Ben onun sayesinde sinemayla çok erken yaşta tanıştım. O yıllarda çok az insanın yaşayacağı anları yaşadığımı ancak çok uzun yıllar sonra anlayabildim. Örneğin, Salı geceleri onların evine akşam misafirliğine gider, salon duvarında sesli şekilde Türk filmleri, özellikle de komediler izlerdik. Murat amcanın evi de sinema gibiydi, her taraf film makineleri ve film kutularıyla doluydu. Neyse, biz şimdi gelelim "Necdet Tosun"la onun sayesinde nasıl tanıştığıma... Gelin şimdi "70'lerde Çocuk Olmak" adlı kitabımın 129. ve 130. sayfalarından aldığım bölümlere gidelim, ben susayım, kitabımın satırları konuşsun...
"... Murat amcanın hem kendi makineleri vardı, hem de kendisine tamire gelen bazı makineleri kısa süreliğine eve getirirdi, o yüzden her hafta değişik bir projeksiyon makinesinde, pek çok Türk filmi seyrettik onların salonunun duvarında. Artık her Salı geceleri annem, babam ve ben, ailecek, kuruyemişlerimiz, kuru pastalarımızla birlikte Murat amcalardaydık…
Salı’ları iple çekiyor ve hafta boyunca
adeta “Salıklıyordum” artık. Murat amcanın evinin her tarafı sinema kokuyordu.
Salonun duvarına; Necdet Tosun’lar, Vahi Öz’ler, Mualla Sürer’ler, Hulusi
Kentmen’ler, Öztürk Serengil’ler, Suphi Kaner’ler, Cevat Kurtuluş’lar, Ahmet
Tarık Tekçe’ler, Sadri Alışık’lar, Belgin Doruk’lar, Ayhan Işık’lar yansıyordu
artık her Salı gecesi...
Biraz da benim diretmemle genellikle komedi
filmlerini tercih ediyor, hatta bir hafta sonrası için Murat amcaya film
siparişi bile veriyorduk. Şarlo ve Lorel-Hardi’yle “sessizce” başlayan bu
tutku, şimdi Vahi Öz’le, Necdet Tosun’la “sesli” olarak sürüyordu...
Sonra bir gün bununla da yetinmeyip, babamın
elinden tuttuğum gibi Murat amcanın Yeşilçam sokağındaki o küçük dükkanında
aldım soluğu... Aman Tanrım!.. Şu az önce önümüzden geçen şişman amca Necdet
Tosun’du işte!.. Ya şu az ilerdeki kelaj adam, Öztürk Serengil değil miydi?..
Olacak şey değildi!.. Murat amcanın salonunun beyaz duvarına yansıyan o
insanlar bu sokakta ellerini, kollarını sallayarak dolaşıyorlardı, çocuk
gözlerimin önünde...
Murat amcanın sayesinde Necdet Tosun’la
tanıştım bir başka gün.. Necdet amca, babamın yakın arkadaşı olmuştu bu arada.
Doğrusu iki şişman bir lokantaya yakışırdı ama onlar babamla daha çok ya boğaza
balık tutmaya, ya da Trakya‘ya keklik avlamaya gidiyorlardı... Tuttuklarını ya
da vurduklarını dayanamayıp hemen oracıkta yedikleri, dönüşte biraz daha şişmiş
olan göbeklerinden belli oluyordu!..
Babamın sayesinde çocuk yaşta tanıma şansı
bulduğum efsane komedi oyuncusu Necdet Tosun, müthiş derecede sevimli ve
mütevazı bir insandı. Ne yazık ki hem Necdet amca, hem de çok sevdiğim iki
oğlu, yani üçü de çok erken yaşta veda ettiler hayata…
Murat Amca’nın sinemaya dönüşmüş duvarı
içimdeki “komedi” filmi tutkusunu iyice ortaya çıkarmış, çoğu zaman annemle
Cumartesi günleri 11 matinesine gittiğimiz Fındıkzade Nilgül Sinemasında ve
Aksaray’daki diğer sinemalarda özellikle
“komedi” filmlerini tercih eder olmuştum…"
Babamın bir kaç kez balık tutmaya ya da ava gittiği sevimli arkadaşı olan Necdet Tosun amcanın aniden gelen ölüm haberi beni çok üzmüştü, henüz ölümlere çok uzak olan, ortaokul sonda okuyan bir çocuktum ama 1975'te henüz 49 yaşında ölen Necdet Tosun belki de benim uzaktan ölümle ilk tanışmamdı. Murat amcaların duvarında Salı geceleri onun filmlerini izlerken artık gülmekten çok gözüm yaşarıyordu.
Balıkesir Burhaniye, 1926 doğumlu olan Necdet Tosun, lokantacılık, leblebicilik yapmış, en son bir terzide çalışırken Burhaniye'ye gelen bir film çekim ekibinin dikkatini fiziğiyle çekmiş, aldığı davetle geldiği İstanbul'da yaşamını yitirdiği ana dek 400'e yakın filmde oynamış gerçek bir Yeşilçam emekçisidir.
İş dolayısıyla gittiği Almanya'da bir trafik kazası geçiren Necdet Tosun, İstanbul'a getirilir ama iki hafta kadar sonra, 10 Mayıs 1975'te, henüz 49 yaşında hayata veda eder. Geride 12 yaşında Erdal ve 8 yaşında Gürdal adında iki erkek çocuk ve bir gözü yaşlı eş bırakır. Fakat şu talihe bakın ki, tıpkı onun gibi oyunculuğu tercih eden iki oğlundan önce küçük oğlu Gürdal 2000 yılında henüz 33 yaşındayken ölür, büyük oğlu Gürdal Tosun ise 2016 yılında, sabahın çok erken saatlerinde diyalize girmek için arabasıyla hastaneye giderken üzerine düşen bir arabanın altında ezilerek yaşamını henüz 53 yaşında yitirir.
Tosun ailesinin acı kaderidir sanki bu!.. Bir baba ve onun gibi oyuncu olmayı seçmiş, işini iyi yapan iki oğlu, çok erken yaşlarda birbirinden talihsiz şekillerde adeta yok olup giderler... O yüzden her ne kadar yüzümüzü güldüren 400'e yakın filmde oynamış da olsa, o şişman ve sempatik haliyle bize neşe de saçsa Necdet Tosun deyince ben hep hüzünlenir, 1975 yılına, 13 yaşıma, Murat amcanın sinema yaptığı salon duvarına gider gözlerim...
45 yıl geçmiş aradan sevgili Necdet Tosun gideli, onu ve onun kadar sevimli ve yetenekli iki oğlu Gürdal ve Erdal'ı da hüzünle, sevgiyle anıyorum... Geriye sadece anneleri (Ki annemin de adı olan) Sevim Tosun kalmıştı ancak o da bu yılın Şubat ayında yaşama sessizce veda etti ve 4 kişilik çekirdek bir aile olan Tosun ailesi ne yazık ki noktalanmış oldu...
CİHAN DEMİRCİ-MİZAHHABER