30 Kasım 2025 Pazar

9 YIL ÖNCE ERKENDEN YİTİRDİĞİMİZ ERDAL TOSUN'UN ANISINA YÜREKTEN SEVGİYLE...

Yeşilçamın yüzümüzü güldürmüş efsane isimlerinden Necdet Tosun'un oyuncu oğlu Erdal Tosun'u 30 Kasım 2016 tarihinde kötü bir kazada, çok erken yaşta yitirmiştik. Cihan Demirci, bu acı kayıp sonrasında aşağıdaki şu yazıyı kaleme almıştı... O yazıyla birlikte hem Gürdal kardeşimizi, hem de gene erkenden babası Necdet Tosun'u, kardeşi Gürdal Tosun'u ve annesi Sevim Tosun'u sevgiyle anıyoruz... (MİZAHHABER)


ERDAL TOSUN SABAHIN 06.30'UNDA NEREYE GİDİYORDU BİLİYOR MUSUN EY KATİLİ VE İNSAN HARCAMASI BOL ÜLKE?..

Dün yitirdiğimiz, bugün (1 Aralık 2016) toprağa verilen sinemanın, tiyatronun "gerçek emekçi" oyuncularından sevgili Erdal Tosun bildiğiniz gibi çok pis, çok aşağılık bir kazaya kurban gitti. 

1963 doğumluydu ve henüz 53 yaşındaydı. Kardeşi Gürdal Tosun 33, babası Necdet Tosun da 49 yaşında veda etmişlerdi bu kötülerin dünyasına... İki kardeş, bir baba "kısacık" hayatları boyunca hep yüzümüzü güldürmeye çalıştılar... Ben çocuk yaşta filmleriyle çok sevdiğim Necdet Tosun'u hep "renkli" arkadaşları olan rahmetli babam sayesinde 11-12 yaşlarında tanımıştım, çünkü Necdet amca babamın birlikte balığa ve ava gittiği "şişman" arkadaşıydı. Çocuktum ve çok da farkında değildim ama komedi filmlerinde beni çok güldüren o şişman amca, şişman babamın arkadaşı olduğu için onunla bir kaç kez karşılaşmış ve onu görünce filmlerdeki gibi gülümsemiştim... 

Ömrümü verdiğim "mizah" bu toplumun çoğunun sandığı gibi sadece güldürmekten ibaret değildir. gerçek ve güçlü bir mizah içinde derin bir hüznü de barındırır. O yüzden en güçlü mizah eserleri güldürmekle-hüzün arasında en sağlam köprüyü kuranlardır. 

Bakıyorum da sosyal medya cahillerinin bir kısmı çok fazla filmde oynadığı ve "ünlü" gördükleri için sevgili Erdal'ı da çok zengin sanmışlar.

Onlara ve size şu bilgiyi vermek yeter sanırım. Güzel insan Erdal Tosun, 3 gündür durmaksızın yağan felaket bir yağmurun perişan ettiği yollarda sabahın 06.30'unda keyiften ya da alemden dönmüyordu. Kendisine o saatte sıra geldiği için diyalize gidiyordu. 

Bunu biliyor muydunuz, şimdi içinizdeki acı daha da büyüdü mü, şu an benim yaşadığım gibi gözünüzdeki yaş yanaklarınızdan aşağı indi mi?.. Başka sözüm yok, zaten ortada hakim de yok, adalet de, savcı da, diyeceklerimin hepsi bu kadar ey sürücü kılığında katili ve insan harcaması bol ülke!!!!!

Cihan Demirci (1 Aralık 2016 - AH!)


 #ErdalTosun #Necdet Tosun #GürdalTosun #SevimTosun #30Kasım2016 



3 TOSUN BİRARADA: BABA NECDET TOSUN VE İKİ OĞLU GÜRDAL VE ERDAL TOSUN, ANILARINA SEVGİYLE... 


ERDAL TOSUN (1963-30 KASIM 2016)




Necdet Tosun yeni doğmuş oğlu Erdal'la...


ERDAL TOSUN'UN DOĞUMU SONRASINDA...


4 KİŞİLİK TOSUN AİLESİ...


NE YAZIK Kİ BU DÖRTLÜDEN HAYATTA KİMSE KALMADI...



29 Kasım 2025 Cumartesi

BİROL ÇÜN KARİKATÜRÜ...


 KARİKATÜR: BİROL ÇÜN

Birol Çün, karikatürüne şu notu da eklemiş: 
"Yandaş Sendika ya Üye olan Emekçi Kardeşlerim için çizdim..."

27 Kasım 2025 Perşembe

CİHAN DEMİRCİ YAZDI: "ERDEM BELİĞ ZAMAN’IN “KEŞKE BENİ DE TAŞLASA” KİTABI ÜZERİNE…"


Erdem Beliğ Zaman kardeşim özgeçmişindeki deyişle: “Çocuk yaştan itibaren tiyatronun ve şiirin büyüsüne kapılmış” yetkin bir kalem… Geçtiğimiz ay sonlarına doğru bana geçen yıl yayınlanmış olan “Keşke Beni de Taşlasa” adlı taşlama şiirlerden oluşan kitabını yollamıştı. Kitabını nihayet keyifle okudum.

Sevgili Erdem, bundan birkaç yıl önce Kadıköy Çizgi Festivali’ndeki imza günüme gelmiş ve onunla ilk kez sohbet etme fırsatım olmuştu. Adını duyduğum bu genç kalemin, yaşıtlarına göre duyarlı ve farklı hali dikkatimi fazlasıyla çekmişti. O günden beri onu daha da dikkatli izliyorum. İstanbul'dan uzaklara gitmiş olsam da arada bir telefonla sohbet edip, dertleşiyoruz...

Öncelikle günümüzde ne yazık ki, üstelik en gerekli dönemde ortalarda pek de gözükmeyen çok köklü bir şiir türüdür taşlama!.. Yürek ister, ince zeka ister, dahası yaşanan yanlışlara, hatalara, kötülüklere isyan ederek, güzel günlere duyulan güçlü bir özlem ister!.. Aslında, eski deyişle; “Hiciv” şiiri bizde kökleri çok derinlere giden, Osmanlı’da şairlerinin hayatları karşılığı çok ağır bedeller ödediği bir şiir türüdür. Geçtiğimiz hafta bir söyleşide Siyasi Mizahın ve Hicvin 620 yılı aşan tarihini anlatırken Hiciv şairlerinin başlarına gelenleri de özetlemiştim.

Çocuk yaşta yazmaya başladığım dönemde benim yola çıkışım da taşlama şiirlerle olmuştu. İlk taşlama şiirlerim dönemin müthiş dergisi Gırgır’da yayınlanmıştı. 

Bundan tam 40 yıl önce yayınladığım ilk kitabım, taşlama şiirlerden oluşan “Çıkışlar Arka Kapıdan”dı. İlk kitabımın önsözünü yazan sevgili Kandemir Konduk ağabeydi. Erdem’in kitabının arka kapağında onun yazdığı satırlara takıldı özellikle gözüm. Erdem, gerçekten de eski Türkçe’ye hakim oluşu, zarif dokunuşlarıyla, geniş bir yelpazede seçtiği konu başlıkları altındaki taşlama şiirleriyle bizi bir taşlama şöleninde gezdiriyor kitap boyu…

Ülkemizde özellikle 80 sonrası oluşan bir süreçte şiir içeriğinden uzaklaşıp ağır imgelerle yüklü gemilere dönüştü lakin bu ağır imge yüklü gemiler öylesine su aldı ve öylesine battı ki, anlaşılmaz şiirler yazmak uğruna şiirin içeriği heba edildi!.. Şimdi Erdem Beliğ Zaman, böylesi bir zamanda bu kitabıyla ve taşlama şiirleriyle; içeriğin ve dilin gücünün de ne denli önemli olduğunu gösteriyor bize!..

Erdem’in “Keşke Beni de Taşlasa” adlı kitabını okurken 40 yıl öncesine gittim birden… O dönem henüz taşlama şiirimiz bu denli yok olmamıştı ama 12 Eylül 1980 darbesi sonrası o da epeyce azalmış, adeta bir köşeye sinmişti. Erdem Beliğ Zaman, yazıdaki ustası olarak, sinemamızın duayen senaristi Safa Önal’ı, şiirdeki ustası olarak da taşlama şiir ustası Mukadder Özakman’ı örnek almış kendisine. İkisini de tanımış biri olarak yerinde örnekler diyebilirim. İzmir’de pek çok kez sohbet ettiğim Mukadder ağabey klasik anlamda taşlama yazan son ustalardan biriydi. Belli ki Erdem’i bu tür içinde yüreklendiren bir kalem olmuş Mukadder ağabey. Beni de; birlikte çalışma onuru yaşadığım Ümit Yaşar Oğuzcan ağabey yüreklendirmişti zamanında...

Bu uzun hiciv yolculuğunda aklıma beni epeyce etkilemiş; Şair Eşref, Neyzen Tevfik, Orhan Veli Kanık, Tevfik Fikret, Namık Kemal ve Can Yücel düşüyor şimdi aklıma… Daha çok yazarlıkları öne çıksa da; Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz ustaları da unutmadan elbet... Akbaba sonrası Hiciv şiirimize yer veren mizah dergileri; Gırgır ve Çarşaf olmuştu ancak onlar da terk ettiler bir süre sonra bu yüzyıllarca öncesinden köklü bir geleneği olan cesur yürekli, ince zekalı şiir türünü…

Şiiri hiç terk etmemiş ama günümüzdeki şiir anlayışı nedeniyle mizahçılığının arka planında sessizce ve ince bir şekilde sürdüren bir kalem olarak Erdem Beliğ Zaman kardeşimin, dil zenginliği taşıyan taşlama şiirleriyle, epeyce yok edilmiş bu yürekli türe sahip çıkması alkışı fazlasıyla hak ediyor ama ne yazık ki özellikle son 45 yılda içi boşaltılan toplum yapımız taşlama şiirden de öylesine uzaklaştı ki, o da dizeler boyu taşlanmayı fazlasıyla hak ediyor!.. Emeğine, yüreğine, kalemine sağlık sevgili Erdem…

Cihan Demirci (27 Kasım 2025-Foça)

#ErdemBeliğZaman #KeşkeBeniDeTaşlasa #EverestYayınları #TaşlamaŞiirler #CihanDemirci #Mizahhaber


25 Kasım 2025 Salı

CAN BAYTAK'TAN "KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ" KARİKATÜRÜ....


 KARİKATÜR: CAN BAYTAK


CİHAN DEMİRCİ, FOÇA'DA SURDİBİ DOSTHANE'DE SİYASİ MİZAHIN VE HİCVİN 620 YILI ALAN ENGELLİ KOŞUSU'NU ANLATTI!..



"DAMDAKİ MİZAHÇI" ve "MİZAHHABER" yayıncısı, mizah yazarı-karikatürcü ve Mizah tarihi araştırmacısı Cihan Demirci, Foça'da Surdibi Dosthane'de gerçekleştirdiği mizah söyleşilerinin 5.sinde, mekanı dolduran izleyicilere; "Siyasi Mizahın ve Hicvin 620 yılı aşan Engelli Koşusu"nu anlattı. 

Önce kısaca mizahın köklerine ve doğuş dönemine değinen Cihan Demirci, bu uzun engelli koşuyu 1404'lerden 2025'lere kadar 1.5 saati aşan bir sürede görsel bir söyleşiyle özetledi. Siyasi Mizahın ve Hicvin 620 yılı aşan bu zorlu ve engelli koşusu Osmanlı'da 15. yüzyılda; 1404 yılında Hiciv şairi Kul Nesimi'nin Suriye Halep'te Kölemen yönetimince derisi yüzülerek öldürülmesiyle başlar... 


Osmanlı'da Hiciv şairleri şiirleri yüzünden çok ağır bedeller ödemiştir!. 15. 16, 17 ve 18. yüzyıllarda da pek çok şair; derisi yüzülerek, asılarak, boğdurularak, zehirletilerek öldürülmüştür... 19. yüzyılda ise daha çok sürgün edilme dönemi başlar...

Şair Eşref'ten Neyzen Tevfik'e değin zorlu hayatlar yaşamış Hiciv şairlerinin ötesinde, Osmanlı'da 23 Aralık 1869'da yayınlanan ilk mizah yayını olan "Diyojen" mizah dergisiyle başlayan süreçte de, mizah dergilerinin, mizah gazetelerinin, mizahçıların, karikatürcülerin, mizah yazarlarının başına gelenleri görsellerle anlatan Cihan Demirci, Cumhuriyet döneminde de Aziz Nesin- Rıfat Ilgaz başta olmak üzere mizahçıların-karikatürcülerin yaşadığı ağır baskıları, davaları, hapse atılmaları, mahkeme kapılarında gezmeyi özetleyerek bu tarihi söyleşiyi son olarak Leman dergisinin son sayısı olarak tarihe geçen 26 Haziran 2025 tarihli sayısındaki bir karikatür nedeniyle yaşananlarla noktaladı. Kasım ayının sıcak bir öğleden sonrasında Surdibi Dostahane'nin bahçesini dolduran izleyiciler söyleşi bitiminde de anlatılanlar üzerine ayak üstü bir sohbetle ilgilerini gösterdiler...

(Bu söyleşide ne yazık ki çok az fotoğraf çekilmiş, sizlerle daha önce olduğu gibi fazla bir görsel paylaşamadık!..)




18 Kasım 2025 Salı

LEMAN DERGİSİ ÇİZERİ DOĞAN PEHLEVAN'A HAKARET DAVASINDAN DA TAHLİYE KARARI VERİLDİ!..

MİZAHHABERLEMAN dergisinin 26 Haziran 2025 tarihli son sayısında yayınlanan karikatürdeki "Peygamber" iddiası nedeniyle dergi çizeri Doğan Pehlevan hakkında tutuklama kararı verilmiş, Pehlevan 5 aya yakın bir süre hapiste yatmıştı. 

Çizer Doğan Pehlevan geçtiğimiz hafta içinde ilk kez mahkemeye çıkarılmış ve hakkında, "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçlamasıyla yargılandığı bu davada daha önce tahliye kararı verilmiş olsa da bir de "Cumhurbaşkanına Hakaret Davası" nedeniyle Pehlevan cezaevinden çıkamamıştı.

İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesi, bugünkü ikinci duruşmada karikatürist Doğan Pehlevan hakkında "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla yargılandığı davadan da imza şartı ve yurt dışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol tedbirleriyle tahliye kararı verdi. Yaklaşık 4,5 aydır cezaevinde bulunan Pehlevan’ın gün içinde tahliye edilmesi bekleniyor.

Doğan Pehlevan hakkında, "Cumhurbaşkanına hakaret" suçunu işlediği gerekçesiyle 4 yıl 8 aya kadar hapis cezası talebiyle iddianame düzenlenmişti. Bu son tahliye kararı ardından Pehlevan'ın yargılanması tutuksuz olarak devam edecek.

17 Kasım 2025 Pazartesi

CİHAN DEMİRCİ'NİN "SİYASİ MİZAHIN VE HİCVİN 620 YILI AŞAN ENGELLİ KOŞUSU" BAŞLIKLI SÖYLEŞİSİ 21 KASIM'DA, SAAT:15'TE FOÇA'DA SURDİBİ DOSTHANE'DE GERÇEKLEŞİYOR...


Cihan Demirci, Temmuz aynda açılan Foça'daki Surdibi Dosthane'de daha önce Temmuz, Ağustos, Ekim aylarında görsel sunumlu 4 ayrı söyleşi gerçekleştirmişti. İlki Aziz Nesin, ikincisi Tarık Dursun K., üçüncüsü Muzaffer İzgü anması olarak gerçekleşen görsel söyleşilerin sonuncusu Ekim ayında "Efsane Mizah Dergisi ve Oğuz Aral" adını taşıyordu.

Cihan Demirci'nin Surdibi Dosthane'de 5. söyleşisinin başlığı: "SİYASİ MİZAHIN VE HİCVİN 620 YILI AŞAN ENGELLİ KOŞUSU" adını taşıyor...1404'lerden 2025'e dek 620 yılı aşan çok uzun tarihi bir süreçte önce hiciv şairlerinin, sonra da mizahçıların, mizah yazarlarının, karikatürcülerin yaşadığı zorlu süreçlerle devam eden bu acayip serüven görsel ve belgesel bir söyleşiyle karşınızda...

Osmanlı'dan Cumhuriyet'in ilk dönemlerine, darbe yıllarından günümüze dek süren, pek bir yerde duyamayacağınız engelli bir koşunun öyküsüdür bu!.. 

1404'lerden 2025'e dek 620 yılı aşan çok uzun tarihi bir süreçte önce hiciv şairlerinin, sonra da mizahçıların, mizah yazarlarının, karikatürcülerin yaşadığı zorlu süreçlerle devam eden bu acayip serüven görsel ve belgesel bir söyleşiyle karşınızda...

Cihan Demirci; yazar-çizer ve mizah tarihi araştırmacısı olarak uzun yıllardır sürdürdüğü mizah yolculuğu serüveninde kadim mesleğinin yüzyıllar boyu başına gelenlerden ve yaşadıklarından seçtiği örneklerle dolu bu görsel söyleşiyi, bu topraklarda şiirle, sözle, sazla, fıkrayla, yazıyla, öyküyle, çizgiyle daha güzel günlerde yaşanması için emek vermiş yitirdiğimiz tüm mizah, hiciv ve edebiyat emekçilerinin ruhuna adıyor... 




15 Kasım 2025 Cumartesi

LEMAN DERGİSİ DAVASINDA ÇİZER DOĞAN PEHLEVAN'A TAHLİYE KARARI VERİLDİ AMA BAŞKA DOSYADAN TUTUKLU KALMAYA DEVAM EDECEK!..

MİZAHHABER - LeMan dergisinin 26 Haziran 2025 tarihli son sayısında yayınlanan Musa ve Muhammed peygamberin tasvir edildiği "iddia" edilen karikatür nedeniyle önce derginin Beyoğlu'ndaki binasına yürüyüş ve saldırı düzenlenmişti. Ardından LeMan mizah dergisi çizer ve çalışanlarına “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik (TCK 216)” suçlamasıyla açılan dava 14 Kasım 2025 Cuma günü, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülmeye başladı. Davada karikatürün çizeri Doğan Pehlevan, derginin yayın yönetmeni Tuncay Akgün, sorumlu yazı işleri müdürü Zafer Aknar, yazıişleri müdürü Aslan Özdemir, müessese müdürü Ali Yavuz ve grafiker Cebrail Okçu yargılanıyor. 

Tutuklu olan 5 kişiden daha önce; Zafer Aknar, Aslan Özdemir, Cebrail Okçu ve Ali Yavuz tahliye edilmişti. 14 Kasım'daki ilk duruşmada karikatürün çizeri Doğan Pehlevan için de tahliye kararı verildi ancak karikatürcü Doğan Pehlevan, başka bir dosyadan (Cumhurbaşkanına Hakaret"ten de yargılandığı için) tutuklu kalmaya devam edecek!.. Basın Kanunu’na aykırı bir şekilde yürütüldüğü konusunda eleştirilen davada, sanık avukatları karikatürün ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. 

14 Kasım 2025 Cuma

CİHAN DEMİRCİ KARİKATÜRÜ...

KARİKATÜR: CİHAN DEMİRCİ


 

HENÜZ 36'SINDA YİTİRDİĞİMİZ ORHAN VELİ'Yİ 75. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE SEVGİYLE ANIYORUZ...

O "Bir Garip" ORHAN VELİ... Orhan Veli Kanık... Bu kadar kısa bir ömür yaşayıp dabu kadar büyük bir isim ve bu kadar zeka ışıltısı taşıyan muhteşem şiirler bırakan bir başka şair daha var mıdır?.. 

13 Nisan 1914'te başlayan yaşamı 14 Kasım 1950'de henüz 36 yaşında noktalanan; şiirlerinde mizahın, yerginin, ironinin, mizah duygusunun, ince zeka dolu iğnelemelerin, benzersiz bir yaşam sevincinin doruklarında gezinmiş bu dünya mütevazısı şairi; ORHAN VELİ KANIK USTAYI 75. ölüm yıldönümünde, Cihan Demirci'nin çizgileri ve iki güzelim şiiriyle yürekten bir sevgiyle anıyoruz...  

(MİZAHHABER) 



Mizah duygusu çok yüksek bu usta şairin 100. yaşı anısına 2014 yılında MİZAHHABER olarak bir "Orhan Veli Portre" sergisi düzenlemeye karar vermiş ve bu sergiyi sanal alemde açmıştık...  "ORHAN VELİ YÜZ YAŞINDA" portre karikatür sergisi için Mizahhaber bloğunun dışında özel bir blog düzenledik. 11 yıldır var olan bu sürekli sergiyi aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz...(MİZAHHABER) 

MİZAHHABER- ORHAN VELİ 100 YAŞINDA PORTRE KARİKATÜ
R SERGİSİ LİNK ADRESİ: http://orhanveliyuzyasinda.blogspot.com

11 Kasım 2025 Salı

"ALTAN ERBULAK 96 YAŞINDA!.."


BUGÜN SEVGİLİ ALTAN ERBULAK AĞABEYİMİZİN YAŞ GÜNÜ: 11 KASIM... 1929 DOĞUMLU SEVGİLİ ALTAN ERBULAK, YAŞASAYDI BUGÜN 96. YAŞINA GİRECEKTİ...

ONU YAKINDAN TANIDIĞIM, SON 10 YILINDA DOSTLUĞUNU PAYLAŞTIĞIM İÇİN BİLİRİM Kİ; O 96'INDA DA KABINA SIĞAMAYAN, HAYAT DOLU, ENERJİK BİRİ OLACAKTI!..
SAYISIZ İŞİ AYNI ANDA YAPABİLEN, YAŞADIĞI TOPLUMUN ÇOK İLERİSİNDE BİR AĞABEYDİ O, BENİM TANIMIMLA "BİR SICAK KAHKAHA" İDİ... GÜZELİM ANISINA, O SICAK KAHKAHASINA SEVGİYLE, ÖZLEMLE... (C.D.)
ALTAN ERBULAK SEVENLERİ, FACEBOOK'TA YAŞAYAN "ALTAN ERBULAK" SAYFASINA DAVET EDİYORUZ: https://www.facebook.com/groups/8363148033


10 Kasım 2025 Pazartesi

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ MİZAHHABER DEĞER!..


Bu satırları yazan kişinin doğduğu yıl olan 1962'den 30 Ağustos 1962 tarihli, Bülent Şeren imzalı bir AKBABA mizah dergisi kapağı... Yani 63 yıl öncesi...

Gökyüzündeki ATATÜRK: "Ben bu vatanı size böyle mi bıraktım?" diyor... Yani 1962'deki halimiz de buymuş, bugünden bir farkı var mı derseniz, çok daha kötü halde diyebiliriz sadece!!!!

Mizah dergileri en iyi tarih kitabıdır, size en doğru tarih bilgisini verir!.. Yeter ki ilginiz olsun!.. (Cihan Demirci-MİZAHHABER)


CAN BAYTAK KARİKATÜRÜ...


 KARİKATÜR: CAN BAYTAK



7 Kasım 2025 Cuma

CİHAN DEMİRCİ KARİKATÜRÜ...


 KARİKATÜR: CİHAN DEMİRCİ 



SENARYO VE MİZAH USTASI YAZAR SULHİ DÖLEK'İ YİTİRİŞİMİZİN 20. YILINDA SEVGİYLE ANIYORUZ...

 


Sulhi Dölek usta 2005 yılının 7 Kasım’ında çok erken bir yaşta veda etmişti hayata... Henüz 57 yaşındaydı... Ve o bir Deniz Yarbayıydı ama yazarlığı seçmişti. Ve gittiği günün ertesinde kültür-sanat sayfası bile olmayan kimi gazetelere şöyle başlıklar düştü: “Ünlü dizilerin senaristi öldü!” 

Edebiyatçı olmanın herhangi bir ‘katma’ değer getirmediği ülkemizde çok sağlam bir edebiyat adamı gidivermişti oysa ki. Yıllar önce ardından yazdığım ilk yazıda ben de o yüzden kullanmıştım bu başlığı!.. Oysa giden öyle, böyle biri değildi. Pek çok romanı, öykü ve çocuk kitabı olan, derin bir kültür birikimine sahip, ‘rafine’ bir yazardı. Ama bizler onu daha çok Türk televizyon tarihine “komedi dizisi” dersi vermiş bir ‘senarist’ olarak anımsayacaktık.


‘Süper Baba’ adlı muhteşem dizinin senaryosunu yazdığı dönemden başlayarak, söyleşilere gittiğim okullarda sohbeti televizyon dizilerine getirip, salonu dolduran ilköğretim ve lise öğrencilerine önce bu diziyi izleyip-izlemediklerini soruyor, sonra da bu dizinin yazarını içinizde bilen var mı diyordum. Bilen öğrenciye kitap hediye edeceğimi de ekliyordum ardından. Salondan ‘tık’ çıkmıyordu. ‘İkinci Bahar’ adlı bir başka muhteşem dizinin gene fırtınalar estirdiği dönemlerde aynı soruyu tekrarladım sayısız kez. Son olarak ‘Yabancı Damat’ adlı harika dizi sırasında da aynı sorum sürdü, ama inanın bir kez olsun, evet bir kez olsun adını bilen çıkmadı öğrenciler arasında sevgili ustanın. Hayata ‘at gözlüğü’yle bakarak hoyratça yetiştirilen, sadece gözlerinin içine sokulanları görebilen bu çocukların günahı değildi elbet bu. Popülizm böyle istiyordu. Bu ülkede işini düzgünce, yüksek kaliteyle yapıp da, adını işinin arkasında tutan değerlerin adı yoktu henüz.


Yazdıkları hep tadında bitti

Onun yazdığı diziler reyting rekorları kırdı ama, onun yazdığı dizileri izleyenler onun adını kazıyamadılar kafalarına. Çünkü o ‘sahici’ yazarlardandı. Öyle her an görünmezdi gözünüze. Günümüzün şişirmeci ‘naylon’ üretim sahiplerinden biri değildi. Televizyona dizi yazma işine aslında epeyce geç başlamıştı. Çünkü önceliği hep ‘edebiyat’a ve o edebiyatın içindeki ‘mizah’a vermişti. Mizahı, basit bir tüketim aracı olarak gören kimi günümüz senaristlerinden biri değildi o. Yazdığı dizilerdeki mizahın kalitesi ve derinliği kadar bir başka önemli özelliği daha vardı. Bir dizi çok sevildi, çok tuttu diye, suyunu çıkaran senaristlerden de olmadı. Bu anlamda tam en zirvedeyken bitirilen ‘Süper Baba’ ve ‘İkinci Bahar’ hem onun, hem de bu dizileri gerçekleştiren yapım ekibinin unutulmayacak güzelliğidir. Çünkü ülkemiz televizyonları, tutmuş bir dizinin suyunu çıkarma, tadını kaçırma anlamında rekorlar sahibidir. Bu ülkede diziler ya reyting getirmedi diye hemen harcanır, ya da tuttukları için yıllarca suyu çıkarılana dek sürer de sürer. Çünkü tek amaç mümkün olduğu kadar fazla para kazanmaktır.


Mizahı ‘ciddiye’ alanlardandı

Ama o da, tıpkı bir başka büyük usta ‘Aziz Nesin’ gibi, mizahı hep ‘ciddiye’ aldı. Mizahın sadece ‘sulu zırtlak’ bir vaziyet olmadığını, içinde fazlasıyla ‘hüzün’ denen o müthiş gücü barındırdığını, öncelikle samimiyet istediğini gösterdi bize yazdıklarıyla. Tek boyutlu, derinliksiz, tecimsel mizah ürünlerinden hep uzak durdu. Bakın mizahın küçümsenmesi ve edebiyat sayılmamasına karşı neler demişti bir yazısında: “Mizahın küçümsenmesi ne yeni bir tutum, ne de ağır olmayı mollalık sayan toplumumuza özgü. Eflatun, gülme eylemini, insanca niteliklerimizi yitirmemize yol açtığı ve bizi aptal durumuna düşürdüğü için olumsuz bir eylem sayar. Ona göre, gülmeyen insan, olgun ve erdemli insandır. Öte yandan, Mark Twain'in "Cennette mizah yoktur," sözüyle özetlediği gibi; mizah, çoğunlukla güzellikleri değil tuhaflıkları, insanoğlunun erdemlerini değil, kusurlarını ön plana çıkarır. Yüzümüze, bizi her zaman pek şirin göstermeyen, ya da Swift'in deyişiyle, içinde kendimizinkinden başka herkesin yüzünü görmek istediğimiz bir ayna tutar. Bu yüzden, seveni kadar sevmeyeni de çoktur.”

‘Mizah edebiyat mıdır’ diye soranlara şu şekilde yanıt veriyordu bu yazısının sonunda: “Belki asıl şunu sormak gerek: ‘Mizah olmadan edebiyat olabilir mi? ‘Mizah yazarı’ denilen kişi bu ülkede edebiyatın hep üvey evladı olmuştur. Ama o, bu üvey evlatlığı, edebiyatçı damarıyla kırmayı başarmış ender isimlerden biriydi.


Yıllar önce bir tv kanalı anımsadı onu... Benimle de Kadıköy'de bir çekim yaptılar. Sulhi ağabeyi bir kez daha özlemle anlattım orada... Ne yazık ki bu programı bile izleyemedik, zira Digitürk'te olan bir kanaldı ve Youtube'a da eklememişler, oysa özellikle koymalı bu tür programları, neyse...  

Yıllarca okullarda çocuklara onun ismini sormuştum, bunu daha öne de yazmıştım... Ve ey sevgili çocuklar; okullarınızda size sorduğumda, adını hiç bilemediğiniz o büyük değerin ismi: ‘SULHİ DÖLEK’ti. Artık bu tür soruları bile soramaz haldeyiz ya, o da ayrı bir hüzün veriyor insana... 

Sulhi Dölek usta geride pek çok da kitap bıraktı... Hangi birini sayalım... Korugan, Geç Başlayan Yargılama, Kiracı, Kirpi, Habis'in Serüvenleri, Yusuf Ziya Ortaç kitabı ve pek çok çocuk kitabı... 

Kirpi adlı romanı, ölümünden sonra 2009 yılında sinema filmi oldu, bu film için "Kirpi" romanını senarist-yazar arkadaşımız Atay Sözer ile filmin yönetmeni Erdal Murat Aktaş senaryolaştırdılar.

Sevgili Sulhi ağabeyle GÜM'de çalıştığım 80'li yılların başlarında tanışmıştım. Sonra sevgili editörüm Tarık Dursun K.'nın yanında sohbetlerim oldu, ben tip olarak Tarık ağabeye de benzetirdim zaten onu, hem fizik olarak, hem de yetenek ve kalem gücü olarak çok benzerdi, zaten Tarık ağabeyin de çok sevdiği isimlerdendi. 

Sulhi ağabeyle birlikte, ortak bir şeyler yapma hayallerim olmuştu, 90'ların sonlarına doğru ama o reyting manyağı tv kanallarının kirli düzeni engel oldu projelerimize, sonuçta onu yitireli koca bir 20 yıl geçmiş aradan, bizi yıkıp da geçen, ülkedeki kültür-sanat'ı da, özellikle nitelikli komedi dizilerini tamamen yok eden korkunç bir dönem bu, Sulhi ağabey zaten böylesi kirli sakallı dizilerin hakim olduğu, akla ziyan bir düzende yazamazdı, belki de erken gidip kurtardı kendini, benim için o çok sevgili Tarık Dursun K. ekolündendir ve çok özlediğim sağlam ağabeylerden biriydi 20. ölüm yıldönümünde daha anısına yürekten sevgiyle... 


CİHAN DEMİRCİ - MİZAHHABER- (7 Kasım 2025)