12 Ağustos 2008 Salı

'CAN BABA' YI
GERİDE BIRAKTIĞI
ÜLKEYE BAKARAK
KÜFÜR
KÜFÜR
ANIYORUZ!

Can Yücel olsa da adı-soyadı... O bizim sevgili 'Can Baba'mızdı... Neyzen Tevfik'in 20. yüzyıldaki devamıydı. Belli ki Şair Eşref de girmişti kanına. Damarlarında dolaşan rakıların 70'lik büyüklüğü, ülkede "büyük adam" diye geçinen nicesinden çok daha büyüktü... Şiirini yazdı, çevirisini yaptı ama küfürlerinimn çoğu çevrilemedi... Sözünü ve küfrünü kimselerden esirgemeden, dimdik bir dev adam olarak 12 Ağustos 1999'da ayrıldı gitti bu dünyadan...


Can Baba'nın eşi Güler Yücel'in dün MİZAHHABER'de yayınladığımız çağrısı elimize, sevgili Işıl Özgentürk aracılığıyla geçmişti. Ne diyordu Güler Yücel, O mesajda:
" 12 ağustos Can'ın 9. ölüm yıldönümü. Bir gece düşündüm, şimdi yaşıyor olsaydı bu kaos günlerinde ne der ne içerdi? Cevabınızı şahsen ben merak ve heyecanla bekliyorum, eminim birçok kişi de… Öyleyse cevabınızı herkesle paylaşmaya ne dersiniz?.. Dostlukla... Güler Yücel"

Sevgili dostlar... Bu çağrıya uyan, Cihan Demirci aşağıdaki yazıyı kaleme aldı...


'KÜFÜR ÇEVİRMENİ'NDEN
CAN BABA'YA...


"Sevgili Can Baba...Bugün 12 Ağustos 2008 Salı... Sen gideli tam 9 yıl oldu... Bugün benim yaş günüm aynı zamanda... Senin öldüğün 12 Ağustos 1999 tarihi de yaş günümdü haliyle... O gün Kaş'ta kartal yuvası bir evin balkonunda, senden izler taşıyan sevgili can dostum Sunder Erdoğan'la pasta üstü rakılıyorduk. Tam kadehlerimiz Meis adasına doğru bir kez daha kalkışa geçmişti ki, İzmirden gelen telefonla senin İzmirden uçup gittiğini öğrendik...O gece daha çok içtik ardından belki de... Zaten 5 gün sonra 17 Ağustos depremi oldu... Ülke biraz daha çöktü böylece ardından... Kaş'ta mahsur kaldım... Can Baba, sen gittin gideli bu ülke biraz değil hepten boktan bir hale geldi. Boktan var eder olduk herşeyi. Yok ederek, dümdüz gidiyoruz ana-avrat bir hızla ülkeyi... Dakikada 10 küfür etsen yetmez bir vaziyet halinde yaşıyoruz artık. Durum vahim ötesi. Hatta rahim ötesi! Son 9 yılda dibin de dibine geçtik. Dibin de dini çıktı. Dinin de dibi!.. Ilımlı-mılımlı İslam diyerek alaturka bir şeriatın kucağına oturttular bizi Can Baba!.. Oralardan "KART" göndermişsin bize, "POSTAL"la geldi! Paşa paşa şeriatlandık sonunda... En emeklisinden, en kurmayına dek... Seke seke yani!..

Seninle 1995 yılında, 2 yıl kadar aynı yayınevinin yazarları (Papirüs) olarak ne keyifli bir o kadar da benim için hayati tehlikeli (!) unutulmaz imza günleri, rakı denizinde yol adlığımız muhabbetler yaşamıştık. Ben bunların bir kısmını bir kaç yıl önce Radikal-2'de yazdım. İyi ki de yazmışım. O gazetede artık bunları yazmak bile lüks zira. Geçen gün Karaburun'da seni andığımız sevgili Işıl Özgentürk, senin sadece küfürbaz yanının ve içkici özelliklerinin öne çıkmasından duyduğu rahatsızlığa değindi. Şair-çevirmen-yazar yanının unutulduğunu söyledi. Ama biliyorum ki, seni yeterince okumayan bu toplum seni ettiğin küfürlerle de çok sevdi. Çünkü bu toplum küfür yemeyi sever. Senin okumanı ister. Ama sana şiir nasıl yakışıyorsa küfür de o denli yakışıyordu be Can Baba.

İmza günlerinde gömleklerinin düğmelerini açıp "Bize şöyle bağrımıza, böğrümüze bir küfretsene" diyen üniversiteli fanatiklerini anımsıyorum da...Dayanamayıp ben de bir kaç küfür sallamıştım o arkadaşlara. Hani kronderde kalsınlar, daha da mutlu olsunlar diye!!! Ardından Ecevit eliyle iktidara gelen öfkesi burnunda Başbakana hiçte yakışmıyor örneğin küfür etmek. O bir çiftçiye; "Ananı al da git" derken biz senin o içten küfürlerini nasıl aradık anlatamam. Kendiniz her anlamda zaten bozuksanız, ağzınızın bozuk olmasının da önemi kalmıyor. Öfkeyi hitabet sanatı sayan bir başbakan var şimdilerde Can Baba... Yanlış duymadın. Öfke hitabet sanatıymış. Homurdanarak ettiğin küfürleri duyar gibiyim...


AKDAĞ SAYDUT'UN
ÇİZGİLERİYLE CAN YÜCEL



Eşiniz Güler abla, 'Can şu kaos günlerinde ne der, ne içerdi' demiş. Bence küfrün Everest doruklarını zorlardı şimdi aramızda olsaydı Can Baba... Hatta kusuruma bakmayın ama eşi Güler Yücel'e de, "Ben gider gitmez kitaplarımı neden hemen Doğan Kitap'a verdin, Ey Güler, Doğan bana uydu mu?" muyu daha Can-lı ifadelerle haykırabilirdi... Zira Doğan Kitap onun ağırlığını taşıyamadı laf aramızda sevgili Güler abla?..

Küfrün bini bir YTL'den giderdi sanırım şimdi burda olsaydı. Üstelik bu küfürlerden herkes eksiksiz nasibini alırdı. Zira küfürde bile ayrım yapmazdı Can Baba... Küfrünün bile ırkı-cinsi yoktu... Toptan söverdi... Ne içerdi diye sormaya gerek var mı?.. Tabii ki önce rakısını, zaman zaman da viskisini içerdi. Rakı aralarında. Hamili rakı yakıniydi ne de olsa... Hele hele o gittikten sonra onca Rakı markası ardı ardına çıktı ki, sanırım buna üzülürdü biraz. "Ulan benim gitmemi mi beklediniz onca rakı markasını çıkarmak için" derdi... Ne de olsa adamcağız hep "Yeni"sini içti şu rakının ama asıl yeni çeşitler şimdi ortalıkta. Lakin ters bir millet olarak, rakının çeşidinin 50'ye çıktığı ülkede içilecek ortam da bırakmadı neo dinbaz takımı!..

Sevgili Can Baba, hayat penceremizin perdesini havalandıran o püfür püfür küfürlerini, can damarlı şiirlerini, unutulmaz çevirilerini, özel duruşunu ve rakıyı gözümüzde daha da büyüten o "içici" halini çok özledik... Kendi küçük adamların ettiği küfürler de bir halta yaramıyor be Baba... İmza günlerinde yanyana oturduğumuz günlerde senin "küfür çevirmenliği"ni yapmayı bile çok özledim. Spontan çevirinin dibine vurduğum o özel ve güzel anları...

Çenemin altında senden kalma dikiş izi hala duruyor. Benim için o senden kalma bir "içki dikiş izi"dir, sadece çenemizdeki izinden değil, özü-sözü bir oluşunun küfür küfür esen izinden de yürüyeceğiz... YÜRÜYORUZ!.. (Can Baba da şimdi derdi ki: YÜRRRRRRRÜÜÜÜÜÜÜÜÜ!!!!!! )

Cihan Demirci kardeşin...

-----------------------------------------------------------

VAHİT AKÇA'NIN ÇİZGİLERİYLE

CAN YÜCEL



AHMET ÖNEL CAN YÜCEL İÇİN YAZDI...


Can'a Meşkiye

Aklın ışığı vardır; fikrin aydınlığı
Kalem esnerse anlam kükrer bilmez misin

Yeryüzü çok bela gördü,
Çok “fena” eskitti tarih_i kubur
Kim vurduya giden bir sağduyu oldu bir de solduygu
Yine de vurmalı yola, ille de silkinmeli duvar
Payımıza düşene de yazıklar olsun
Ama aşk olsun baba sana aşk olsun
Bir seda bu kadar mı yakışır bir kıyıma


Ahmet Önel


ÇİZGİ: NECATİ ABACI
(ONU DA BİR KEZ DAHA SEVGİYLE ANIYORUZ...)


MUSTAFA BİLGİN
CAN YÜCEL ANISINA ÇİZDİ...


Mustafa Bilgin'in 12 Ağustos 2008 tarihinde Cumhuriyet'te yayınlanan çizgi bantı...


KÜRŞAT COŞGUN'UN ÇİZGİLERİYLE

CAN YÜCEL



İSMAİL DOĞAN'IN ÇİZGİLERİYLE

CAN YÜCEL