27 Şubat 2025 Perşembe

ÇAĞDAŞ KARİKATÜRÜMÜZÜN KURUCU VE ÖNCÜ USTALARINDAN CEMAL NADİR GÜLER HAYATA VEDA EDELİ 78 YIL OLDU!..


ÇAĞDAŞ KARİKATÜRÜMÜZÜN KURUCU VE ÖNCÜ USTALARINDAN CEMAL NADİR GÜLER'İ 78. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE BİR KEZ DAHA SEVGİYLE ANIYORUZ...

Çağdaş karikatürün ülkemizdeki en önemli kurucularından birini, bir öncü ustayı, Cemal Nadir Güler’i bundan tam 78 yıl önce, 27 Şubat 1947’de yitirmiştik... Büyük ustayı, bundan 23 yıl önce, 2002 yılında "Cemal Nadir 100 Yaşında" adlı kapsamlı kitabı hazırlayan Cihan Demirci'nin yazısıyla MİZAHHABER'de bir kez daha sevgiyle anıyoruz...
"CEMAL NADİR HÂLÂ YAŞIYOR!"

CİHAN DEMİRCİ


Çağdaş Türk karikatürünün en önemli kilometre taşlarından biri hatta birincisi olan büyük usta Cemal Nadir Güler’i bundan tam 77 yıl önce 27 Şubat 1947’de üstelik henüz 45 yaşındayken yitirmiştik. Cemal Nadir de tıpkı Nazım Hikmet gibi 1902 doğumludur. Çökme aşamasındaki sancılı bir Osmanlı İmparatorluğu dönemi. Tam çocukluk yıllarına girdiğinde yani 1914’te 1. Dünya Savaşı patlar. Derken 1. Dünya Savaşı ardından Kurtuluş savaşı yıllarına ve kurulma sancıları çeken bir cumhuriyete denk gelen ilk gençlik yılları. Ardından, gençlikten olgunlaşmaya doğru geçtiği bir dönemde bu kez 2. Dünya Savaşı yaşanır ve 2. Dünya savaşının o sıkıntılı yokluk, karne günleri içinde bulur bu kez kendini. Sonuçta savaşın bitiminden 2 yıl sonra da yaşamını yitirir! Yani 45 yıllık kısa ömrüne 2 dünya, bir kurtuluş savaşıyla, bir cumhuriyetin kuruluş dönemi denk düşer. Bir insan ömrüne iki dünya, bir kurtuluş savaşı düşmesi ve o ömrün sadece 45 yıl olması bile başlı başına müthiş bir durumdur.

Bundan 23 yıl önce, 2002 yılında 100. doğum yılı anısına, “Cemal Nadir 100 Yaşında” adlı oldukça kapsamlı bir kitap hazırlamıştım büyük usta için. Cemal Nadir'e yakışacak kapsamdaki bu kitabı Cemal Nadir Güler ustanın 100. yaşı anısına Karikatürcüler Derneği yayınlamıştı. 

O dönem Karikatürcüler Derneği'nin genel sekreteriydim ve dernek olarak bir yıl boyunca süren etkinliklerle anmıştık Cemal Nadir ustayı.

Bu etkinliklerden birinde Ferit Öngören şu ilginç saptamayı yapmıştı: “Bunca çok şeyi, çok az bir zamana sığdıran Cemal Nadir’in yaşamı o kadar kısa sürmüş ki, en kısa ay olan Şubat’ın bile 28’ini çıkartamayıp 27’sinde göçüp gitmiş ne yazık ki!..”


Gerçek bir öncüydü


Cemal Nadir Güler her şeyden önce, “öncü” bir sanatçıdır. Yokluk ve çile içinde geçen kısacık hayatında pek çok ilklere öncülük etmiştir. Ülkemizdeki “ilk yerli bant-karikatür tiplemesi” olan “Amcabey” tipi bu özelliğiyle de karikatür sanatımızda ayrı bir önem taşır. Amcabey’in dışında; Akla Kara, Dalkavuk, Dede ile Torun, Yeni Zengin, Salomon, İyimserle Kötümser gibi daha pek çok tip yaratmıştır. 

Sadece 19 yıllık bir profesyonel çizerlik yaşamı olabilen Cemal Nadir, kendisinden önce tipik bir salon sanatı halinde seyreden, halka uzak duran karikatürü, salondan çıkararak halkın ayağına getiren, geniş kitlelere karikatürü sevdiren ilk büyük ustadır. Pek çok karikatür albümü yayınlanan Cemal Nadir, karikatür üzerine pek çok konferans da vermiştir. 

Bu konferanslar ülkemizde daha önce benzerleri pek görülmüş şeyler değildir. Bu konferansların çoğunun halkevlerinde gerçekleşmesi nedeniyle söyleşilere halkın katılımı da çok fazla olmuştur. Karikatür üzerine yaptığı konuşmalarda kalabalıktan izdiham yaşanmıştır.


Cemal Nadir gazetelerdeki “günlük” karikatürün de öncülüğünü yapmıştır. Gazetelerimizde düzenli “günlük” karikatür kullanılması onun çabalarıyla başlamış ve ilk kez onun çabalarıyla “gazete karikatürcülüğü” denilen alan ciddi bir oluşum sürecine girmiştir. Bu anlamda da "öncü" bir yanı vardır.
Cemal Nadir, bu yönüyle de ülkemizde karikatürü halkla bütünleştiren, halkın yaşamına karikatürü sokan “ilk çizer” olmuştur. Genç çizerlere ilgi gösteren, onların karikatürlerini yayınlayan, onlara fırsat veren ilk usta da gene o’dur.

Cemal Nadir’in genç çizerlere olan ilgisini ve karikatürü halkla bütünleştirmesi durumunu yıllar sonra ardından gelecek olan Oğuz Aral ustamız, ondan aldığı ışıkla devam ettirmiştir bu topraklarda.


Cemal Nadir Güler usta, 15 yıl çalıştığı Akşam gazetesini (1928-1943 arası) bıraktıktan sonra ömrünün son dört yılını Cumhuriyet gazetesinde (1943-1947) çizerlik yaparak noktalayan Cemal Nadir daha önce de belirttiğim gibi zor şartlar içerisinde yaşamıştı. 

Bu şartlar öylesine zordu ki, bu büyük usta, Bursa’dan İstanbul’a ilk gelişinde yaşadığı yoğun maddi sıkıntılar yüzünden ilk çocuğunu kucağında yitirmişti. 

1943’te Cumhuriyet gazetesine geçme nedenini o vakit arkadaşı Avni İnsel’e bakın nasıl açıklıyor: “Dar yakalı elbiseler giydiğim halde iki yakamı bir türlü bir araya getiremiyorum. Şu yokuş Yunus Nadi gibi birkaç babacan patrona daha sahip olsa Babıali gazetecilerin Darülacezesi olmaktan kurtulur!”

Büyük ustayı ölümünün 78. yılında bir kez daha sevgiyle anıyor ve diyorum ki: “45’inde ölmüş olsa da Cemal Nadir Güler, bugün 123 yaşında yaşıyor ve hala bizimle!.”

(Cihan Demirci-MİZAHHABER-27 Şubat 2025)



CEMAL NADİR'DEN KARİKATÜR ÖRNEKLERİ...


























Cihan Demirci'nin çizgisiyle
CEMAL NADİR GÜLER...




Cemal Nadir'in ölümü ardından AKBABA KAPAĞI...




Döneminin diğer büyük ustası RAMİZ'in çizgisiyle CEMAL NADİR GÜLER...



Sururi'nin çizgisiyle CEMAL NADİR GÜLER...

26 Şubat 2025 Çarşamba

FERHAN ŞENSOY USTA YAŞASAYDI BUGÜN 74 YAŞINDA OLACAKTI!..

FERHAN ŞENSOY... Kendine özgü bir tarz yaratmasını bilmiş, kimsenin karşısında eğilip bükülmeden, sanat yaşamı boyunca hep dimdik durmuş sağlam ve yürekli bir oyuncu, iyi bir anlatıcı, yönetmen ve iyi bir yazar... 

26 Şubat 1951 doğumlu olan Ferhan Şensoy yaşasaydı bugün 74 yaşında olacaktı ama ne yazık ki biz onu 31 Ağustos 2021'de 70 yaşında yitirdik... 


Mizahta bu ülkede ufkumuzu açan isimlerden biridir Ferhan Şensoy... Tanıma ve birlikte çalışma onuru yaşadığım bu ülkenin mizahına çok büyük katkılar sunmuş, büyük usta Haldun Taner'in öğrencisi olan Ferhan Şensoy, usta-çırak ilişkisi yaşamış bir kuşağın insanı olarak kendisine seçtiği ustayla da doğru bir isimdir!..

Erken yaşta yazıp-çizmeye başlamış, özellikle de sözcüklerle ve dille oynama alanında uzmanlaşmayı, ustalaşmayı, dil cambazı olmayı seçmiş bir mizahçı olarak önümde bana cesaret veren, örnek bir usta olmuştu Ferhan Şensoy... 47 yılı devirmiş çok yönlü mizah yolculuğumun en önemli renklerindendi o...

Onun kurduğu ORTAOYUNCULAR, bu ülkede tiyatronun çıtasını yükselten, yenilikçi denemelerle birlikte, adı üzerinde, geleneksel tiyatromuza da sahip çıkan çok yönlü heyecan verici bir oluşumdur!.. Ses Tiyatrosu gibi muhteşem bir yapı onun sayesinde hayat buldu. O da artık tüm baba kadrosunun yanında; Münir Özkul, Erol Günaydın, Baykal Kent, Rasim Öztekin, onun öğrencisi olarak çok genç yaşta yitirdiğimiz Levent Ünsal kardeşim ve diğer güzel insanlar... 

Bakın arzu edenler Youtube'ta "Ortaoyuncular" sayfasına girerek bu müthiş ekibin, yıllar önce seyrettikleri oyunlarını yeniden anımsayabilir, ya da ilk kez tanışabilirler... Ben yeniden anımsamak adına son 4 yıldır bunu yapıyorum sıkça...

2006 yılıydı... Bakırköy Belediyesi, BASAD ve Mizah Üretenler Derneğinin 2006'nın 1 Nisan'ın da ilk kez verdiği 2005 yılı Mizah Ödülleri'nde, sevgili Ferhan Şensoy usta Tiyatro dalında ödül alırken, ben de "Yılın Mizah Yazarı" ödülünü almıştım. 

Bu ödül o dönemde 28 yılı devirmiş mizah serüvenime verilmiş ilk onur ödülüydü. Ferhan ustayla aynı ödül gecesinde birlikte olmanın, iki çift laf edebilmenin onuru benim için unutulmaz!..


Ülkemize lüks gelen yaratıcı yürekli sanatçılardandı Ferhan usta. O yüzden kimsenin kalemi olmadı ve bağımsız kaldı hep!.. Ne yazık ki erken gitti bu renkli ve özgün usta... 

Tiyatromuza, mizahımıza kattıkların, ufuk açıcı katkıların için binlerce alkış Ferhan usta... 

Eleştirel bir mizahın özgürce yapılamaz hale geldiği daralan bir çemberin içinden, 74. yaşında sözünü kimseden esirgemeden sahneye ve sanata dökmüş sana bir kez daha özlemle ve sevgiyle!..

Cihan Demirci (26 Şubat 2025)















(26 Şubat 1951-31 Ağustos 2021)



18 Şubat 2025 Salı

HALİT KIVANÇ AĞABEYİM YAŞASAYDI BUGÜN 100 YAŞINDA OLACAKTI!..



Berbat bir ülkede, tatsız günler içinde savrulup dururken tek tutunacak dalım şu garip hayat yolculuğumda tanıdığım birbirinden renkli, güzelim insanları anımsamaktır... Onları yaşarken anımsamak daha da kıymetlidir elbet... Halit Kıvanç ağabey de bunlardan biridir... Sevgili Halit Kıvanç ağabeyle, Müjdat Gezen ağabeyin sayesinde hem de evini ziyaret ettiğimizde, 1982 yılında tanışmıştım. 1982 yılının sonlarına doğru çalışmaya başladığım Güldürü Üretim Merkezi ekibiyle birlikte o dönem GÜM olarak o zamanın siyah-beyaz TRT'sine hazırladığımız "Sıra Sizde" adlı programın sezon finali çekimi için soğuk bir Aralık günü TRT'nin Ortaköy’deki çekim stüdyosuna gitme öncesinde Halit ağabeyin evine konuk olmuştuk.

Çocukluğumun çok sevdiğim, hayranı olduğum müthiş spikeriyle yüz yüze ilk karşılaşmamızdı bu... Sonrasında Halit ağabey Hürriyet gazetesine "Dalga" adlı TV mizah ekini hazırladığımız 1984 yılında Dalga'nın yazarlarından biri oldu. Aslında daha 70'li yılların sonlarına doğru Fırt dergisindeki "Özellikle ve Güzellikle" adlı mizahi yazılardan oluşan köşesinin tutkunuydum. Hatta Halit ağabey bu köşenin içinde "Fırtofrik Şiirler Yarışması" düzenlemişti ve her hafta bu mizahi şiirlerden seçtiklerini yayınlardı. Bu yarışma sonucunda 10 kişi finale kalmış ve benim şiirim birinci olmuştu. Aslında bakarsanız o biz henüz dünyada yokken mizah dünyasında ciddi izler bırakmış çok önemli bir dergisinin de mizah yazarları arasında yer almıştı, bu dergi TEF mizah dergisiydi…

Halit ağabeyle dostluğumuz GÜM yılları sonrasında da sürdü. O sadece iyi bir spiker, sunucu, televizyoncu, gazeteci, spor yazarı değildir, dediğim gibi aslında çok iyi bir mizah yazarıydı da ama bu özelliğini diğer işlerinin ağır basmasından olsa gerek sürdürmemiştir, ayrıca mizah dozu yüksek çizgi roman Asteriks'i çok sevdiysem bu Halit Kıvanç ustanın dilimize yaptığı harika çevirilerin de sayesinde olmuştur. 

Pek kimseler bilmez ama o asıl mesleğini sadece üç ay yapmış biridir. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Halit ağabey, sonrasında hakim olarak atanmış ve 3 ay görev yapmıştır. 1953 yılında Türkiye’nin ilk günlük spor gazetesini iki arkadaşıyla birlikte çıkarmış olan Halit Kıvanç 1 yıl kadar da BBC’de çalışmış bir gazetecidir. O Dünya Kupasını televizyondan sunan ilk spor spikerimizdir aynı zamanda. TRT’nin dışında NTV Spor’da ve Fenerbahçe TV’de keyifle izlediğim spor programlarına da imza attı. Halit Kıvanç usta pek çok kitap da yazmıştır. Benim için en özeli mizah yazılarından oluşan kitabı: “Mikrofonunu Kordonuna Göre Uzat”tır. Bu yazı öncesinde kitaplığımda yer alan, rahmetli sevgili ağabeyim İbrahim Tapa’nın unutulmaz Meta Yayınlarından 1977 yılında yayınlanmış olan bu harika kitabı bir kez daha karıştırdım. O kadar çok ilke ve özel işe imza atmıştır ki, bu yazılara filan sığmaz. Onunla bir ortak noktamız da, futbolun içinde ömrü geçmiş bu büyük ustanın da Fenerbahçeli oluşudur!..


Halit ağabeyi görmek, onunla konuşmak bir keyiftir, insana pozitif bir güç verirdi. 2013 yılının 8 Nisan'ında ustamız Oğuz Aral'ı anma gecesinde buluştuğumuzda o gece ciddi derecede grip olmasına, ayakta zor duruyor halde olmasına rağmen Oğuz Aral'a olan derin sevgisi nedeniyle Akatlar Kültür Merkezine gelip, Oğuz Aral'ı anlatmıştı, gözleri dolarak... 

90'lı yıllarda bir mizah kitabımı Bodrumdaki bir kitapçıdan almış ve bana telefonla ulaşarak kitabımı çok sevdiğini söylemiş ve beni kutlamıştı, gerçekten bu tür şeylere alışkın olmadığım için hem çok şaşırmış, hem de çok sevinmiştim, böylesine de ince bir insandır Halit ağabey, o yüzden hep delikanlı kalmıştır ya zaten...

1925 doğumlu bu Cumhuriyet çınarını bundan 3 yıl önce, 97 yaşında yitirdik... Yaşasaydı, bugün yani 18 Şubat 2025 tarihinde 100 yaşında olacaktı!.. Bunca kötülüğün ve kötü haberin bizi teslim aldığı, içimizin hepten karardığı, içerden bitirilmiş bir ülkede, Halit Kıvanç gibi hayat dolu bir ustanın adını anmak bile bir yaşam sevincidir aslında... Anlattığı o hayat maçı 97 dakika sürdü ama geride bıraktığı güzellikler anımsadıkça hep sürecek.. Anısına yürekten sevgiyle...

CİHAN DEMİRCİ (18 ŞUBAT 2025 / MİZAHHABER)





1 Şubat 2025 Cumartesi

KATLEDİLİŞİNİN 46. YILINDA "KARİKATÜRCÜ" KÖKENLİ YÜREKLİ GAZETECİ: ABDİ İPEKÇİ...



"12 EYLÜL DARBESİNE GİDEN BİR YOLDA, GERÇEK GAZETECİLİĞİN DE BİTİRİLMESİ ADINA BİR KARA İŞARET FİŞEĞİDİR ABDİ İPEKÇİ CİNAYETİ!!!!"

Bu ülkenin bir zamanlar basını vardı... Hani adına "Babıali" denilen Cağaloğlu semtini merkez almış, gazetelerin, dergilerin, matbaaların kaynadığı bir basındı o... O yokuşu epeyce tırmanmışlardan bir yazın ve çizgi emekçisi olarak yokuşun var olduğu günlerin tanıklarından da biriyim... Gazetecilik yapılan günlerdi o günler... İşte o günlerin bitirilmesi yolunda bu ülkede işlenmiş en büyük cinayettir Abdi İpekçi cinayeti...



O kadar önemli bir hedeftir ki, onun yok edilmesiyle birlikte, gazetecilikten başka bir derdi olmayan, gerçek gazete yayın yönetmenliği de bir şekilde bitirilmiştir. Bu ülkeyi 12 Eylül 1980 karanlığına götüren aşağılık güçlerin işlettiği bedeli en ağır cinayetlerdendir. Hedef gerçekten de 12'den vurulmuştur.

Gerçek bir gazeteci ve yayın yönetmeni olan Abdi İpekçi daha 50 yaşındayken yok edilmiş, ardından başlayan bir operasyonla 80'li yıllarda besleme bir medyaya geçiş, 90'lı yıllarla birlikte, ruhunu satmış "İkitelli" medyası oluşturulmuş ve bu medya da 2002 sonrasındaki en dibe iniş sürecinin ardından yalama-yalaka bir medya ile tamamen iktidar medyası yapılmıştır.

Bu ülkede çok "gazeteci" öldürüldü ama bence bunlardan 3 tanesinin bedeli çok ağırdır. Birincisi 1979'daki Abdi İpekçi cinayetidir ki, onun ardından gazete yayın yönetmenliği vasfı değişmiştir. İkincisi 1993'teki Uğur Mumcu cinayetidir ki, onun ardından araştırmacı ve bilgiye dayalı gazetecilik bitirilmiştir, üçüncüsü de 2007'deki Hrant Dink cinayetidir ki, onun ardından da farklı söz söyleyen, yazan "namuslu" kalem olma erdemi de yok edilmiştir.


Abdi İpekçi'ye dair bir anım var... 1978'de, henüz 16'sında tıfıl bir lise öğrencisiyken, Altan Erbulak'ı Milliyet'te görmeye ve ona karikatürlerimi göstermeye gittiğim bir dönemde, Altan abinin verdiği yemek fişiyle Milliyet'te ilk kez yemek yemiş ve çalışanlarıyla birlikte yan yana yemek yiyen ABDİ İPEKÇİ'yi izlemekten yemeğim buz gibi olmuştu. Bu görüntü beni çok etkilemişti.... 

Sonradan onun aslında "karikatürcü" kökenli bir gazeteci olduğunu, adam gibi adam olduğunu, karikatürcü dostu olduğunu da öğrenecektim. Onun ardından gelen süreçte öylesine genel yayın yönetmenleri yaşadı ki bu ülke, bırakın çalışanlarıyla birlikte yemek yemeyi, onların odasının bulunduğu kata çalışanlar çıkamaz bile oldu, onlara özel, ayrıcalıklı bir muamele başladı!!!!

Katledilişinin 46. yılında ABDİ İPEKÇİ'nin altı çizilmesi gereken bir önemli özelliğini daha söyleyelim: bugünün dandik yayın yönetmenleri ve kaza eseri gazeteci olmuş "kaza-teci"leri gibi havası-afrası-tafrası olmayan Abdi İpekçi usta dediğim gibi karikatürcü kökenli bir gazeteci idi, bu yüzden karikatürü de mizahı Milliyet gazetesinde hep yüceltti, karikatüre ve mizaha hep sahip çıktı. An geldi onun yönettiği Milliyet, 2 tam sayfa mizah sayfasıyla çıktı, Bedri Koraman birinci sayfadaki tablo gibi karikatürleriyle, siyasi gazete karikatürünün adeta tarihini yazdı. Milliyet onun döneminde mizaha, karikatüre, çizgi romana doymuş bir gazeteydi, bunlar günümüzün bitik gazeteciliğinde artık hayal olmuş durumlar...

Onunla simgeleşmiş gazetesi Milliyet de bugün içler acısı bir havuz gazetesi olarak ne yazık ki tıpkı Hürriyet ve benzerleri gibi zavallı bir haldedir!.. Böylesi bir değeri yok edenler bugün ne yazık ki arzuladıkları çapta "çürümüş" bir medyayı yaratmışlardır, bu medya da bugün Anayasasının bile zerre kadar hükmü olmayan hak, hukuk, adaletten uzak bir düzenin yaratılmasındaki baş taşeron olmuştur, yaşadığımız kabus gibi bir dönemde haber peşinde koşan gerçek gazetecilerin de yaşadıkları baskı ve zulüm ortadadır!.. Bu yüzden bu karanlık cinayetler kadar üzüntü veren, kahredici durum budur... Gerçek gazeteci Abdi İpekçi'yi 46 yıl sonra da sevgi ve özlemle anarken, şahsında bu coğrafyayı teslim almış bir karanlığın yok ettiği tüm yürekli kalemleri de yürekten bir sevgiyle anıyorum...

(CİHAN DEMİRCİ-1 Şubat 2025)