikatürist Ömer Bahadır Baruter hakkındaki soruşturma tamamlandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede Baruter’in “Halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerleri alenen aşağılama” suçundan 1 yıla kadar hapis istemiyle yargılanılması talep edildi. Baruter, bugün hâkim karşısına çıkacak. İktidara yalakalık yapmadan yazıp-çizmenin her geçen gün çok daha zor ve çok daha acımasız hale geldiği bir ülkede belli ki bu tür haberlerle daha çok karşılaşacağız...
BAHADIR BARUTER YAZDI:
"BEN ÜLKEME KARŞI SİTEMLİYİM!"
Hakkında pek çok dava açılan, son olarak da 1 yıl hapis istemiyle yargılanan çizer Bahadır Baruter, egoistokur adlı sitede bir yazı kaleme aldı. Bu yazıyı aşağıda yayımlıyoruz.
Ben ülkeme karşı sitemliyim. çünkü benim ülkem bağımsız bir ülke değil. ben küresel kapitalizmin bir uydusunda yaşıyorum.
Görünen o ki küresel kapitalizm bu günlerde ülkemde bir devrim gerçekleştiriyor. rejim el değiştiriyor; devlet el değiştiriyor. buna ne seviniyorum ne de üzülüyorum, sadece izliyorum, yansızlıkla ve anlamaya çalışarak. çünkü kaçınılmazdır böyle değişimler, gerektiğinde yapılır. küresel kapitalizm kendisine bağımlı olan ülkelerde dilediğini yapar, gerekli gördüğünde…
Görebildiğim kadarıyla, devrimin iç destekçileri özgüvenli, kararlı, hırslı ve çalışkanlar. karşılarındaki kaybedenler ise hedefsiz, yörüngesiz ve iradesizler. bu değişimi anlamakla yükümlü olan entellektüeller bölündüler ve kutuplaştılar. karşılıklı cephelerden birbirlerini yıpratarak değersizleştirdikleri bir savaşın içindeler. yansız ve analitik düşünebilenlerin ise sesleri her savaşta olduğu gibi cılız çıkıyor. meselelere gökyüzünden bakabilenlerin cazibeleri sönük. çünkü onların tespitleri tarihin yargılarını beklemek zorunda. tazeyken anlaşılmaları imkansız. bütün tarihsel tespitler gibi, henüz çiğler.
Bu değişime halkı ikna edebilmenin başlıca pazarlama imgesi ‘demokrasi’. çünkü ‘demokrasi’ kolayca sömürülebilecek bir zaafı, bir yarası, bir ezikliği, kısacası bir aşağılık kompleksi bu ülkenin. Çok derin travmaların yarattığı çok yüksek bir kompleks…
En acıklısı, ülkem demokratikleştiğini sanarak değişecek ama asla demokratik bir ülke olamayacak. ne yazık ki…
Çünkü gençlerini ailesinde, okulunda, kışlasında ezerek, hırpalayarak yetiştiren bir ülke bu. demokrasiye asla gönülden inandıramaz bireylerini böyle bir ülke. gelir, eğitim ve sağlık adaletsizliği demokrasiyi anlamaya ve öğrenmeye zaten çoktan engel. yaradılışında yok demokrasi bu ülkenin. sanki neredeyse ‘sütü bozuk’…
Demokrasi bu ülke insanı için bir ütopya. ama bu ütopya yaşanmakta olan değişimin yine de en lezzetli havucu gibi sallanıyor toplumun önünde.
Çünkü sanırım demokrasiyi özlemek ve istemek, demokrat olmaktan daha kolay.
Ben bu kolaycı ve bağımlı ülkeye sitemliyim.
BAHADIR BARUTER