16 Nisan 2024 Salı

CHARLİE CHAPLİN "ŞARLO" 135 YAŞINDA!..

Sinemanın, komedinin, mizahın büyük ustası Charlie Chaplin yaşasaydı 16 Nisan 2024'de 135 yaşında olacaktı. Sinemanın başlangıç dönemindeki sessiz sinema döneminin en büyük komedyeni şüphesiz Charlie Chaplin yani Şarlo'dur. Şarlo sadece sakarlığa-şaşkınlığa-komikliğe dayalı bir şekilde güldürmemiş, Hitler’e de, işsizliğe de, bozuk düzene de, sosyal-toplumsal konulara da el atmış, zaten asıl bu yönüyle, büyük bir komedyen olmuştur. Bu ölümsüz komedyeni 135. yaşında MİZAHHABER olarak bir kez daha sevgiyle, saygıyla anıyoruz, iyi ki yaşadın, iyi ki var oldun büyük komedyen Charlie Chaplin!.. 



CHARLİE CHAPLİN/'İN YAŞAM ÖYKÜSÜNÜ ANIMSAYALIM... 

Charlie Chaplin, (d. 16 Nisan 1889, Londra - ö. 25 Aralık 1977/)

İngiliz sinema yönetmeni, oyuncu, yazar, film müziği bestecisi, kurgucu ve komedyen. Yarattığı "Şarlo" (İngilizce: Charlot, Tramp) karakteri ile özdeşleşmiştir.

Londra'nın fakir bölgelerinden birinde doğup büyüyen Chaplin, 1913'te gittiği ABD'de sinemaya başlamıştı. 1914'teki ilk filmi Making A Living'in ardından çekilen Kid Auto Races in Venice filminde bol pantolonlu, melon şapkalı, büyük ayakkabılı, sürekli bastonunu çeviren ve sakar hareketleri ile gülünç mizansenler oluşturan "Şarlo" tiplemesini yarattı. Takip eden yıllar içinde aralarında 1917 yapımlı The Immigrant ve The Adventurer gibi filmlerinin de bulunduğu altmıştan fazla kısa filmde oynayarak yeni gelişmekte olan sinemanın da etkisiyle dünya çapında görülmemiş bir üne kavuştu. 1918 yılında çektiği A Dog's Life filmi ile uzun metrajlı filmlere de başlayan Chaplin, Mary PickfordDouglas Fairbanks ve D. W. Griffith ile birlikte kurdukları United Artists film şirketinin ortağı olduktan sonra Altına HücumŞehir IşıklarıBüyük DiktatörAsri ZamanlarSirk ve Sahne Işıkları gibi başyapıtlara imza attı.


Filmlerinde dönem koşulları için imkânsız görülebilen mizansenlere, koreografilere ve akrobatik hareketlere yer veren Chaplin, komedi sinemasının bütün örneklerini sonuna kadar korumakla birlikte, heyecanın ve hareketin asgari düzeye çekildiği sahnelerinde ise dramatik yapısını sergileyebilmiştir. Popülist yaklaşımlara, hiçbir zaman benimsemediği bazı yönetim biçimlerine ve teknolojiye yönelik ağır eleştirilerini ise yine bu komedi tarzının içinde eritmiş ve sessizce seyirciye ulaştırmayı bilmiştir.

Yarattığı 'modern palyaço' Şarlo ile dünya üzerinde filmlerinin gösterildiği her ülkede insanların hayranlığını toplamasına rağmen, ABD vatandaşlığını reddetmesi sebebiyle bu ülkede kendisine yönelik olarak başlatılan karalama kampanyası; kendisinden bir hayli genç olan kadınlarla yaptığı dört ayrı evlilik, bir dönem kendisine açılan babalık davası, The Immigrant filminde bir ABD memurunu tekmelediği sahne ve son olarak Altına Hücum filmindeki bazı sahnelerin komünizm propagandası olarak yorumlanması gibi olayların etkisiyle Chaplin'in ABD'ye girmesi yasaklandı. Bunun üzerine karısı ve çocuklarıyla birlikte hayatının sonuna kadar yaşayacağı İsviçre'ye yerleşen Chaplin, ancak 1972 yılında Oskar Özel Ödülü'nü almak için yıllar sonra ABD'ye geri döndü. Takip eden yılda Sahne Işıkları adlı filmle bir kez daha Oscar ödülünü kazanmıştır. 1975 yılında 86 yaşında iken İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth tarafından şövalye unvanına layık görülmüştür. 1977'de tekerlekli sandalye ile hayatını devam ettiriyordu.

Chaplin 1977'in Noel'inde İsviçre'de uykusunda hayatını kaybetti. 1 Mart 1978'de naaşı küçük bir İsviçreli grup tarafından fidye istenmek üzere kaçırılmaya kalkışıldıysa da hırsızlar amaçlarına ulaşamadan yakalandı. Chaplin'in naaşı 11 hafta sonra Cenevre Gölü'ünde 1,8 metre suyun altından çıkartılıp tekrar mezarına defnedildi. (Kaynak: Vikipedi)

14 Nisan 2024 Pazar

ABSÜRT MİZAHIN ÜLKEMİZDEKİ GERÇEK ÖNCÜSÜ SUAVİ SÜALP USTAYI 43. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE SEVGİ VE ÖZLEMLE ANIYORUZ...

 

Absürt mizahın ülkemizdeki gerçek öncüsü SUAVİ SÜALP ustayı, 14 Nisan 1981 tarihinde, çok erken bir yaşta yitireli 43 yıl oldu... 1972 yılında, henüz 10 yaşında mizah tutkunu olmaya başlamış bir çocuk olarak onun SALATA adlı tek kişilik müthiş dergisiyle tanışmıştım. Tek başına bir dergi yapıyordu, hem yazıp- hem de çizerek.

Henüz 12 yaşındayken evde defter sayfalarından kendi kendime yazıp-çizdiğim mizah dergileri, gazeteler yapmaya başlamıştım. Suavi Süalp usta çocuk yaşta ufkumu açmıştı sonuçta. Onun komik ve doğal mizahı beni o yaşlarda çarpmıştı. GIRGIR okuru olduğum 1973'lerde ise o GIRGIR'ın mizah yazarıydı. 

Ustayla 1979 yılında "Karakedi" adlı mizah dergisinde tanışma ve çalışma onuru yaşadım. Çarşaf'a karikatür götürmeye başladığım 1978-79 sürecinde onunla kısa da olsa sohbet etme olanağım oldu. Tiyatro oyunlarının çoğunu sahnede izleme şansı buldum. Senaryosunu yazdığı filmler, dergi ve gazete yazıları, tüm bunların ötesinde, onun en müthiş, en renkli anılarını bizzat en yakın arkadaşlarından dinleme gibi bir şansım oldu.

An geldi, 1981 yılında onun 14 Nisan 1981'de, henüz 55 yaşında yaşanan o erken vedasının ardından 2 ay kadar sonra, onun son çalıştığı dergi olan Ses dergisinde ATMACA mizah ekinde işe başladım ve onun bıraktığı masada gerçek anlamda profesyonel mizahçılığa adım attım. Masanın çekmecesinde hala onun daktiloyla yazılmış yazı notları duruyordu. Henüz 19 yaşımdaydım, 3 yıllık bir mizahçılık geçmişim vardı ve bu benim için müthiş bir onurdu. O yüzden benim için yeri her anlamda bir başkadır.

Onu erkenden yitirdiğimiz bir sürecin içinde 1989 yılında çalıştığım mizah eki Mazete'de 8. ölüm yıldönümü sırasında onun için özel bir sayı hazırlarken ben de onun için bir kitap hazırlama düşüncesi doğdu ve 1989-1999 arasında 10 yıllık titiz bir çalışmayla hazırladığım "BİR MİZAH DEHASI SUAVİ SÜALP" adlı biyografi-anı ve inceleme kitabını 1999'da İnkılap Kitabevinden yayınlayarak ustama saygı duruşumu göstermeye çalıştım. Ülkemizde bir mizah ustası için benzeri pek de görülmeyen kapsamda bir çalışmadır bu. 

Bu kitabı hazırlarken şunu da gördüm ki, Suavi Süalp, direkt daktiloyla yazan bir yazardı. Yani kalemle taslak filan yapmazdı. O yüzden arkadaşlarıyla içmeye gittiği meyhaneye bile bazen daktilosunu taşır, birden daktiloyu masaya koyar ve aklına gelenleri oracıkta yazabilirdi!.. Yaşadığı gibi yazan, yazdığı gibi yaşayan bir mizah ustasıydı Suavi Süalp, bu da mizah denen o müthiş güce çok yakışan bir durumdu, çünkü en etkili ve en hakiki mizah ve mizahçı tam da böyledir, yani yaşadığı gibi yazan, yazdığı gibi yaşayan, toplumun karşısında rol kesmeyendir!..

Mütevazı ve samimi tavrı nedeniyle hep hakkı yenmiş, tiyatrocusundan, yapımcısından, sinemacısından hep kazık yemiş, şimdilerde bizlerin de aynen yaşadığı her türlü emek sömürüsünü fazlasıyla yaşamış, bu sömürüyü "GENE İYİ DAYANDIK" adlı kitabına da isim olan o müthiş öyküsünde anlatmış bu özel yeteneği, bu öncü mizah dehasını 43. ölüm yıldönümünde bir kez daha sevgi ve özlemle anıyorum... Ruhun şad olsun SUAVİ BABA!.. 

Cihan Demirci (MİZAHHABER)

#SuaviSüalp #BirMizahDehasıSuaviSüalp #AbsürtMizahınÖncüsü #MizahDehası #AbsürtMizah #OyunYazarı #MizahYazarı #SalataMizahDergisi #Gırgır #Çarşaf #Senarist  



6 Nisan 2024 Cumartesi

GÜRBÜZ DOĞAN EKŞİOĞLU ÇİZİMİ...


 ÇİZGİ: GÜRBÜZ DOĞAN EKŞİOĞLU

#TürkiyemÇiçekAçtı

4 Nisan 2024 Perşembe

3 Nisan 2024 Çarşamba

CAN BAYTAK KARİKATÜRÜ...


 CAN BAYTAK KARİKATÜRÜ...


UYKUSUZ MİZAH DERGİSİ "İLKBAHAR" ÖZEL SAYISI...


 HAFTALIK DERGİSİNİ GEÇEN YIL OCAK AYINDA KAPATAN UYKUSUZ'DAN MEVSİMLİK DERGİ GELDİ!.. UYKUSUZ İLKBAHAR SAYISI 5 NİSAN CUMA GÜNÜ BAYİİLERDE... 


30 Mart 2024 Cumartesi

MURAT SAYIN KARİKATÜRÜ...


 MURAT SAYIN KARİKATÜRÜ...

CİHAN DEMİRCİ'DEN 30 YIL ÖNCE YAZILMIŞ BİR LAFORİZMA...


30 YIL ÖNCE YAZILMIŞ BİR CİHAN DEMİRCİ LAFORİZMASI... TAM DA SEÇİM ÖNCESİ BU GÜNE DENK GELDİ!.. DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK, BU ÜLKE İNSANI HER SEÇİMDE "OY'UNU SANDIĞA İÇİNE ATMAYA DEVAM EDİYOR!.." 

İBRAHİM TUNCAY KARİKATÜRÜ...


KARİKATÜR: İBRAHİM TUNCAY 

23 Mart 2024 Cumartesi

CİHAN DEMİRCİ YAZDI: "TOPLUMLARI NELERE GÜLDÜKLERİ ELE VERİR!.."



Mizahçılığı sadece yazıp-çizen biri olarak değil, 45 yılı aşmış bir süredir mizah üzerine kafa yorarak da sürdüren biri olarak, özellikle son 30  yılda; mizahın tarihine, teorisine, pratiğine, sosyolojisine, psikolojisine de dair araştırmalar, incelemeler yaptım, mizah tarihimiz, mizah yayıncılığımız-dergiciliğimiz ve mizahçılarımız üzerine sayıları yüzlerce olan yazılar yazdım. 

90'lı yılların ortaları bu ülkenin pek çok açıdan kırılma dönemi olmuştur. Bunu bizzat 1995'lerde başlattığım "Hayat Mizahı Kaç Geçiyor" başlığı altında yaptığım söyleşilerde, yazdığım yazılarda dile getirmiş, kaleme dökmüştüm. Geçen yıl şehrim İstanbul'u artık temelli terk etmiştim. 

Yeni bir düzen kurmaya çalışıp, uzun yıllarımı verdiğim arşivimi yeniden elden geçirdiğim bir süreçte ta 1995'lerde bu ülkede abuklaşan hayatın mizahı ve mizahçının hayal gücünü geçmeye hatta ona tur bindirmeye başladığını, mizahçının yaratıcı gücünün bu ülkenin akla ziyan, conta sıyıran gerçeklerinin artık gerisine düşmekte olduğunu yazdığım notlara bakarken, bundan 29 yıl önce yazılmış şu satırların 2024 Türkiye'sinde ne denli güncel olduğunu görünce sizlerle paylaşmak istedim...Bakın bugünlere daha fazla uyan tespitim şudur:

"Toplumları nelere güldükleri ele verir!.. Geri kalmış, geri bıraktırılmış, akıl altyapısı sağlam olmayan, zekasına değil mala-mülke yatırım yapmayı öncelemiş, özellikle de cehaletten beslenen toplumlara derinden baktığımızda onların daha çok; aptallıklara, akılsızlıklara, kaba-sabalıklara, kasabalı kurnazlıklarına, gaflara, potlara, falsolara, cahilliklere güldüğünü görürüz. Oysa insanlarının temel ihtiyaçlarının sorunlarını çoktan çözmüş, gelişmiş ve ileri gitmiş toplumlar daha çok zekaya seslenen, zekayı daha da açan inceliklere gülerler o yüzden bu tür toplumlardaki absürt mizah doruklarda gezer!.. Peki, mizahçılar, özellikle de geri kalmış, geri bıraktırılmış ülkelerin mizahçıları bunları ne kadar dert ve konu eder derseniz, ne yazık ki bu anlamda çok olumlu şeyler yazıp-söyleyecek durumumuz yoktur!.. Sonuçta toplumunun önünde koşturması gereken mizahçı onun abuk-subuk gerçeklerinin gerisine düşmüşse ve bunu hiçte dert etmiyorsa o toplumun mizahı da zeka anlamında adım adım topluma benzer ve geri düşer.1984 yılında, henüz 6 yıllık 22 yaşında gencecik bir mizahçı olarak, Güldürü Üretim Merkezi çatısı altında, yan yana masalarda birlikte çalışma onuru yaşadığım mizahımızın büyük ustası Aziz Nesin bu anlamda, bu işlere en fazla kafa yormuş bir edebiyat ustası ve kalem emekçisidir!.. Ama onun gelişmiş bir ülkede ciddiye alınacak, üzerine düşünülecek uyarıları bu ülkede sadece duvarlara çarpar kalır ne yazık ki!.. Özet olarak; bir toplumu tanımanın en kolay yolu nelere güldüğüne bakmaktır. En basit kabalıklara daha fazla gülen toplumlardan geleceğe dair, tarihe olumlu bir iz bırakmaya dair bir cacık olmayacağını bu şekilde çok daha iyi görürüz!.. 90'ların ortasında bazılarına abartılı gibi gelecek bu görüşlerim, özellikle 2000'li yıllarda çok daha yerine oturacaktır, çünkü bu ülke 1923 Cumhuriyetini içine sindirememiş, onu geliştirip daha da ileri götürmek bir yana, 1950'lerden sonra yeniden geriye koşturma yolculuğuna adım adım dönmüştür, üzerinde yüzyılların tozu-toprağı kalmış toplum yapılarının o tozu, toprağı atması için devrimci cesaretlere ihtiyacı vardır, Aziz Nesin ustamızda görülen bu cesaret ne yazık ki bu ülke insanının ezici çoğunluğunda görülmemektedir!.. Mizah sadece akla seslenen bir anlatım sanatı değil aynı zamanda geleceği de önceden görebilme işidir. Bu yüzden mizahçı; cesareti, bilgisi ve yeteneği ölçüsünde geleceğe çengel atar, geleceğe dair öngörülerde bulunur. Zaman bize acımaz ve acımasız zaman gerçeği gösterecektir!.. Kazanan keşke aklımız olsa ama içinde yaşadığımız din bazlı bir toplum asla böyle olmayacağını şimdiden görebilenlere, duyabilenlere bas bas bağırıyor!.."

Evet yukarıda bold olarak tırnak içinde okuduğunuz yazıyı 1995'te yazmıştım... 

2025'te 30 yılını dolduracak, 29 yıllık bu saptamada haklı çıkmaktan ötürü üzgünüm ama bu toplumda gerçek değeri asla anlaşılamamış, bir düşünce türü olarak dikkate alınmamış bir alan olan mizahçılığa 62 yıllık ömrümün 46 yılını vermekten de zerre kadar pişman değilim, iyi ki mizahçı oldum ve hayata mizahçı gözlüğünden bakabildim zira mizahçılık sayesinde dayanabildim, direnebildim hep gerinin daha gerisine koşturan, bu akla ziyan, kötü bir şakadan farksız, adeta bir ömür törpüsü olan coğrafyaya!.. 

O ZAMAN YAŞASIN AKLA SESLENEN MİZAHIN DAYANMA, DİRENME GÜCÜ!..


Cihan Demirci (23 Mart 2024-FOÇA ) 






21 Mart 2024 Perşembe

ERCAN AKYOL KARİKATÜRÜ...


AKP İktidarı, 3 yıl önce gece yarısı kararnamesi ile
İstanbul Sözleşmesi'ni feshetti.


KARİKATÜR: ERCAN AKYOL 

#ErcanAkyol 

ZAFER TEMOÇİN KARİKATÜRÜ...


 KARİKATÜR: ZAFER TEMOÇİN
(CUMHURİYET GAZETESİ)

#ZaferTemoçin 

12 Mart 2024 Salı

10 Mart 2024 Pazar

SÖZCÜ'DEN "EFSANE GIRGIR" KANDIRMACASI!..


Sözcü gazetesi, bugün gazeteyle birlikte sözde "EFSANE GIRGIR" dergisini vermiş!!! Bilmeyenler için anlatmak gerek; gerçek GIRGIR, 1972 yılının Ağustos ayında çıkmaya başlamıştı. Oğuz Aral yönetiminde Kasım 1989'a kadar 17 yıl yayınlanan ve tirajı en yüksek 500 binlere çıkan, mizah dergiciliği tarihimizin en çok satan mizah dergisi olan GIRGIR, 1989 yılının Kasım ayında zorla el değiştirdi!.. Sözünü dinlemeyen yayın yönetmeni Oğuz Aral'dan kurtulmak adına dergiyi yok pahasına dönemin "Gölge Adam" gazetesinin sahibi Ertuğrul Akbay'a satan Gırgır'ın patronu Haldun Simavi sayesinde bu efsane dergi sonrasında Akbay'ın elinde de yıllarca "GIRGIR" adıyla çıktı ama o artık efsane Gırgır filan değildi. O efsane satış rakamlarının yüzde 1'ini, 2'sini ancak bulan bu dergi, ara ara kapatılıp Sözcü gazetesinin eki de yapılmıştı.

Ruhunu yitirmiş bir şekilde çok uzun yıllar hayalet dergi gibi çıktı bu Akbay Gırgır'ı!.. Sonuçta Sözcü gazetesinin sahibi de Ertuğrul Akbay'ın oğluydu!.. Ve bu Gırgır, 17 Şubat 2017 tarihinde tamamen kapatıldı. Aradan 7 yıl geçmiş, 16 sayfalık bu dergiyi 4 sayfa olarak, Rahmi Turan fıkralarıyla doldurmuş halde, kapağında da gazetenin çizeri Ergin Asyalı'nın karikatürünü kullanarak Efsane dergi başlığı altında adeta şişirme bir broşür vermişler!.. Zamanında, 80'li yıllarda asparagas gazeteciliğin çok önemli bir ismi olan, gazetenin kurucu, eski yayın yönetmeni Rahmi Turan fıkralarıyla olsa olsa "ASPARAGAS GIRGIR" BROŞÜRÜ OLMUŞ, gerçek mizah okuru bunu yemez, hepsi bu!!!..

CİHAN DEMİRCİ (MİZAHHABER)

6 Mart 2024 Çarşamba

CİHAN DEMİRCİ YAZDI: "NEHAR TÜBLEK USTANIN 29. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE ONUN ADINI TAŞIYAN KARİKATÜR YARIŞMASINI YOK EDEN BEŞİKTAŞ BELEDİYESİNİ KINIYORUZ!!!"

NEHAR TÜBLEK... Çok özel, çok özgün bir çizer, çizdiği gibi yaşamış, karikatür gibi bir hayatı olmuş, orjinal ve zor rastlanır bir yetenek!.. 

Nehar ağabeyi Çarşaf mizah dergisine karikatür götürmeye başladığım 70'li yılların sonlarında tanıma onuru yaşamış bir yazar-çizer olarak, Beşiktaş semtiyle adı özdeşleşmiş, Beşiktaş'ın adeta simgelerinden biri haline gelmiş bu özgün çizer adına Beşiktaş Belediyesinin çok uzun yıllar düzenlediği "Nehar Tüblek Karikatür Yarışması"nda an geldi ödüller aldım, an geldi, sevgili eşi İhsan Tüblek'in isteğiyle bu yarışmanın sunuculuğunu üstlenip konuşmalar yaptım ve an geldi, 2020 yılında 25. Nehar Tüblek Karikatür Yarışmasında jüri üyesi oldum amaaaa... 

Aması 2019 yılındaki yerel seçimlerde göreve gelen CHP'li belediye başkanı ve ekibi 25 yıldır süren bu yarışmayı ve karikatüre olan ilgilerini daha da artıracağına dair sözlerini tutmadıkları gibi, Beşiktaş Belediyesi ve Karikatürcüler Derneği işbirliğiyle pek çok başkan döneminde tam 25 yıl sürmüş bu yarışmayı son 4 yılda ne yazık ki yok ettiler ve virüs dönemi ardından ortadan kaldırdılar!.. Ülkemizde bir belediye adına en uzun süre devam etmiş olan bu anlamlı yarışmayı kaldıran, 2019 yılındaki yerel seçimlerde CHP adına göreve gelen belediye başkanı Rıza Akpolat, çok başarılı bulunmuş olacak ki CHP genel merkezi tarafından 31 Mart 2024 seçimlerinde Beşiktaş'tan yeniden aday gösterildi. Hayatını mizaha ve mizah tarihine adamış, 46 yıldır hem yazar, hem de çizer olarak mizahla yaşayan bir kalem olarak Beşiktaş belediyesini bu tavrından ötürü ustamızın 29. ölüm yıldönümü nedeniyle andığımız bir günde kınıyorum... 

2007 yılındaki "Nehar Tüblek Karikatür Yarışması" ödül töreninde Nehar ağabeyin sevgili eşi İhsan Tüblek'le... 

"Nehar Tüblek Karikatür Yarışması"nın sunuculuğunu yaptığım yıllardan birinde yaptığım konuşmada, 1924 doğumlu olan Nehar Tüblek’in 1943 yılında karikatüre Amcabey dergisiyle başladığını ve öldüğü 1995 yılına dek aralıksız 52 yıl boyunca karikatür çizerek yaşamını sürdürdüğünü anlatmış ve şöyle demiştim: '"Nehar Tüblek karikatürle yaşadı ve çok az karikatürcüde olan bir özelliğe sahip oldu. O karikatürün iki yakasını bir araya getirdi. Bizde karikatür karpuz gibi ortadan ikiye bölünerek yapılır. Gazete ve dergilerde çizenler sadece balonlu yani yazılı karikatür çizerler. Yarışma ve sergi çizerleri ise yazısız karikatür çizer, sanatsal bir çizgi izlemeye çalışırlar. Oysa Nehar Tüblek karpuzun iki yarısı gibi olan bu kesimi birleştiren ustalardandı. Yani o dergilerde-gazetelerde yıllarca balonlu karikatürler de çizdi ama bununla yetinmeyip, yarışmalara katıldığında yazısız karikatürün yani sanatsal karikatürün de zirvesine çıktı. Aslında ikisinin de bir arada gayet güzel yapılabileceğinin örneğini verdi.”

Bu konuşmada; Nehar Tüblek’in 1943’te henüz lise 2 öğrencisiyken Karikatür adlı mizah dergisine karikatür götürdüğünde yaşadığı hayal kırıklığına, sonrasında ise Amcabey dergisinde Cemal Nadir Güler ustanın sayesinde yaşadığı mutluluğa da değinmiştim. 

Çağdaş karikatürümüzün kurucu isimlerinin en önünde yer alan isim olan Cemal Nadir Güler bu topraklarda, genç çizerlere el veren, onların yetişmesine önayak olan ilk büyük ustadır ama ne yazık ki çok erken yaşta hayata veda ettiği için (henüz 45 yaşında!) bu özelliği yarım kalmıştır. İşte Nehar Tüblek usta da onun ilgisi ve verdiği moral sayesinde karikatürcülüğe adım atmış isimlerden biridir. Yanda gördüğünüz Nehar Tüblek portresi, Muhittin Köroğlu arkadaşımıza aittir.

Nehar Tüblek ustanın hayat öyküsünü aktaracak olursak; O, 1924 yılında Yugoslavya'nın Manastır kentinde doğdu. 1925 yılında, o henüz 1 yaşındayken ailece İstanbul'a göç ettiler. Orta öğrenimini Kabataş Erkek Lisesi'nde tamamladıktan sonra, İ.Ü.Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Karikatüre 1943 yılında lise sıralarında "Gündüz" imzasıyla başladı. (Gündüz, Osmanlica Nehar anlamına gelmektedir.) İlk karikatürü Cemal Nadir Güler'in Amcabey Dergisi'nde yayımlandı. 

Sonraları; Hafta, Yavrutürk, Yeni Mecmua, Akbaba, Karikatür, Şaka, Dolmuş, Tef, Maşaallah, 41 Buçuk, Çarşaf dergileri ile Son Posta, Akşam, Yeni Gazete, Hürriyet, ve Günaydın ve Dünya gazetelerinde çizdi. Yurt içinde ve yurt dışında katıldığı yarışmalarda birçok ödül kazandı. Yurt içinde ise 1959, 1965, 1966, 1967, 1968, 1971, 1972, 1973 Gazetecilik Başarı Armağanı. 1980, 1981, 1983, 1985, 1986, 1988 Karikatür dalında Yılın Gazetecisi. 1969 ve 1975 yıllarında Nasreddin Hoca Şenliği Diplomasi. Karikatürcüler Derneği üyesi olan Nehar Tüblek, 6 Mart 1995 tarihinde İstanbul'da öldü. Ölümü ardından Karikatürcüler Derneği ve Beşiktaş Belediyesi işbirliğiyle başlayan "Nehar Tüblek Karikatür Yarışması" sevgili eşi İhsan Tüblek'in de değerli katkılarıyla tam 25 yıl sürdü ve yukarıda anlattığımız gibi, ödül töreni özellikle Nehar Tüblek'in ölüm yıldönümü günü olan 6 Mart'larda yapılan bu yarışma Beşiktaş Belediyesi tarafından bitirildi. 


1992 yılından bir anı...(MİLLİYET)

Ses tonuyla, konuşmasıyla, üstad kimliğini fazlasıyla hak etmiş duruşuyla, çizgisiyle, esprisiyle ve büyük bir Beşiktaşlılık sevgisiyle 50 kuşağının özgün çizerlerinden biri olan sevgili Nehar Tüblek ağabeyi, onun adını yok sayan, bu sayede anılmasının da önüne geçen bir belediyeyi protesto ederken, sevgiyle ve özlemle anıyorum... 


Tabii yakından tanıdığım sevgili eşi İhsan Tüblek'i aynı şekilde anmak isterim, onun varlığı da bu yarışmanın var olmasında büyük bir güç olmuştur, bir karikatürcü eşi olarak, eşinin ardından onun adına bu denli sahip çıkan, en ince ayrıntıyla bile ilgilenen bir başka isim daha tanımadım, ikisinin de ruhu şad olsun... 


CİHAN DEMİRCİ (6 MART 2024) 


NEHAR TÜBLEK'TEN KARİKATÜR ÖRNEKLERİ...












NEHAR TÜBLEK'TEN ÇEŞİTLİ TİPLEMELER...