1 Ağustos 2007 Çarşamba

YÜZDE 46 RUHUNUN YAZARI CEVAHİR MERKEZ, İKİNCİ YAZISIYLA ARAMIZDA...
YÜZDE 46
RUHUNA
SAHİP
ÇIKALIM!
Merhaba efenim…Ahanda gene burdayım… Geçen hafta Mizahhaber’deki ilk yazımdan sonra sizlerden pek çok tebrik, kutlama, hatta havai fişek gösterisi aldım. Evet, bir okurum “Bu yazınız için Ak Partinin önünde size bir havai fişek gösterisi yapmak gerekir” demiş. Sağolsun. Biz bu yazıları havaya ya da havai fişeklere yazmıyoruz tabii ki. Borsanın yüzde 72’sinin yabancı elinde olduğu bir ülkede amacımız biraz da yabancı medya yatırımcısının dikkatini çekmek, kendi kalem hisselerimizden biraz olsun yabancıya satmaktır!..

Şimdi bazı yüzde 21 kafalılar, “Vay satılık kalem vaaay” diyecekler. Beyler zamanında Necdet Calp bey de (Rahmetli darbe sonrası Halkçı Parti başkanıydı) ekranda Özal’a “Sattırmam efendim satamazsınız” demişti. Aklı sıra Boğaz Köprüsünü sattırmayacaktı. Adam her şeyden o kadar habersizdi ki, zavallı, darbenin izin verdiği bir parti lideri olarak daha kendi konumunu bilmiyordu. Sonra n’oldu?.. Özal’la başlayan satışlar, babalar gibi sattıranlarla sürüyor. Bu satış işi yakında daha da artacak. Efenim bundan korkmayalım, geç satılmaktan korkalım!!! Çünkü satışta geç kalanın zararı bence çok büyük olacak…

Geçen hafta baktım bir güzide gazetemiz (Aydın beyin yeni satın aldığı şu gazete hani) “NEDEN AKP’YE OY VERDİLER” diye insanlara sormuş. Pek de güzel yapmış. Orada çok hoş tespitler var. Bakın ne diyor bir gazete çalışanı:
“Daha önce 5 yıl başımızdaydılar. Karıştılar mı? Namaz da kılıyorum, orucumu da tutuyorum. Etrafıma baktığım zaman hiçbirşeyin değiştiğini görmüyorum. Aksine şimdi daha fazla özgürlük var. Eskiden kimse Ramazan’da dışarıda yemek yemezdi. Şimdi İstiklal’de yürüyorsun, insanların elinde içki kadehleri. Ayrıca biz zaten Müslüman bir ülkeyiz. Ilımlı İslam Cumhuriyeti de olabiliriz. Benim açımdan bir sakınca yok”

Kutlarım seni kızım. Sen bu ülkenin 25’lik aynasısın. Dediğin gibi değişen ne ki?.. Hem yakında çalışmak için yurt dışına da gitmeyecek artık gençlerimiz. Onları düşünen Ak Parti, her şeyi yabancılara satarak, artık bu ortamı bizzat Türkiye’de onlara sunacak. Yaniiiii, yerli patron devri bitiyor. Kızımızın da dediği gibi ılımlı İslam’dan niye korkuyoruz efenim. Adı üstünde ılımlı, yani ılık ılık bir İslam bu. Ilık ılık deyince 70’li yıllardaki filmler geldi valla aklıma. O yıllar ne sapık yıllardı yahu, neyseki şimdi ılımlı ılımlı yaşıyoruz her şeyi. Bir başka vatandaş “5 yıl öncesinden daha çok kazanıyorum” demiş bu röportajda. Kendisi bir Amerikan firmasında yöneticiymiş. Ona daha çok kazançlar diliyoruz tabii ki. Bu arada bir grafik tasarımcısı kızımız da Ak partiyi AB konusunda çok samimi bulduğu için oy vermiş. Adamlar samimi efenim. Bakın bu parti ülkemize ılımlı bir İslam altında müthiş bir AB samimiyeti yaşatıyor. Bunu başka kim yapabilir? Bir başkası, kendisi bankacı olan bir beyefendi de, diğer partilerin tonlarca yalan söylediğinden dertli. Eee haklı adam. Ak partinin yalan söylediğini siz hiç gördünüz mü? Gören var mı? Bu konuda beni gören var mı? Yani Ak Partili olarak beni gören var mı diyorum, anlayın artık yaaaa... Ahanda Ak parti tonlarca yalan söylese bile bu tonları paraya dönüştürür, derhal yabancıya satıp ülkeye para kazandırır icabında.

Efenim ahanda ben gençlere çok güveniyorum. Özellikle bu son seçimde bize YÜZDE 46 RUHUNU YAŞATANLARIN GENÇLER OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM… Evet ülkemiz yüzde 46 ruhunu yaşıyor gençler sayesinde. 1946'da başlayan 46 ruhu bu seçimlerde yüzde 46.6 ile hayat buldu. Bu ruh bizi en kralından ruhlar alemine götürecek. Alemlere akacağız bu ruh sayesinde.
Çevremde İPOD’larıyla sürekli müzik dinleyerek, hayatla tüm bağlarını kesmiş gençler görüyorum bu çok ama çok hoşuma gidiyor. Bırak hayatı, ülkeyi, sen müziğini dinle arkadaşım... Çok pot kıran büyüklerden olacağına İPOD kır... Ben de İPOD mu kırdım acaba?.. Bence Ak Parti dağıttığı hediyelerin arasına İPOD da eklemeli. Bütün gençler, sürekli olarak İPOD dinlemeli, hayattan tamamen kopmalı. Kopan gencin 46 ruhuna almak için çabaya bile gerek yok. Kopart dalından at sandığa. Oh beee!.. Geçen gün baktım, türbanlı bir kızımız ahanda İPOD dinliyor ama türbanın üstünden takmış kulaklığı, valla gözüm yaşardı. İçimden dedim ki, “Ah be kızım sana şimdi bir fetva çıkartsam da, o kulaklığı türbanının altına alsan, müziği daha iyi dinlersin” Ama o günler de yakın şükürler olsun ki… Diyanet İşlerine sesleniyorum, başka ne işleri var ki, şu İPOD FETVASINI bir an önce çıkarın, kızlarımız türban altına sokabilsin kulaklıklarını yahu...

Efenim, değerli bilim adamımız Zafer Üskül (Bazı kendini bilmezler ona Püskül diyorlar, Püsküllü diyen de var, bir zamanlar bir de Esen Püsküllü vardı, neyse konuyu dağıtmayalım!) geçenlerde ahanda çok değerli görüşlerini üskürtmeye başladı ve malumunuz “Anayasa’dan Atatürkçülüğü çıkaralım, ne gerek var” dedi. Ne güzel konuştu. Ağzından ılımlı İslam balı damlıyor bu eski Sosyal demokrat beyefendinin. Bence de çıkarılmalı. Hatta paraların üstünde ne arıyor Atatürk. YTL'yi Atatürk mü buldu kardeşim... YTL'yi Ak Parti buldu. Neden Tayyip beyimizin resmi yok o paralarda?.. O da olacak inşallaaaah!..
Dün de Radikal gazetesinin 2. sayfa yazarı Nur Çintay, Zafer beyin verdiği pası güzel değerlendirip “Atatürk’ü özlemeyenimiz var” diye bir yazı yazdılar ki, kesip sakladım hemen. Özlemeyen kendisiymiş...

Bakın yüzüne eş durumundan ötürü bile “Nur” yağmış olan Nur Çintay hanım kızımız, neler yazmış:
“Ben mesela, Atatürk'ü özlemiyorum. Çünkü onunla hiç tanışmadım, kokusunu bilmiyorum. İnsan, kokusunu bilmediği birini özlemez. Sevgilini özlersin, eşini, anneni, babanı, çocuğunu, kardeşini, belki yakın akrabalarını, hepsini değil... Yakın arkadaşlarını, bazen uzak arkadaşlarını da... Ama mutlaka tanıdığın, ilişki kurduğun insanları. Bir süre görüşememişsindir, göreceğin gelir, özlersin... Atatürk'ü özlemek, bu açıdan hiç anlamadığım bir şey. Yıllardır 10 Kasım'larda, 29 Ekim'lerde gazeteler 'Özlüyoruz' sürmanşetiyle çıkıyor. Saygıyla anıyoruz, elbette ve daima, ama birlikte rakı içmediğim, yemeğe geçmediğim, dans etmediğim, dedikodu yapmadığım, tenine hiç değmediğim birini özlemeyi doğrusu içim anlamıyor…”

Ne kadar haklı. Bu 2. sayfa yazarı kadınlarımızda her alanda “cinsellik” le bağlantı kurma merakı müthiş boyutlarda valla efenim. (bkz. Vatan'da hergün seks yazısı yazan Dilek Önder hanım) Ahanda, insan “TENİNE DEĞMEDİĞİ BİRİNİ” hiç özleyebilir mi?.. Tanışmadığınız birini niye özleyeceksiniz. Atatürkle şöyle insanları çekiştirip, dedikodu mu yaptın ki özleyeceksin kendisini?.. Hani dans filan etsen, ne bileyim tavla oynasan, birlikte halay filan çeksen, karpuz yesen ne biçim özlerdin ama o da olmadı ki?.. Sonra kokusunu bilmediğin birini nasıl özleyeceksin, koku çok önemli... İşin kokusunu çıkarmak daha da önemli... Nur hanım kızımız her zaman yaptığı gibi gene çok güzel çıkarmış yazının kokusunu... Ahanda bir kez daha kutluyorum...
Örneğin Nur Çintay hanım kızımızın kocası da, bu konuların alim yazarlarından Emre Aköz beydir ki, o da yıllardır Sabah gazetesinde bu tür "hiç özlenmeyecek" yazılar yazmaktadır. Bazen karı-kocanın yazılarının karıştığı da oluyor sanırım. Aslında ben bu tür harika çiftlerden sadece biri yazsa diyorum. İkisi birden yorulmasa yani. Ya da ikisi aynı yazıyı birlikte yazsa da ayrı gazetelerde kalmasalar. Yani insan her an tenine değmek ister eşinin. Aynı yazıyı yazarlarsa bu gerçekleşir. Gerçi siz Emre Aköz’ü hiç gördünüz mü bilmiyorum. Bazen insan “değmesin tenime yağlı boya” der ya, neyse, biz konumuzu fazla dağıtmayalım. Bence medyamızda bu tür örnek çiftlerin sayısı giderek artıyor. Bu da ahanda benim gözümü yaşartıyor. Sabah gazetesinin çizeri Salih Memecan beyle, Ak partiden milletvekili olan eşi Nursuna Memecan bence aynı durumdalar. Nur Çintay ve Nursuna Memecan ile Salih ile Emre beyler harika bir dörtlü oluşturuyorlar. Muhteşem bir “Ak Parti Dörtlüsü” Kıskananlar yüzde 21 oy alsın!!!!

Ahanda Ak zamanlar, kalbur samanlar içinde bu tür çiftlerin medyada daha da artması, tenlere değecek insanların giderek çoğalması en büyük dileğim. Bu sayede al takke, ver külah günler yaşayacağız.

Efenim, önümüzdeki günlerde ülkeyi bitmek bilmeyecek su kesintileri, elektrik kesintileri, kuraklık yüzünden felaket artan fiyatlar bekliyor. Ülkede muhalefet yok ama onun yerine doğal afet var biliyorsunuz. Ülke kuraklığın, susuzluğun elinde yanıp tutuşacak ama allahtan elimizde yüzde 46 ruhunu yakalamış halkımız var! Bu halka bunlar az bile, keşke daha fazla doğal afet olsa da, bu halk size gerçek gücünü gösterme olanağı bulsa. Böyle bir halkı her ülke bulamaz beyler. Böyle güzel bir halk varken daha fazla susuzluk, daha fazla kuraklık bize yakışır…Çünkü “çile” denen öğreti böyle öğrenilir.

O yüzden yakında yaşayacağımız doğal kabus günlerinde Ak Partinin oyları ahanda daha da artacaktır. Gelecek yazıma dek tene değen vücutlar ve de bol susuz ama en Ak Partili günler dileğiyle…