28 Mayıs 2010 Cuma

METİN
AKBULUT
YAZIYOR...
GİZLİ TEST

1)- Tarikata girdiniz, tarikat da sizi bol paralı işe soktu. İlk olarak ne dersiniz?

- “Ruhuma sahip olabilirsiniz ama, vücuduma asla!” diyerek, laf olsun diye konuşurum.

- “Karıma türban giydirebilirsiniz ama, bana asla!” diyerek, 4 kadına yeşil ışık yakılmasını isterim.

- “Şu tarikattan, bu tarikata gitmek nasip olmasın diyemedim, diyemedim, gururum engel oldu, gitme kal diyemedim” diye bi şeyler söylerim…

- “Benim için tarikat araçtır, amaç değildir” derim.

2)- Telefonda dinlendiğinizi hissediyorsunuz ne yapardınız?

Arkadaşımı tanımazdan gelirim, “sen kimsin beni rahatsız ediyorsun, edepsizlik etme, bi daha arama beni, ananı da al git kendini sevdirmeden” derim.
“Ben de tam abdest alacaktım, fazla zemzem suyun var mı?” diyerek “yok diyen” arkadaşımın suyunun ısınmasını sağlarım.
3 kere alo, 1 kere omo diyerek esprili muhafakar olduğumu gösteririm.
Arkadaşımı konuşturup, yerini tespit ettiririm. Daha sonraki dinlemelerde dinleyen arkadaşlara kolaylık olsun diye arkadaşlarımın diksiyon dersleri almasını sağlarım. Daha olmadı kurs parasını öderim, yok işte yok… canımı mı alacan?
Telefon sırasında tarikat radyosunu açarım, “ben de tam kasaptaki ete soğan doğruyordum, ellerim soğan kokuyor, telefon da soğan kokmasın” diyerek telefonu kapatırım. Arkadaşıma “şimdi ezan zamanı, dinleyen arkadaşlar namaz kılarlar… Beni 4 rekat sonra arar mısın?” derim.
Her nerede dinleniyor ve dinlendiriliyorsa iyi akşamlar, pardon hayırlı akşamlar ılımlı…

3)- Özel bi belge hazırladınız veya buldunuz, nerede saklarsınız?

Gizli kamerayla izlendiği için güvenli olduğunu düşünür; evimde masamın üstünde saklarım, kameraya alan arkadaşlara yüksek sesle “belge için burası mı iyi, yoksa orası mı?” diye sorarım, hatta “odayı ne renge boyayım, sizce oda ne renk olsa, gizli çekimleriniz için uygun olur?” diyerek fikirlerinden yararlanırım, ee hayat müşterek, sormadan olmaz.
Islak - kuru imzalarım kaşelerim, noterden bana ait olduğuna dair belge alırım.
Belgeyi cüzdanımda saklar, başımı toprağa gömerim,
Belgeyi satar, parasıyla laiklere saldırırım.
Çakma belgeyi içimde sakladığımı, daha çakamadın mı? İçim dışım, sağım solum sobe!

4)- Bayram değil seyran değil, enişteniz sizi öperse ne yaparsınız?

- Öpücüğün ıslağını bulmağa çalışırım diyerek konuyu sulandırırım

- Tam kurulanırken yakaladık, geçen gün de az kuru, az pilav yemiş, ıslağını bulup içeri tıkalım desem nasıl olur?

- Kurunun yanında YAŞ kararları da yanar derim.

- Ulemaya sorarım,

- Sallamam, “bu bölgenin insanı bu tür olaylara alışıktır” derim

5)- Genel yayın yönetmenisiniz. Birisi “Gazete patronları! Yazarlarınıza sahip çıkın, köşende yazı yazanın parasını sen veriyorsun” derse naparsınız?

- Bundan sonra, köpek ısırınca değil de, yazar, köpeği “en az 3” yerinden ısırınca haber yapılacak, gündem değiştirilecek derim.

- Uslu bi çocuk olup, benimle şiir gibi anlaşıp, paslaşırsanız size de bi zırhlı araç alabiliriz derim.

- “Denizden fener çıksa yerim” desem de siz yemeyin bu palavraları…

- Yalandan “sen kimsin?” diyerek “demokratlığımı” pekiştiririm, şişşt gülmeyin ayıp oluyo ama…

6)- Evdeki gizli kameraya alınmış habersiz görüntülerinizden dolayı bbg’yi kazandığınız söylendi, naparsınız?

- Görüntülerimi “Ya benim düşündüğüm gibi ol, ya da ananı al da git” adıyla dizi film olarak yayınlarım. Oyunculuğum nasıl? Altın, gümüş, otomatik portakal, verirsiniz artık

- “Şu anda 70 milyon bizi izliyor diyeceğime, evdeki hesap çarşıda ya tutarsa” demişim.

- “Evdeki gizli görüntülerimin, medyada tuttuğuna inanıyorsun da, şu anda 70 milyonun beni izlediğine neden inanmıyorsun?” derim.

- Evdeki gizli görüntüler, medyada tutmaz demedim, medyadan aldım 1 tane, eve geldim ya tutarsa?…

- İçerdeyken düşünmeğe çok vaktim oldu, gizli görüntülerimin olduğu evi tutuyoruz… Ben sana demiştim: “ya tutarsa”…

Metin Akbulut