23 Ekim 2009 Cuma tarihli Hürriyet gazetesi her sabah olduğu gibi, kahvaltı sırasında gene elimde. 61 yıllık bu gazetenin yıllar yılı bir kültür-sanat sayfası bile yoktu. Nasıl olduysa Hürriyet sonunda sanata da sayfa ayrılabileceğini anımsadı ve sevgili İhsan Yılmaz dostumuzun yönetiminde ona bir kaç gün önce bir sayfa açtı. İşte o sayfadaki bir habere dalıyor birden gözlerim... "Elveda Rumeli Sesini Kaybetti" diyor haber başlığında. Haberi okumaya başlayınca içim bir tuhaf oluyor. Daha geçen yıl mizahsever dostumuz İlat Yenidoğan'dan gelen bir telefon sayesinde İzmir Karşıyaka'da yaşadığını öğrendiğim ve sonrasında telefonla konuştuğum ama bir türlü yüz yüze gelemediğim Hayri Önder bu habere konu olan...
SALATA 70'Lİ YILLARIN ÇOCUKLARINI MİZAHÇI YAPAN DERGİYDİ!
HAYRİ ÖNDER'LE KISMET OLMAYAN RÖPORTAJ
Geçen yıl adresini ve telefonunu aldıktan sonra sevgili Hayri Önder'i aradım. Benim 1999 yılında, 10 yıllık bir çalışmayla hazırladığım "Bir Mizah Dehası Suavi Süalp" adlı biyografik çalışma belli ki onu çok mutlu etmişti. Bu kitabı hazırlarken onunla çalışmış mizahçılarla konuşmuş, röportajlar yapmıştım ama Hayri ağabeyle konuşamamıştım. Bana bu kitaptan duyduğu mutluluğu dile getirmişti telefonda. Çünkü 1981 yılında çok erken yaşta henüz 55'indeyken aramızdan ayrılan Suavi Süalp adı fena halde kaynamış bir mizah dehasıydı. Mizahımıza pek çok yenilik getirmiş bu öncü isim bu kitapla yıllar sonra yeniden anımsanmıştı. Eğer bu kitabın yeni basımı olursa kullanmak üzere, Suavi Süalp'le ilgili kitapta yer almayan bilgiler, anekdotlar aktarabileceğini söylemişti. Ne yazık ki, yayın dünyası 10 yılımı vererek hazırladığım "vefa" yüklü bu kitabı hazırladığıma bile pişman etmişti beni. Ülkemizde ta 50'li yıllardan başlayarak "absürd" mizaha tek başına öncülük etmiş Suavi Süalp gibi "öncü" bir dehayı yeniden gündeme getirmekti tek amacım. Kitaba zerre kadar sahip çıkmayan, baskısı çok kısa sürede bitmesine rağmen ne yazık ki bu anlamlı kitabı yok sayan İnkilap Kitabevi, kitap sonrası Suavi Süalp'in ilk eşinden olma kızının yaşattığı bazı tatsızlıklar nedeniyle mizah tarihimizin adeta yok sayılmış bir dehasına ait bu kitabı adeta bir köşede unutuvermişti...
Yaşadığım kimi talihsizlikler Hayri Önder'le İzmir'de bu söyleşi için biraraya gelmemizi engelledi ne yazık ki. Aradan bir yıldan fazla bir zaman geçti ve 23 Ekim 2009 sabahı onun ölüm haberi çıktı gazetede karşıma. Hayri Önder, bir Balkan göçmeniydi, Manastır doğumluydu, hakkında bilgiye ulaşmak da çok kolay değildi, şimdi gelin onu biraz tanıyalım...
HAYRİ ÖNDER KİMDİR?
1954 yılında anavatanı Türkiye'ye göç etti. İstanbul'da çeşitli işlerde çalıştı, kısa sürede yazarlar arasında yer edindi. "Salata" adlı mizah dergisini ve "Çapkın Hırsız" dergisini çıkarırken yanında yazar-çizer olarak Suavi Süalp vardı. Rıfat Ilgaz, Suavi Süalp, Kandemir Konduk, Sinan Gürdağcık, Nejat Uygur, Oğuz Aral, Tekin Aral gibi mizahçılarla çalıştı. Emekli olduktan sonra Karşıyaka'ya yerleşen Önder, yakalandığı hastalık sebebiyle bir süredir tedavi görüyordu.
Hayri Önder'in gençlik dönemlerinde yazdığı şarkısı "Doğduğun Yer Bitola (Manastır)", Makedonya'nın kurulmasından sonra halkın oylarıyla yılın şarkısı seçildi. Manastır Belediye Meclisi, tarihinde ilk defa 2007'de fahri hemşehri unvanını Önder'e verdi. Oradan bir heyet Karşıyaka'ya gelerek, beratını ve plaketlerini kendisine takdim etti. Türkçe ve Makedonca dışında Sırpça, Bulgarca ve İtalyanca da bilen Hayri Önder, üç çocuk babasıydı. Baştan sona renkli bir yaşama sahip olan Hayri Önder'in cenazesi, 23 Ekim Cuma günü Karşıyaka Mevlana Camisi'nde öğlen namazını müteakip kılınacak cenazesi namazından sonra kaldırılarak, Doğançay Mezarlığı'nda defnedilecek. Sevgili Hayri Önder'e hem mizahımıza, hem yayıncılığımıza hem de müziğimize kattığı renk için teşekkür ediyoruz...
CİHAN DEMİRCİ - MİZAHHABER (23 Ekim 2009)
--------------------------------------------------------------
ERDOĞAN BOZOK
HAYRİ ÖNDER'İ ANLATIYOR...
Saraçhane'deki Karikatür ve Mizah Müzesi müdürü, karikatürist Erdoğan Bozok, Hayri Önder'le ilgili şu satırları iletti Cihan Demirci'ye ve MİZAHHABER'e... Okuyalım...
"1956 ... Demek ki Hayri Önder'in Türkiye'ye geldiği yıllar başlamış dostluğumuz. Ben onu Babıali'de,o günlerde revaçta olan (kopya ressamlığıi) ndan tanıyorum. Devir ofset devri... Özellikle çocuk yayıncılığı, yabancı dergilerden apartma resimli romanlardan geçiniyor. Bunun için kimi ressamlar aydıngerlere çektikleri kopyalardan para kazanıyordu. Ben,Göçmen Hayri (Önder), Sabahattin Yılmaz, Şemsi Güner... Şu anda aklıma gelen isimler. Ben Hamit Şendur'un Çocuk Yayınları yayınevinde çalışıyordum. Hayri İstanbul'a yeni gelmiş, beş parasız, ailesini de yaşatmak zorunda, ne bulursa, kaç para olursa yapmak zorunda bir garibandı... Masasında çizerken Rumeli türküleri söylerdi. Besteciliğini filan bilmez, dalga geçerdik. Sonraları Nil Yayınları'nın sahibi Adnan ile birlikte RED KİT dizisini (kopya) çizmeye başladı. Daha sonra ben Babıali'den ayrıldım. Arada onu ziyaret ediyordum. Sonra, at yarışından külliyetli bir para kazanmış ve yayıncılığa atılmış diye duydum... Ben müze yönetiminde iken bir iki kez ziyaret etti. Ve vefatını duydum... Nur içinde yatsın..." (C.D.)



