6 Aralık 2010 Pazartesi

Karikatürcüler Derneği’nin Genel Kurulunda, kürsüde yaptığı konuşma Divan Başkanı Veysel Donbaz tarafından kesilen, konuşmasını tamamlayamadan kürsüden inmek zorunda kalan dernek üyesi Cihan Demirci yazıyor:
"KARİKATÜRCÜLER
DERNEĞİNİN
GENEL KURULUNDA
KAZANAN
DİVAN BAŞKANI
OLDU!"
Karikatürcüler Derneğinin Genel Kuruluna katılabilmek için 4 Aralık 2010 Cumartesi günü Milas’ta açacağım karikatür sergisini bile bir hafta sonraya aldırtmıştım. Çünkü her zamanki saflığım ve iyiniyetimle, yıl boyunca derneği de kullanarak bizi eleştirenlerin genel kurula geleceğini, bu eleştirilere uygarca yüzyüze de yanıt verebileceğimizi sanmıştım. Bu ülkedeki çileli hayatım zaten hep sanmakla geçiyor benim. Oysa son yıllarda Karikatürcüler Derneğinin genel kurullarında evlere şenlik bir “Divan Başkanı” vakası yaşanıyor. Değişmeyen Divan Başkanı Veysel Donbaz (Kendisi Divan Başkanlığına önerildiğinde şahsen benim dışımda herkes el kaldırıyor sanıyorum) bu genel kurul bir an bitsin de gidelim mantığıyla genel kurulu jet hızıyla yapıyor ve dernek yönetim kurulu da bu haksız, bu adaletsiz duruma gıkını çıkarmıyor. Oysa bizim bir yıl boyunca yaşanan pek çok sorunu, sıkıntıyı yanıtlayacağımız tek yer bu genel kurul. Genel kurulda da konuşamazsak nerede konuşacağız?.. Ama Sn. Donbaz bu sorunlara ve konulara o kadar yabancı ve o kadar dışında ki, çünkü uzun yıllardır karikatürle yaşayan biri değil...

Her geçen yıl daha sert bir tavırla, liseli çocukları azarlar gibi üyeleri kısa konuşmaları için her an uyaran, elinde bir cetvel eksik olan, konuşmanıza her an müdahale eden Veysel Donbaz, sanırım eleştiriyle dolu olan konuşmamın da ona verdiği rahatsızlıkla konuşmamın başından itibaren “kısa kesmemi” söyleyerek, lafları ağzıma tıkarak, konuşmamın daha çok az bir kısmını yapabilmişken, beni çileden çıkarıp, kürsüden inmemi başardı. Kendisini kutluyorum, çünkü dinleyebildiğim kadar benden sonra ve benden önce konuşan 6 arkadaşımız da sadece övgü ve teşekkür dolu konuşmalar yaparak yerlerine gönül rahatlığıyla oturdular.

Kürsüden indikten sonra oturduğum yerde acı içinde düşündüm. “BURADA NE İŞİM VARDI BENİM?” Bu çileye değer miydi?.. Oysa 8 yıl önce, dernek yönetiminin genel sekreteri olduğum bir dönemde bile benzer tavırlarla karşılaşmış, o dönem pek çok katkı sağladığım, ciddi emekler verdiğim, pek çok çalışma yaptığım bir dönemin sonunda hakaret ve küfür de dahil pek çok laf işiterek, genel kurulu yaşlı gözlerle terk etmiştim. Sonra da derneğe bir yıldan fazla bir süre uğramamıştım. Ama içimdeki karikatür ve mizah aşkı bir süre sonra bu kötü alışkanlığa beni geri döndürmüştü.

Hayatın ve derneğin gerçeklerinden uzun süredir kopmuş karikatürcüler sayesinde kötü bir tiyatro oyununa dönüşen 37. genel kurulda da durum pek farklı değildi. Belli ki sorun bendeydi aslında. Çünkü her söylenene bir an bile düşünmeden el kaldıran, uyan biri olmadım şu hayatta. Tasdikçilik bünyeme hiç giremedi. Bu toplumun her kademesinde var olan "Biat" kültürünün dışında bir insanım! Ama kötü niyetli biri olmadığım, çok isteyip de olamadığım için, yıllardır bana yapılan sayısız yanlışa, sayısız ayıba inatla ve sabırla dayandım. Ama bu sabır taşı 4 Aralık 2010 Cumartesi günü, öğlen saatlerinde, bugüne dek gördüğüm en kötü genel kurulda çatladı. Ortadan ikiye bölündü. Bir daha da onarılması çok zor. Çünkü sabırlı bir insan olabilirim ama makine değilim. Bana yolladıkları tehdit dolu maillerle, genel kurulda hesap soracağını söyleyip, bırakın hesap sormayı genel kurula bile gelmeyenler artık daha rahat olabilirler. Bu dernek değişmediği sürece, kalan son “muhalif” seslerinden birini daha yitirmiştir…

Şimdi aklıma geldi de; 10 dakika konuşmama bile izin vermeyen bu genel kurulda ben yıllarca 30 dakika konuşan arkadaşlarımızı bile sabırla dinledim. Üstelik çoğu bu derneği ve karikatür sanatını zerre kadar ilgilendirmeyen konulardaki konuşmalardı. Sanırım asıl sorun, eleştirel bir üslupla konuşmaya başlamak, böyle yapınca saha komiseri olan divan başkanımız hemen devreye giriyor ve sizi bir güzel SUSTURUYOR!.. Millet Meclisinden örnek aldığını zaten kendisi de ağzından kaçırdı bir yerde.

Sahi, ben kürsüden inerken, divan başkanının bu antidemoktratik tavrına ses çıkarmayan başkan Peker ve arkadaşlar, bana daha sonra yani seçimden sonra, yemeğe gidilmeden önce yapılacak olan dönemde “tekrar istediğin gibi konuş” dediler. Yapmayın, benim de bir dayanma gücüm var!.. Ben bu genel kurulu bilen bir insanım. 18 yıldır üyesi olduğum bu dernekte en az 14-15 genel kurula katılmışımdır. Seçimlerin bittiği anda yapılan konuşmalar arkadaşlarımızın çoğunun salondan koptuğu andır ve bu anda yapılan konuşmalar hep karambole gider, bunlar dilek türü şeylerdir, çoğu üye dinlemez bile…Öyle bir anda, yani her şey sonuçlanmışken konuş demek, çocuk kandırmak oluyor ki, bırakın bizi bugünün çocukları bile buna kanmaz. Ayrıca bu iş bir kere ve hakkıyla yapılır, yeter ki sizin “eleştiri” yapabilen üyeleri konuşturmaya gerçekten niyetiniz olsun.

Veysel Donbaz tarafından hızlandırılmış, bu aşırı süratli genel kurul saat 13.30 civarında seçim aşamasına gelmişti bile. Söz alan 7 üyeden ağzına lafları tıkılan sadece bendenizdim. Yani aslında daha saat:13.30’du ve dünya zaman vardı, üstelik zaten KONUŞAN DA YOKTU!.. Yani; İyiniyet olsaydı ve istenseydi Cihan Demirci konuşmasını pekala tamamlayabilirdi. Dernekten bir şekilde kopan, derneğe küsen arkadaşların da katkısıyla dernek genel kurulları her geçen yıl daha da öne çekilmiştir. Sanırım gelecek yıl 13’te biter, bu hesapla 5 yıl sonra ise zaten salona gitmeye bile gerek kalmaz. Yarıda kesilen konuşmam sonrasında da genel kurulu terk edebilirdim ama araya giren karikatürcü arkadaşlarla biraz sohbet edip, benden sonraki konuşmaları da dinleyince, seçimde oy kullanmadan, yemeğe filan gitmeden genel kuruldan sessizce ayrıldım.

İsmail Kar'ın internet sitesinde gördüğüm sonuç tutanağı da çok ilginç, 146 kişi oy kullanmış, 139 oy geçerli sayılmış ve Metin Peker 140 oy almış. Tebrikler, bu dünya genel kurullarında bir ilk olsa gerek. Geçerli oydan fazlasını almak büyük bir başarı. Genel kuruldaki övgü dolu, teşekkür dolu konuşmalara bakacak olursanız bu derneğin hiçbir sorunu-sıkıntısı yok, o zaman kimseden şikayet etmeye de hakkı yok, üyelerin verdiği oylar da bunu kanıtlıyor.

Aslında KONUŞMAM KESİLMESEYDİ, ANLATACAĞIM, DEĞİNECEĞİM PEK ÇOK ÖNEMLİ SORUN VE KONU VARDI... Hepsi her daim olduğu gibi gene karambole gitti... Onları konuşamadım ama oturdum yazdım, ancak o yazdıklarımı şu anda buraya koymanın da bir anlamı olduğunu sanmıyorum... Çünkü yayınlasam da bunları dikkate alacak bir tavır göremiyorum. Nedenlerini yukarda saydım. Sadece şunu söylemeliyim. Başkan Metin Peker, genel kurul öncesi beni çok sık aradı. Bana söylediklerinin tam tersi görüntülerle ve konuşmalarla dolu bir genel kurul yaşadım. En azından bunu sizlerle paylaşmalıyım. Ortada ciddi bir sorun var ama bu kimsenin umurunda değil. Sevgili arkadaşlar; bu yaşa dek; önden de, arkadan da, yandan da, enseden de, kürsüden de hep "AYNI" konuşan biri oldum. Bu ülkeye uygun bir tavır değil biliyorum. Bu ülke her ortamda farklı konuşan insan istiyor. İstesin... Umurumda değil... Ben öyle olmadan bu ömrü tamamlayacağım. Dost acı konuşur; bu derneğin kan ve üslup değişime fazlasıyla ihtiyacı var. Ancak daha divan başkanını bile değiştiremeyen bir dernekten siz ne gibi bir değişiklik, ne gibi bir yenilik bekleyebilirsiniz ki?.. Tabii bunun için gerçekten elini taşın altına koyacak insanlar gerekiyor. Öyle birileri de ortada olmadığı için yapacak birşey yok. Bu anlamda gösterdiğim sabır doğrusu dağları çatlatacak bir sabırdır. Bu kadar sabırlı olduğum için kendime çok ama çok kızıyorum. Yazıklar olsun bana!!!

Artık kararlıyım... Şu kalan kısa ömrümde; Karikatürle ve mizahla yaşayan biri olarak, elim ve aklım tuttuğu sürece bu işi yapacağım ama beni sürekli yoran, sürekli üzen, hep karşılıksız olarak sadece verdiğim ama karşılığında sadece üzüntü alabildiğim bu tür alanlardan artık mümkün olduğunca uzak duracağım. Zor da olsa bunu yapmam, bunu başarmam gerekiyor. Yoksa bir spazma daha dayanacak hali yok artık benim şu zavallı bünyemin!..

Cihan Demirci