11 Ağustos 2020 Salı

MİZAHÇILARIN DOSTU; TARIK DURSUN K.'YI ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE SEVGİYLE ANIYORUZ...

Tarık ağabeyle çok sevdiği Foça'da... 

TARIK DURSUN K... Edebiyatımızın en önemli öykücülerinden, romancılarındandı ama o yazarlığın ötesinde de pek çok şey yaptı, sinemaya da emek verdi, yönetmenlik, senaristlik yaptığı bir dönem oldu. Yayıncılığımıza ciddi katkılar sağladı. Milliyet Yayınları'nın kitap ve dergi yayınında en parlak dönemini yaşadığı günlerde genel yayın yönetmeni oydu!.. Güneş Yayınları'nı da o kurdu. Adı sonradan Yılmaz Yayınları'na dönüşen Güneş Yayınları'ndan pek çok mizah kitabının çıkması da onun sayesinde olmuştur. 

Kitaplarını uzun yıllar Bilgi Yayınevinden yayınlayan Tarık Dursun K.'nın Cağaloğlu'nda unutulmaz bir bürosu vardı. O büronun kapısı hep açıktı. Ben de o kapıdan girenlerdenim. Bu kapıdan pek çok çizer girdi içeri, Tarık Dursun K. hepsine yol gösterdi, onların işlerinin ya da kitaplarının yayınlanmasını sağladı. 

1990 yılında Güneş Yayınlarının başındaydı. Bir mizah tarzı olarak dilimize kazandırdığım "Geyik Muhabbetleri"ni gazetelerin mizah eklerinde ve mizah dergilerinde köşe olarak sürdürdüğüm bir dönemdi. Gün geldi, Tarık ağabeyin kapısını çaldım, ona "Geyik Muhabbetleri"nin kitap haline getirdiğim dosyasını götürmüştüm. Daha önce adı büyük, çok havalı bir yayınevine giden dosyam yüz bulamamıştı. 5 yıl öncesinde kendi olanaklarımla binbir güçlükle bastırdığım taşlama şiirlerimi kitapçılar sadece konsinye olarak almıştı. Pek fazla bir ümidim yoktu ama içeri girdiğim andan itibaren, mizah duygusu çok yüksek, babacan bir mizahçı dostu buldum karşımda. Sanki bir genel yayın yönetmeni değil de, yakın bir dostum, ağabeyim vardı karşımda.



Dosyayı ona uzattığımda, çekmecesinden kesilmiş kupürler çıkarmıştı, bunlar mizah eki Mazete'de 2 yıl öncesinde yayınlanmış "Geyik Muhabbetleri" örnekleriydi. Çok şaşırmıştım. Ben dosyama "Biz sizi ararız" şeklinde bir yanıt gelecek diye düşünürken Tarık ağabey; "Çok değişik ve kendine özgü bir mizahın var, seni Mazete'den beri kaçırmadan takip ediyorum" şeklinde sözler sarf etti. Ben bir an önce kalkıp gideyim şeklinde bir haldeyken, karşımda kitabımı basmaya çok önceden kararını vermiş kurt bir yayıncı buldum. Hatta onunla esprili bir iddiaya da girdik. Tarık ağabey, "Bu kitap bir ay içinde 3 baskıya ulaşır, var mısın iddiasına, yemeğine?" dedi. Benim böyle bir beklentim yoktu ve iddiaya girdik. 


Sonuçta kitap 1990 Mart ayında çıktı ve üç gün içinde 2. baskısını yaptı, bir ay içinde 3 baskıyı da aştı ve 3 ay içinde 9. baskıya ulaştı. Yemeği kazanan Tarık ağabeydi ama bana fazla masraf olmasın diye mütevazı bir yeri tercih etmişti.

Onunla 80'li yıllarda kitap fuarında ayak üstü tanışmıştım ama asıl dostluğumuz 1990 yılının hemen başlarında başladı ve tam 25 yıl kesintisiz sürdü. Ben hayatımın ilk imza gününü de 1990 yılının Kasım ayında İstanbul Tüyap Kitap Fuarı'nda gene onunla yaptım, o gün de unutulmaz bir gündür benim için. Sonrasında "Geyik Muhabbetleri" 3 kitaplık bir diziye dönüştü.

Hepsinin arkasındaki "beyin" Tarık ağabeyimdi!.. İlkin Deniz arkadaşımla mizah ve çocuk kitapları basmak için Artı Yayınları'nı kurduğumuzda en büyük destekçimiz gene Tarık ağabeydi. Kitaplarımızı bastıracağımız matbaayı o buldu, bizi matbaaya o götürdü, matbaa sahibine; "Bu çocukların fazla parası yok, onlara uygun fiyat ver" diyen de oydu!.. Kendi kitaplarımı kendi yayınevimizden basmanın keyfini Tarık ağabeyimin sayesinde yaşadım ama bu iş çok zor bir işti ve İlkin arkadaşım Amerika'ya gideceği için yayınevini ne yazık ki bir süre sonra sonlandırdık ama ciddi baskılar yaptık.



Beni 1993 yılında önce Bilgi Yayınevine önerdi, Geyik Muhabbetleri'nin 3. kitabını oradan çıkardık, sadece fuarda bir baskısına yakını satılmış olmasına rağmen kitap bir türlü tükenmeyince yayıneviyle sorun yaşadım ve Tarık ağabeyin kapısını çaldığım da bana hemen diğer komşu olan Papirüs Yayınları'nı adres gösterdi. Papirüs'le 4 yılı aşan bir süre çok keyifli kitaplarla öyle bir yol aldım ki, artık kitaplı bir yazar olarak ben genç arkadaşlara önerilerde bulunmaya başlamıştım. 

1996 yılında bir grup arkadaşla "Panik" adlı bir mizah dergisi çıkarmıştık. Derginin yazar kadrosunu oluşturken aklıma gelen ilk isim Tarık Dursun K. ağabeydi. Ona derginin hemen 2. sayfasında bir yer vermiştik. İş disiplini müthiş olan bir kuşağın insanı olarak yazılarını hep düzenli yolladı ve mütevazı dergimizden telifini de aldı. Bu da benim mutluluğum oldu!.. 

Bugün kitaplı bir yazar olduysam bunun arkasındaki en önemli isim benim sevgili Tarık Dursun K. ağabeyimdi. Onunla dostluğum hep çok yakın gitti. Bir ara bir kanala tv dizisi bile yazdık evinde, günlerce çalıştık ama kanal ona bir ayıp yapınca Tarık ağabey projeyi adeta yaktı ve kanala adeta bir ders verdi!.. Bize de kötü örnek oldu ve o günden sonra tv'lere dizi yapamadık ama onurumuzu hep koruduk, çünkü başımız hep dikti, kimsenin önünde eğilmeden bugünlere geldik.



2000'li yıllarla yerleştiği Foça'ya ona olan sevgimle koşa koşa gitmeye başladım, biz artık bir baba-oğul gibiydik. Hala pek çok konuda ona danışıyordum. Sonra Parkinson'a yakalandı ama güçlü kişiliğiyle ona da direndi. Kendisi baba nedir bilmemiş olan Tarık ağabey bizim babamızdı, benim ve daha bir çok yazar, çizerin... 

Ama ne yazık ki onunla ortak yönlerimizden biri aile açısından yaşadığımız talihsizlikti. Ben de ailemi erken yitirdim ama Tarık ağabey eşi Nermin hanımı yitirdikten sonra bir daha eskisi gibi hiç olamadı, ne yazık ki çevresinde hakiki dost olacak bir akrabası hiç olmadı, dostları bizlerdik ve 11 Ağustos 2015 tarihinde İzmir'de hayata veda etti. 


Çok arzu ettiğim bir şey vardı. İlk baskısına onun yol açtığı ve bugüne kadar en çok ilgi görmüş, en çok satışa ulaşmış kitabım olan "Geyik Muhabbetleri"nin uzun yıllardır baskısı yoktu ve 2015'te 30. basıma niyetlenmiştim ama ne yazık ki kitabı basacak yayınevinin yaşadıkları nedeniyle kısmet olmamıştı. Bu arada Tarık ağabeyi yitirdik. Aradan 5 yıl geçti... 2020 yılının Mart başında "Geyik Muhabbetleri"nin 30. yılında, 30. basımını özene-bezene ve içine yeni eklemeler yaparak Ercan Günaydın arkadaşımla yaptık. Ama talihsizliğimiz Korona virüsünün patlamasıyla bu kitabım ve aynı anda basılan başka kitaplarım öylece kalakaldı!.

Tarık ağabeye 30. basımı göstermeyi, ona yeniden imzalayıp vermeyi çok isterdim. Mutlaka çok sevinecekti, özellikle ta 90'ların başlarında tanışmamı istediği Ercan Günaydın'ın bu kitabın 30. basımının ardında olduğunu öğrenince daha da çok sevinecekti. Zira bana İzmir'li kitapçı kardeşler Ercan ve Gürcan'ı da ilk anlatan, İzmir'e gidip onlarla etkinlikler yapmamı öneren de gene oydu!.. 

Bugüne dek 7 ayrı yayınevinden çıkmış ve 60 bini aşan bir okura ulaşmış bu kitabın elbette benim için yeri özeldir. 3 kitaplık dizi haliyle de 125 bini bulan bir okura ulaşmıştır aslında "Geyik Muhabbetleri"... Ölüm yıldönümünde bu satırları Mizahhaber'de ilk kez sizlerle paylaşmak istedim.



Zira onu 5. ölüm yıldönümünde Foça'da Foça Belediyesinin düzenleyeceği bir etkinlikte 12 Ağustos 2020 gecesi anacaktık ama İzmir Valiliği sözde "Yeni Normal" yaşanırken, sadece kültürel etkinliklere birden yeni bir yasak getirdiği için belediye de bu etkinliği son anda iptal etmek zorunda kaldı. 

Tarık ağabey için gerçekleşecek başka bir etkinlikte zaten Mart ayında virüsün patladığı dönemde iptal edilmişti. Bundan 3 yıl önce de ne yazık ki, 5 kişinin geldiği bir anma söyleşisini yapamamış, bu kez biz iptal etmiştik. Onu, ona yakışacak bir sadece 1. ölüm yıldönümünde 2016 yılında anabildik bugüne dek Foça'da... 


İlk editörüm ve edebiyat ve yayın dünyasındaki yol gösterici ağabeyim TARIK DURSUN K. kuşağındaki pek çok yazarın ötesinde bir insandı, o sadece bir yazar değildi, iyi bir yayıncı ve sinemacı da olduğu için hem çok geniş ve görsel bir açıdan bakar hem de sevdiklerine övgülerini asla esirgemezdi... 

Zorluklarla geçmiş bir çocukluk ve gençlik de yaşadığı için yetenekli gördüğü gençlere moral vermenin değerini iyi bilirdi. Zaman zaman beni mahçup edecek düzeyde övgüler ve satırlar döşenmiştir hakkımda.

İlk belge solda, ilk basımı Nisan 1995'te yapılmış "Espirin" adlı kitabımın önsözünden. Tarık ağabeyin kitap için yazdığı önsözün son bölümü...

İkinci belge ise 20 Ocak 1995'te yayınlanmış bir radyo programında hakkımda söyledikleri...

Ortada ciddi bir talihsizlik olsa da Tarık Dursun K. yazdıklarıyla, öyküleriyle, romanlarıyla ve genç yazar-çizerlere el vermesi, onlara yol göstermesiyle yaşayacak, hatta şu anda bana sorarsanız o yaşadığını zanneden pek çok günümüz yazar-çizer-şairinden daha fazla yaşıyor, ölüm dediğiniz şey sadece bedenle ilgilidir. 

Tarık Dursun K. ve onun gibi büyük ustalar bu nedenle ölmezler, bunun pek çok örneği vardır, bugünlerde anılamıyor olabilir ama Tarık Dursun K. hala yaşıyor ve bize muzipçe gülümseyip "Sarsma" diyor her zaman ki gibi cin bakışıyla... Anısına yürekten sevgiyle...

Cihan Demirci (10 Ağustos 2020 gecesi yazıldı!)