YAZIYOR...
BU KAÇINCI MAHALLE
BASKISI!
Birisi ortaya bir laf atmasın. O lafa hemen balıklama dalan bir medya var bu ülkede. Ülkemizde yıllardır zaten varolan "Mahalle baskısı" Profesör Şerif Mardin tarafından bir röportajda yeniden gündeme getirilince bu tanımlamaya da balıklama atladı boş işler peşinde koşmaktan yorulmayan medyamız... Adama sorarlar: Medya Plazalarınızdan çıkıp biraz halkın arasına karışsaydınız bu baskıyı Şerif bey söylemeden önce görüp hissederderdiniz beyler. Ama sizin öyle bir derdiniz yok ki. Halktan da, ülkeden de zaten çoktan kopmuşsunuz. İçinizde yüzlerce, onlarca milyar maaş alanlar ve bu ülke standartlarının çok üstünde, ekmek elden su gölden hayatlar süren köşegen yazarlar var. Elinizi cebinize atmadan yaşam sürüyorsunuz medyayı çıkarınız için bir güzel kullanarak. Hanginiz bir kez olsun uçağa bilet parası verip de yurt dışına gidiyor acaba?.. Bize gazete köşelerinde sürekli gezdiğiniz, yediğiniz, içtiğiniz, sıçtığınız anları yazıp duruyorsunuz... Bu arada zamanında çıktığınız mahallenize uğramayalı da yıllar oldu tabii... Mahalleye uğrayacak vakit yok ki?.. Tatlı hayattan zaman mı kalıyor? Kalsa da sizin ne işiniz olabilir o mahallede?.. Oysa mahalle çoktan sizlere ömür...
Şimdi bunlar büyük bir mal yakalamış narkotik polisi gibi "Mahalle baskısı" peşinde koşuyorlar... Oysa bu kaçınca baskı canım kardeşim... Ülkede yıllardır dinci faşizm baskısı var. Özellikle de her Ramazan da bu ortaya fazlasıyla çıkıyor. 11 ay boyunca günah işleyen müminler ordusu mübarek ayda günah çıkartma peşinde aslında. Günahı çok olan insanların ülkesi burası sonuçta. En çok yalan söyleyen, ençok günah işleyenler de dini en çok kullananlar. Ve onlara yıllardır sponsor olan aşağılık bir medya. Hani geçenlerde Hülya Avşar hanımefendi, belki biraz kendine, biraz kızkardeşine ve biraz da topluma bakarak; "Rezil durumdayız, bitiğiz, hepimiz yerlerdeyiz, ben de dahil" demişti ya... Bunu asıl MEDYA için söylemek gerekiyor. Rezil mi rezil bir medyanın tahakkümü altında yaşayan kişiliksiz, zavallı bir ülke. Bu ülkede mahalle baskısı olmaz da ne baskısı olur?..
Ülke dediğin zaten baskılar ülkesi, gelin ilk akla gelen baskıları sayalım: Mahalle baskısı, aile baskısı, abi baskısı, eğitim baskısı, öğretmen baskısı, arkadaş baskısı, din baskısı, takım tutma baskısı, magazin medyası baskısı, dizi film baskısı, oruç tutma baskısı, Fettullah Hoca baskısı, türban takma baskısı, töre baskısı, irtica baskısı, ünlülerin baskısı, Tüsiad baskısı, faşizm baskısı, filistin askısı, depresyon baskısı, kafayı yeme baskısı... Mahalledeki baskıyı yeni fark eden, kafasını çoktandır sırça plazalara gömmüş medyaya biraz RTE beyefendi ağzıyla şöyle demek geliyor içimden: "Al şu son baskını da, bas git be kardeşim!"
YAKUP YAZICI