AKBABA'yı anlayabilmek için biraz geriye giderek başlayalım anlatmaya... Başta da belirttiğim gibi mizah yayıncılığımız 1969'un sonunda başlar ama 1878'de Abdülhamit döneminde tam 30 yıllık bir yasak dönemi yaşar ve 1908'e dek dergicilik bir şekilde yok edilir. Bu arada yurt dışında basılan bazı dergilerin Osmanlı'ya sokulduğunu biliyoruz ama bu karanlık süreç 1908'de ilan edilen 2. Meşrutiyetle biterken mizah yayıncılığı bir patlama yaşar. Sadece İstanbul'da çoğunun ömrü kısa süreli olsa da 40'a yakın mizah dergisi-gazetesi çıkar!..
Kurtuluş Savaşı dönemine geldiğimizde de ilginç bir durum görürüz. Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara hükümetini tutan ve Mustafa Kemal'e ve Kurtuluş Savaşı’na destek veren mizah dergisi “Güleryüz”ü (1921) Sedat Simavi çıkarır. İşte bu dergiye karşı İstanbul merkezli Osmanlı hükümetini tutan ve Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkan bir mizah dergisi olan “Aydede” yi de Refik Halit Karay çıkarır.
Kurtuluş Savaşı sırasında işgalci devletlerden yana tavır alan “Aydede” dergisi Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasıyla kapanmak zorunda kalır ama bu dergi aşağı-yukarı aynı kadro ile 7 Aralık 1922’de yeni bir dergiye dönüşür. İşte sadece adı değişen Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon tarafından çıkarılan bu dergi de 20. yüzyılın en uzun ömürlü dergisi olan “Akbaba”dan başkası değildir...
Akbaba dergisi uzun yayın hayatı boyunca bir kaç kez kapansa da, yayını bir kaç kesintiye uğrasa da 1922’de başlayan yolculuğunu 1977 yılı sonunda noktalar yani 55 yıllık bir ömür sürer. Hiç unutmam henüz 14 yaşlarındaydım, o dönem Erenköy'de oturuyoruz... Mizah dergilerinin tutkunuyum... Her hafta Akbaba’yı satın aldığım Erenköy tren istasyonundaki bayiiye gittiğimde Akbaba’yı uzatan bayii;
20. yüzyılın bir başka uzun ömürlü dergisi Gırgır’ın sadece 17 yıl süren bir ömrü olduğunu düşünürsek Akbaba’nın 55 yılının ne denli uzun olduğunu daha iyi anlarız.
İlginç olan 2022 yılı, benim de yetiştiğim dergi olan Gırgır dergisinin de 50. yılı!.. Yani Gırgır, Akbaba'dan tam 50 yıl sonra yayınlanmış... Çok farklı iki ayrı mizah anlayışı!..
AKBABA, bu kadar uzun ömürlü olmasını doğrusu patronu Yusuf Ziya Ortaç'a borçludur!.. Çok zeki bir yayıncı ve edebiyatçı olan Ortaç, Akbaba'yı dönem dönem muhalif, dönem dönem dönem de iktidara yakın bir dergi olarak, çok kurnaz bir şekilde yayınlayarak, bir şekilde her devrin dergisine dönüştürmüştür. Onun ölümünden sonra oğlu Ergin Ortaç, dergiyi biraz yenileyip, atağa kaldırmaya çalışsa da 60'ların sonlarından itibaren Akbaba devrini tamamlamış bir dergi olarak, o eski ve güçlü etkisini kaybetmiştir. 1972'de Gırgır gibi "genç" beyinli bir derginin fırtına gibi esmeye başlamasıyla Akbaba, Gırgır dönemine sadece 5 yıl dayanabilmiş ve 1977'nin sonundaki yılbaşı sayısıyla tarihe karışmıştır. Anlayacağınız 7 Aralık 1922'de yayın hayatına başlayan AKBABA, gene bir Aralık ayının 28'inde son sayısıyla 55 yıllık upuzun bir serüveni noktalamıştır.
Bu ilginç ve en uzun ömürlü dergiyi son 60'ların ortasından kapanana dek iki emekçi ve özel yetenekli çizer; Cafer Zorlu ve Zeki Beyner sırtlamış, bu iki büyük usta son sayısına dek bu dergiye emek vermiştir.
Akbaba'nın kapaklarıyla şöhret olan, ömrünün son 20 yılında yakın dostluğunu paylaştığım, kendisiyle uzun röportajlar yaptığım ve hayatını anlatan biyografik kitabına katkı verdiğim sevgili Necmi Rıza Ayça da Akbaba'nın efsane çizeri olarak tarihteki yerini almıştır...
100. YILINDA BU İLGİNÇ VE EN UZUN ÖMÜRLÜ DERGİYİ SEVGİYLE VE KATTIĞI RENKLE ANIYORUM...
Cihan Demirci (7 ARALIK 2022)