15 Nisan 2008 Salı

ERHAN TIĞLI
YAZIYOR...

POLİTİK
HAYVANLAR


Politikanın, politikacıların hayvanlarla yakın ilgisi vardır. Kimi bukalemundur, kimi kurt, kimi at, kimi horoz, kimi aslan... Demokrat Parti, halkın demokrat demeye dili dönmediği için Demir Kır At olarak nitelendirilmiş, bu partinin sonraki temsilcileri toplandıkları Adalet ve Doğru Yol Partisine simge olarak kır atı seçmişlerdir. Demokratik Sol Parti güvercinlidir, Milliyetçi Hareket partisi kurtlu. Bir de aslan sosyal demokratlar var!


Bir zamanlar İsmet İnönü’nün kafasında kırk tilki dolaştığı, kırkının da kuyruklarının birbirine değmediği söylenirdi. Oğlu Erdal İnönü ise Hint horozuna benzetilmişti. Erbakan, Ecevit’i neye benzeteceğini bilemedi geçmişte, “Deve misin kuş musun anlayamadım. Deve desem deve değilsin. Kuş desem kanadın yok, uçamazsın” dedi ama Ecevit onu bukalemuna benzetti. Tuğrul Türkeş söze karıştı, Ecevit’i karga olarak niteledi...

Eski devirlerden birinde devlet başkanına öküz diyen bir kişi mahkemeye verilmiş. Yargıç kendisini çok ağır cezaya çarptırınca sanık şaşırmış, “Hakaretin cezası bu değil ki?” diye verilen cezaya itiraz etmiş. Yargıç, “Sen hakaretten ceza yemedin ki, devlet sırrını açıklamaktan hüküm giydin” demiş...

Sadece bizde değil, Amerika’da da hayvanlar parti simgesi olmuşlardır. 1938 yılında Milton kasabasının belediye başkanı, seçmenlerin düşünmeden, sonuçlarına aldırmadan, laf olsun diye oy kullandıklarını kanıtlamak için Boston Curtis adlı bir eşeği aday göstermiş, oy pusulasına eşeğin resmini koydurmuş ve eşek oyların yüzde elli birini alarak seçilmiş!

Son zamanlarda konuşan hayvanlar ortaya çıktı. Papağan, muhabbet kuşu neyse; kediler, köpekler, horozlar, ayılar bile konuşur oldu. Herhalde vatandaşların gerektiği gibi konuşmamalarına, konuşmaya çekinmelerine kızdılar. Dolap beygiri ya da eşek yerine konulan, sırtlarına ne kadar yük konulursa konulsun aldırmayan vatandaşların yerine bu hayvanlara oy kullandırsak daha iyi olacak bence. Hiç olmazsa tatlı vaatlerine kanarak yanlış partilere, yanlış liderlere oy verip de sonradan pişman olmazlar, ah vah etmezler...

Hayvanlar yalnız politikaya değil, spor kulüplerimize de girmiştir. Birbirlerine vahşi hayvanlar gibi saldıran taraftarlar bir yana, Fenerbahçe kanarya, Beşiktaş kartal, Galatasaray aslandır. Bursaspor futbolcuları gol attıkları zaman timsah yürüyüşü yapıyorlar. Bir zamanlar Sarıyer kulübü için martılar, İstanbulspor için de boğazın boğaları denilmişti...

Teknik Üniversitenin rozeti arı, İktisat Fakültesinin simgesi karıncadır...
Erkeklere aslan, kaplan, panter gibi güçlü, yırtıcı hayvanları layık görürüz. Kadınlar ipek böceği, ceylan, keklik, sülün gibi güzel, zarif hayvanlara benzetilmekten hoşlanırlar. Kuşlara benzemek iyidir de kuş beyinli demek kötüdür! Eşek, inek, fil sözleri hakaret sayılır her iki taraf için de. Hele hayvan desek kızar köpürürler. Aslan, kaplan, ceylan, sülün havyan değil mi? Süt veren inek, yük, araba çeken at ve eşek gibi yararlı hayvanlar kötü de, boğa gibi fazla işe yaramayan, aslan, kaplan gibi vahşi, yırtıcı hayvanlar pek mi iyi sanki?

Halk şiirinde kızlar sunaya, yani erkek kaza benzetilirler! Çünkü çoğu hayvanların erkekleri daha güzel, daha gösterişlidirler. Minibüslere, otobüslere durak harici alınan yolculara da ördek adı verilir. Araba dolu olduğu halde binenlere, binenlere ses çıkarmayanlara ne denir biliyor musunuz? Kaz denir kaz! Böylelerine ne denilse az. İşçi, memur kümesteki kazdır zaten. Kazın tüylerinin yolunması gibi acıtmadan, fark ettirmeden yolarlar onları; vergileri onlar verirler hep, zam yağmurunda şemsiyesiz kalan, ıslanan onlardır. Kaz olmak yetmez, aynı zamanda inek gibi sağılırlar, öküz gibi çift sürmeye, arabaya koşulurlar, koyun gibi güdülürler, kuzu gibi her şeye boyun eğerler...

Deveye neren eğri diye sormuşlar, nerem doğru ki, demiş. Bu eğrilikleri doğrultacak düşünce olmalı insanda ama nerde! Çoğu kişi papağan gibi düşünmeden konuşuyor, leylek gibi laklak ediyor, maymun gibi taklitçi ve de lafla peynir gemisini yürütmeye kalkıyor...

Oysa hiç olmazsa Nasrettin Hoca’nın hindisi gibi olsak biraz düşünürüz olup biteni, başımıza geleni. Çözüm yolu ararız. Belki o zaman düşünce suç olmaktan çıkar; aydınlara, şair ve yazarlara, sanatçılara, bilim adamlarına gereken önemi, değeri veririz.

erhantigli@mynet.com