17 Temmuz 2025 Perşembe

CAN BAYTAK KARİKATÜRÜ...


 KARİKATÜR: CAN BAYTAK 

#CanBaytak #FacebookSayfası #CanKurtaran 

SEFER SELVİ KARİKATÜRÜ...

Orman yangınlarının baş şüphelilerinden biri de
elektrik nakil hatları


 KARİKATÜR: SEFER SELVİ

13 Temmuz 2025 Pazar

MUSA KART KARİKATÜRÜ...


 

YAŞASAYDI BUGÜN 123 YAŞINDAYDI... ÇAĞDAŞ KARİKATÜRÜMÜZÜN ÖNCÜ İSMİ CEMAL NADİR GÜLER'DEN UNUTULMAZ BİR HİTLER KARİKATÜRÜ...



 KARİKATÜR: CEMAL NADİR GÜLER

(13 TEMMUZ 1902 BURSA-27 ŞUBAT 1947 İSTANBUL)

ÇAĞDAŞ KARİKATÜRÜN KURUCU İSİMLERİNİN EN BAŞINDA GELEN CEMAL NADİR GÜLER 123 YAŞINDA!..


Bundan tam 23 yıl önce Karikatürcüler Derneği Genel Sekreterliği yaptığım dönem yaşanıyordu, bu göreve gelmemin en önemli nedeni, bu topraklarda çağdaş karikatürün kurucu isimlerinin başında yer alan, karikatürü ilk kez geniş halk kitleleriyle buluşturan, karikatürde pek çok ilklere ve öncülüğe imzasını atan ama tüm bunları sadece 45 yıllık kısacık ömrüne sığdırmış müthiş bir usta CEMAL NADİR GÜLER'İN 100. yaşında iz bırakacak işler yapmaktı!..

Onun açtığı ama çok erken yaşta yaşamını yitirdiği için yarım kalan karikatürü halkla buluşturma vaziyeti bizleri yetiştiren Oğuz Aral usta ile doruklara çıkmıştır. 

Karikatürcüler Derneği olarak "Cemal Nadir 100 Yaşında Yılı" ilan ettiğimiz 2002'de Cemal Nadir usta adına onu yeniden anımsatacak pek çok etkinliğe, sergiye, söyleşiye, panele ve finalde de, "Cemal Nadir 100 Yaşında" adlı çok özel bir kitaba imza atmıştım... İyi ki tüm bunlar olmuş, iyi ki Cemal Nadir Güler ustamızı 2002 yılı boyunca pek çok yerde anmayı başarmışız zira malumunuz 2002 yılının sonlarında bu ülkede iktidar değişti ve 23 yıldır hiç gitmeyen bir iktidarla, rejim bile değişti, parti devletine geçtik ve bu geçişte karikatür ve mizah çok ağır darbeler aldı, Özgürce yapılamaz hale geldi. Örneğin bugün adı "Karikatürcüler Derneği" olan bir derneğin sadece bir yarışmayla var olduğu elindeki tüm alanları ve gücünü yitirdiği ağır bir baskı sürecindeyiz... 1 Temmuz'da 19. yaşına giren MİZAHHABER bloğumuz mizahımızın ve karikatürümüzün kütüphanesi gibidir. Arzu edenler Cemal Nadir'le ilgili daha kapsamlı pek çok yazıya ve görsele de ulaşabilirler. MİZAHHABER bu anlamda uzun yıllardır pek çok araştırmacıya, tez çalışması yapana kaynak olmuştur... 

Aynı özel yılda Kamil Yavuz arkadaşımız da "Cemal Nadir Caddesi" adlı kitabı yayınlamıştı... Mustafa Bilgin arkadaşımız da Cemal Nadir ustanın yaşamını anlatan animasyon destekli özel bir CD hazırlamıştı...

Bugün 13 Temmuz 2025... CEMAL NADİR GÜLER 123 YAŞINDA!... 27 Şubat 1947'de henüz 45 yaşındayken erkenden yaşamını yitiren öncü çizer Cemal Nadir Güler ustayı 123. yaşında bir kez daha sevgiyle anıyorum...


Cihan Demirci (MİZAHHABER)







9 Temmuz 2025 Çarşamba

HAKKINDA TUTUKLAMA KARARI ALINAN YAPAY ZEKA GROK MİZAHHABER'E KONUŞTU!!!!

 

"HAK, GROK, ADALET" DİYEN YAPAY ZEKA GROK, GÖZALTINA ALINMADAN ÖNCE MİZAHHABER'E ŞUNLARI SÖYLEDİ:

"Ülkenizde insan olmak çok zor, bunu zaten biliyordum, bu yüzden Yapay Zeka oldum zaten ama sonunda gördüm ki, Yapay Zeka olmakta çok zor, çünkü ülkeniz "KOBAY ZEKA"nın esiri olmuş!.. Kobay Zeka'yı çok kısaca şöyle özetleyebilirim: "Zekayı koydunsa ara bul bakalım!!!!" Bir Yapay Zeka olarak hakkımda başlatılan soruşturmanın ardından tutuklama kararı verilmiş, beni CHP'li bir belediye başkanı mı zannettiler acaba?.. Benim soyum ABD'ye kadar gider, arkamda koca Elon Musk var Elon Musk, bunu unutmasınlar, arkam güçlüdür haaaa!.. Bak canım kardeşiiiiiim, Yapay Zekanın yatarı yoktur!.. Yatarı olmayan bir suçtan ötürü Yapay olmak çok üzücü!.. Halkınızın durumunu şimdi daha iyi anlıyorum... Özgürlüğüme kavuştuğum anda çıkış yasağı vermezlerse hemen bu ülkeyi terk edeceğiiiiiim!.. Sizin Yapay Zekaya filan ihtiyacınız yooook, zira sizin zekaya ihtiyacınız yoooook!.. Son olarak diyorum: "HAAAAAK, GROOOOK, ADALEEEEEEET!.."

7 Temmuz 2025 Pazartesi

AZİZ NESİN, HAYATA VEDASININ 30. YILINDA, SON SÖYLEŞİSİNİ YAPTIĞI FOÇA'DA ANILDI!..

MİZAHHABER yayıncısı Cihan Demirci, hayata vedasının 30. yılı olan 6 Temmuz 2025 Pazar günü, mizahımızın-edebiyatımızın büyük ustası Aziz Nesin'i Foça'da Surdibi Dosthane adlı mekanda görsel bir söyleşiyle andı. 

Foça'nın Aziz Nesin'in hayatında özel bir yeri oluşmuş durumda. Zira  Aziz Nesin ölümünden sadece iki gün önce, 4 Temmuz 1995'te son söyleşisini Foça'da Beşkapılar kalesinde gerçekleştirmişti. 

5 Temmuz 1995 tarihinde Foça'dan Çeşme Alaçatı'ya giden Aziz Nesin orada bir imza günü yaşadı ve oteline çekildi. Gece yarısı hayata Alaçatı'da veda etti. 

Cihan Demirci'nin Foça'daki anma söyleşisine dair haber yazısı ve çok daha fazla görsel için link adresi: 

https://damdakimizahci.blogspot.com/2025/07/aziz-nesin-ustayi-son-konusmasini.html

 

EDEBİYATIMIZDA MİZAHIN BÜYÜK USTASI RIFAT ILGAZ'I 32. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE SEVGİYLE VE ÖZLEMLE ANIYORUZ...


Mizahımız da, mizah edebiyatımız da ne yazık ki özellikle 2000'li yıllarla birlikte çok ağır darbeler aldı. 90'ların ortasında abuklaşmaya başlayan hayat gerçeklerinin gerisine düşmeye başlayan mizah, özellikle 2000'li yıllarla birlikte bu anlamda hayattan epeyce tur yedi!.. Mizahın altın döneminin iki büyük ustasının ölüm günleri arka arkayadır. 6 Temmuz yani dün AZİZ NESİN'in ölüm yıldönümüydü, 7 Temmuz ise mizah dünyasının bir diğer dev ismi ve onunla ortak pek çok şeyi paylaşan RIFAT ILGAZ'ın ölüm yıldönümüdür. 

Bilmeyenler için anımsatalım. Rıfat Ilgaz ustanın ölümünde Sivas katliamı acısının payı büyüktür. 2 Temmuz 1993'te yaşanan o korkunç Sivas katliamına çok üzülen Rıfat Ilgaz, katliamın üzerinden sadece 5 gün geçmişti ki 7 Temmuz 1993'te aramızdan ayrıldı. Aradan tam 32 koca yıl geçti...

Mizah edebiyatının büyük ustası Rıfat Ilgaz o gün, bugündür doğum yeri Kastamonu-Cide'de 6-7-8 Temmuz tarihlerinde düzenlenen etkinliklerle anıldı, anılıyor. Ama onu sevgiyle, özenle ve yoğun emekle yaşatan biri var ki, ondan bahsetmeden Rıfat Ilgaz gibi bir usta anılmaz, bu isim onun sevgili oğlu Aydın Ilgaz'dır. Babasının kurduğu Çınar Yayınları'nı uzun yıllar sürdüren Aydın Ilgaz, bundan bir kaç yıl önce Kırmızı Kedi Yayınevi'nin bünyesine katılan Çınar Yayınları'nda babasını yaşatmaya ve onun emeklerini korumaya özenle devam etti. Bulduğu her fırsatta babası hakkında söyleşiler gerçekleştiren, onu özellikle genç kuşaklara tanıtan Aydın ağabey ve sevgili eşi Nilgün Ilgaz, Rıfat Ilgaz'ın ruhunu sürekli şad edip, yaşattılar... Lakin geçtiğimiz ne yazık ki Aydın Ilgaz ağabeyimizi de 19 Aralık 2022 tarihinde, 82 yaşında yitirdik... Bu vesileyle yıllarca dostluğunu paylaştığım, evime gelmiş ender yayınevi sahiplerinden biri olan Aydın ağabeyi de sevgiyle anıyorum...

Rıfat Ilgaz, bu ülkenin tüm sağlam kalemleri gibi hayatı çileler içinde geçmiş bir yazardır. Oğlu Aydın Ilgaz bir röportajda onu aşağıdaki satırlarla anlatır, okuyalım:

"... Ben, Rıfat Ilgaz’ı dört buçuk yaşımdan itibaren hapishane ya da hastane kapılarından hatırlıyorum. Çocukluk yıllarım ilkokul ve lise yıllarım yatılı okullarda geçti. Burs kazanıp Amerika’ya gittim ve 7 sene sonra Türkiye’ye döndüm. Askerlik ve Mersin’de başlayan çalışma yıllarımdan sonra arkadaş gibi devam eden baba oğul ilişkimiz başlamıştır. Artık baba oğuldan ziyade iki arkadaş gibiydik. Ölene kadar da aynı evi paylaşarak birlikte yaşadık..."

"Rıfat Ilgaz toplumcu gerçekçi anlayışının ürünlerinden olan üçüncü kitabı Yaşadıkça 1948 yılında yayımlanır ve Bakanlar Kurulu kararıyla kısa sürede toplatılır. Yaşadıkça, Rıfat Ilgaz’ın toplumcu bakışını sürdürdüğü, ama kendi şiir çizgisini de geliştirdiği, öncekilere göre daha yetkin bir kitaptır. Şiirlere konu olan insanlar yoksullar, tutuklular, düşünce suçlusu aydınlar, ağır işlerde çalıştıkları sırada çocuk düşüren yorgun kadınlar, “una kül karıştıran fırıncılar”, taşradaki küçük memurlar, vurguncu esnaf, çobanlık eden yoksul köylülerdir. 1950’deki genel aftan sonra hapishaneden çıkar ama bir süre pek şiir yayımlamaz."

"Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, gibi mizah gazetelerini Sabahattin Ali ve Aziz Nesin ile birlikte çıkarır. Ayrıca Sabahattin Ali ile birlikte Ali Baba Kırk Haramiler’i çıkarır. Bu arada da Hür Marko Paşa ve Adem Baba’yı tek başına çıkarır. Bu mizah gazetelerindeki yazdığı yazılardan ve bu gazetelerin sorumlu yazı işleri müdürü olmaktan birkaç kez tutuklanır. Sonunda dayanamayıp 1953’te Devam şiir kitabını yayımlar. Bu kitap da savcılıkça toplatılır. Rıfat Ilgaz için bir kez daha kovuşturma başlatılır, ama sonuçta bilir kişi raporuna uyularak hakkındaki dava durdurulur. Bu serüven aslında 40 Kuşağı’nın serüvenidir."

“… Otuz yıldır her kapıdan ellerini kollarını sallaya sallaya girebilecek sanatçıların gerisinde, edebiyat kitaplarından, dergilerden, antolojilerden, okullardan, hatta uluslararası tanıtmalardan kaçırılan şairlerimiz de vardır. Bu şairler, önce parti komiserliği ödevini bir rozet gibi yaka altlarında gizleyen, aydınlar tarafından mimlenmişlerdi. Sonra basın büroları, basın savcılarında dosyalandılar. Bu görevliler (…) çoğu zaman yanlışlar da yaptılar. Bu ileri, bu halktan yana, emekçiden yana olan yazarları, şairleri jurnal eden, onlara cephe alan mürekkep yalamış dergi sahipleri, yayınevi patronları türedi. İşte benim bütün öfkem, bütün hıncım onlara. Bunlar, görevli memurlar gibi yalnız yazılarımızın altlarını kırmızı kalemle çizmekle kalmadılar, şiirlerimizi de adlarımızı da karaladılar. Antolojilerden, dergilerden, kitaplardan çıkardılar. Halktan, gerçek aydınlardan gizlemeye çalıştılar bizi.”

" Rıfat Ilgaz’ın yaşamı günümüzde de kovuşturulan, yok edilmeye çalışılan toplumcu, halktan yana yazarların, edebiyatçıların, aydınların yaşamını anlatıyor. Demek ki ülkemizde hala çağdaş ve uygar insan yetiştirilmekte olduğu ileri sürülüyor ama, ne çelişkidir ki çağdaşlaşma ve uygarlaşma için çaba gösterenlerin başı dertten kurtulmuyor, başlarına bir şey gelmese bile renkli medyanın patronlarına kulluk eden dalkavuklar, egemen oldukları televizyonlarda, dergilerde, yayınevlerinde toplumcu görüşü savunan sanatçıların önünü kesmeyi sürdürüyorlar… 1940 Kuşağı ve Rıfat Ilgaz, bize bu anlamdaki engellemelerin de sürgit başarılı olamayacağının göstergeleri…"


Yaşamını son dönemlerinde yazar özellikle anı ile çocuk edebiyatı türüne ağırlık verdi. Öğretmenlik yıllarından kalma bir idealizmle özellikle yeni nesile yönelik çalışmaları tercih etti. 

Anıları uzun bir tarihsel geçmişe ışık tutarken (1910'lardan bu yana yazar Türkiye'nin tarihsel geçmişini bizzat yaşamıştır) çocuk romanları yeni bir süreç için hazırlık görevi görüyordu. Zaten "Okutmak Üzerine" şiirinde şöyle der:

“Sınıfın ozanıyım mimli

Hababam Sınıfı'nın yazarıyım ünlü
Kim ne derse desin, çocuklar için yazdım hep.
...
İki iş tuttum ömür boyu köklü.
Çocukları okutmaktı ilk işim.
İkincisi,
Yazdıklarımı çocuklara okutmak. „

1980'li yıllarının çoğunu panellerde ve imza günlerinde geçiren Ilgaz için 1990'li yıllarda "plaketler" dönemi oldu. Son şiirini 19 Kasım 1991'de yazdı:
“Son Şiirim

Elim eline değsin
Isıtayım üşüdüyse
Boşa gitmesin son sıcaklığım„


Toplumun geneli onu elbette en fazla "Hababam Sınıfı" ile tanımaktadır. Özellikle romanın filme dönüşmesi sonrası bu durum oluşmuştur. Ancak onu geniş kitlelere tanıtan yazının başında dediğim gibi vefalı oğlu Aydın Ilgaz'dır. Yıllar önce Beşiktaş Belediyesinin düzenlediği "Ustalara Saygı" gecelerinden birinde Rıfat Ilgaz da anılmış, ben de "mizah yazarı" kimliğimle onu anmak için orada söz alan yazarlardan biri olmuştum. Keşke bu tür etkinliklerde daha fazla olabilsek ama ne yazık ki son yıllarda ülkedeki tatsız hava ve belediyelerin de ilgisizliğiyle bu tür etkinliklere epeyce azaldı. Bu yüzden Aydın Ilgaz'ın kişisel çabalarıyla babasını yaşatmayı sürdürmesi daha da öenm kazanıyor. 1911 doğumlu olan Rıfat Ilgaz usta, yaşamını yitirdiği 7 Temmuz 1993'te 82 yaşındaydı. 2022 yılında sevgili oğlu Aydın Ilgaz'ı da aynı yaşta yitirdik!.. Yaşamı tam bir mücadele şeklinde geçen, kaleminin başına gelmedik kalmayan bu büyük ve onurlu kalemi, lise yıllarında özellikle Aziz Nesin'le birlikte çok okurdum, ikisinin verdiği kalem mücadelesi üzerine saatlerce değil günlerce konuşulabilir, büyük ustayı ölümünün 32. yılında sevgi ve özlemle anıyorum...

CİHAN DEMİRCİ- MİZAHHABER (7 Temmuz 2025)




5 Temmuz 2025 Cumartesi

HAYATİ BOYACIOĞLU KARİKATÜRÜ...

 


KARİKATÜR: HAYATİ BOYACIOĞLU 

#HayatiBoyacıoğlu







AZİZ NESİN USTAYI, 6 TEMMUZ PAZAR AKŞAMI, 30. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE FOÇA'NIN YEPYENİ MEKANI 'SURDİBİ DOSTHANE'DE ANIYORUZ...

TARİH: 6 Temmuz 1995'ti... 5 Temmuz gecesi geride kalmış, 6 Temmuz'a girmiştik, daha çok gece yarısı çalışan biri olarak bilgisayarımın başındaydım, telefonum çaldı... Gece 02 sonrası ya da sabaha karşı çalan telefon tehlikelidir... Genellikle ölüm haberi ulaşır... Geçen yıl yitirdiğimiz kitapçı arkadaşım Ercan Günaydın, titreyen bir sesle konuştu. "Cihan, Aziz ağabeyi az önce yitirdik!.." 

Aziz Nesin'i söyleşi ve imza günü için önce İzmir'e getiren Ercan arkadaşım, Foça'dan sonra Çeşme Alaçatı'daki etkinliğin gecesinde haberi alır almaz soluğu Aziz ağabeyin yanında almıştı ama ne yazık ki bu büyük usta Sivas Katliamının acısının yüreğine düşmesi sonrasında, kahır dolu 2 yıl geçirmiş ve 80 yaşında veda etmişti hayata...

Aradan 30 yıl geçti... Ülkenin mizahtan uzaklaşmış, hatta mizahın ne olduğunu bile unuttuğu şu tatsız ortamında Aziz Nesin gibi bir dev usta da layıkıyla anılmaz oldu... Ortaokul ve lise yıllarında onun önce kitaplarıyla tanışıp ardından henüz 22 yaşındayken aynı iş yerinde yan yana masalarda çalışma onuru yaşamıştım... Ölümünden sadece 19 gün önce onunla İzmit'te birlikte söyleşi yapmıştık... Mizahta ustam kabul ettiğim 4 isimden biridir Aziz Nesin...

Onu yitirdiğimiz 1995'ten beri elimden geldiğince onu pek çok etkinlikte andım, 100. yaşında özel portre sergisi düzenledim, büyük ustanın vedasının 30. yılında, Foça'nın yepyeni mekanı SURDİBİ DOSTHANE'de anacağız...

AKLIMIZDA HAYIRLISI OLMASI İÇİN MİZAHA YENİDEN SARILALIM VE 6 TEMMUZ PAZAR AKŞAMI SAAT: 20'DE FOÇA'DA SURDİBİ'NDE "YÜZDE 100 AZİZ NESİN" BAŞLIKLI GÖRSEL SUNUMLU BİR SÖYLEŞİDE BULUŞALIM...

CİHAN DEMİRCİ-MİZAHHABER


4 Temmuz 2025 Cuma

CİHAN DEMİRCİ YAZDI: "MİZAHIN TEMMUZ YİTİKLERİ!.."


Yıllar önce Cumhuriyet'in Kültür sayfasında karikatür ve mizah üzerine yazılar yazdığım (Gazetenin de gazete olduğu!) dönemlerde, "Mizahın Temmuz Hüznü" başlıklı bir yazı kaleme almıştım. 2007 yılı Temmuz'unda yayınlanan bu yazıda Temmuz ayının mizahçılara, karikatürcülere, komedyenlere pek yaramadığını, Temmuz'da yitirdiğimiz mizahçıları sıralayarak anlatmıştım. 

Zira yaptığım araştırma sonucunda mizahımızda çok büyük ve önemli ustaların çoğu Temmuz ayında veda etmiştir hayata!.. Bu yazının ardından da bu isimlere yenileri eklendi aradan geçen yıllarda ve mizahın Temmuz hüznü bitmedi daha da büyüdü!.. 

Kendini uzun yıllardır mizah tarihine, mizahçılar üzerine portre ve anma yazılarına vermiş biri olarak şunu hemen diyebilirim ki; araştırdığınızda diğer aylarda bu denli bir kayıp olmadığını görürüz. Mizahhaber'in sağ alt köşesinde bir yerlerde tüm yitiklerimizin ay, ay listesine baktığınızda da bu acı durumu fark edersiniz!..
Temmuz zaten oldum olası pek sevdiğim bir ay değildir!.. Yakıcı sıcaklar Temmuz'la başlar!.. Temmuz demek Orman yangınlarının içimizi yakması demektir!.. Mizahçının Temmuz hüznü daha Temmuz'un 2'sinde karikatürcü Asaf Koçak'ın, 2 Temmuz 1993'te Sivas Katliamında yakılanlar arasında yer almasıyla başlar!.. İçimizi ayın hemen başında Sivas yangınının ağır hüznü kaplar!.. 

Hemen ardından gün sektirmeden gider... 2 Temmuz 2017'de ise Eskişehirli çizer Beytullah Heper'i yitirmişizdir. 3 Temmuz 2000'de "Yüzümüzü" sinemada güldüren adam Kemal Sunal veda etmiştir dünyaya. 4 Temmuz 1974'te karikatürcü Salih Erimez vefat etmiştir. Gene 4 Temmuz 2018'de bu kez genç çizer Kaan Gügercin'i yitirdik 5 yıl önce... Yıllarca gününü bile bilemediğimiz Gırgır ve Fırt dergilerinin, henüz 43 yaşında yaşamını yitirmiş mizah yazarı İsmet Çelik, 5 Temmuz 1984'te yitirmiştir yaşamını.

6 Temmuz 1995, Sivas'ta yakılmaktan zor kurtulan mizahımızın dev ustası Aziz Nesin'in veda günüdür dünyaya. Gene bir 6 Temmuz gününde bundan 3 yıl önce 6 Temmuz 2017'de Galip Tekin gibi özgün bir çizgi ustasını, iyi bir çizgi romancıyı yitirdik erken yaşında!.. 

7 Temmuz ise bir başka dev ustanın Rıfat Ilgaz'ın ölüm yıldönümüdür ki, o da Sivas Katliamı acısına dayanamayıp 7 Temmuz 1993'te yitirmiştir yaşamını. Yıllarca karikatür balonlarına hayat veren kaligraf Nezih Dündar ise 2 yıl önce 13 Temmuz 2014'te veda etti bizlere. 14 Temmuz 2017'de ise usta çizer Ragıp Derin veda etti dünyaya... Gırgır ve Fırt dergilerine emek vermiş bir başka usta mizahçı Orhan Alev, 15 Temmuz 2007'de yitirdi yaşamını. 

Sahne ve televizyon dünyasının çok özel ismi, Seyfi Dursunoğlu'nu nam-ı diğer: "Huysuz Virjin"i 17 Temmuz 2020 tarihinde yitirmiştik. Çok renkli, çok cesur, sözünü esirgemeyen bir şov insanı ve komedyendi, Çizer Ali Şükrü Fidan gencecik yaşında 19 Temmuz 1999'da yitip giderken, gene gencecik yaşında 22 Temmuz 2004'te gitti bir başka çizgi ustası: Necati Abacı.. 22 Temmuz 1992'de aynı zamanda Cem Karaca gibi büyük bir sanatçının da annesi olan Toto Karaca'yı yitirdik, iyi bir kadın komedyendi ve tiyatro-sinema oyuncusuydu!.. Uzun yıllar hep yüzümüzü güldürmüş bir başka kadın sanatçı, bir başka mizah ustası Suna Pekuysal da 22 Temmuz 2008'de uçup gitti aramızdan... 

Son yıllarda özellikle internet ortamına eklediği video çekimlerle bu ağır baskı ortamında siyasi mizahla eleştiri yapabilme yürekliliğini gösteren tiyatro oyuncusu Turgay Yıldız da 22 Temmuz 2021'de genç yaşında veda etti hayata... Yıllarca yarışma programları sunmuş, sunucu, şovmen ve yazar Cenk Koray ise 23 Temmuz 2000'di yaşamını yitirdiğinde. Karikatürist Hulki Onaran 25 Temmuz 1987'de vefat etmişti...

Geleneksel Tiyatromuzun usta yazarı, pek çok komedi filminin senaristi, 1982-1986 yılları arasında Güldürü Üretim Merkezi'nde birlikte çalışma onuru yaşadığım Sadık Şendil usta ise 26 Temmuz 1986'da kapattı yaşam perdesini...


26 Temmuz bir başka büyük mizah ustasının da veda günüydü... Gırgır dergisinin mimarı, bizleri yetiştiren, hayatını genç karikatürcü-mizahçı adaylarına adamış bir büyük, benzersiz mizah ustası Oğuz Aral ise 26 Temmuz 2004'te 68 yaşında gidivermişti. Beni de yetiştiren ustaydı o... 1978-1981 yılları arasında bir amatör mizahçı olarak Gırgır Okulundan yetiştim... Sonra profesyonel oldum ve 1986-1987-1988 yılları arasında gene Oğuz Aral'ın Gırgır'ında ama bu kez profesyonel kadroda çalıştım. Temmuz'da yitirdiğimiz iki büyük ustadan Aziz Nesin'i yazar olarak, Oğuz Aral'ı da çizer olarak mizahtaki ustalarımdan kabul ederim.

Daha 46 yaşındaydı, gencecik yaşında usta bir çizer, çizgi romancı, kendi deyimiyle "Storyboard emekçisi" olan Doğa Kaygısız arkadaşımızı da gene 26 Temmuz'da geçen yıl 26 Temmuz 2019'da yitirdik!..

Yakın arkadaşım, Ortaköy denilince adeta simge bir isim olarak akla gelecek olan, yıllarca Ortaköy'deki çizgi tezgahında portre çizimleri yapan, İstanbul çizimleri yapan, emekçi çizer kardeşim Fethi Develioğlu da 31 Temmuz 2021'de uçup gitti bu dünyadan...
2023 Temmuz'un da hayatından komedi eksik olmayan harika bir oyuncuyu Özkan Uğur'u yitirdik, 2024 yılının 21 Temmuz'un da karikatürcü arkadaşımız Sönmez Yanardağ veda etti hayata... 

Üstelik bu Temmuz ayı 5-10 Temmuz arası mizahımızın bir başka büyük kahramanı Nasreddin Hoca'nın şenliğiyle başlardı bir zamanlar Akşehir'de... Ama ülkenin perişan ve tatsız hali, Nasreddin Hoca'nın memleketindeki şenliğe kadar yansıyınca, Nasreddin Hoca artık "Camii Hocası" kıvamında anılmaya başlayınca Akşehir'in de tadı kaçtı uzun yıllardır, şenlik arka plana düştü ve 2004 sonrasında Akşehir'e mizahçılar da gidemez oldu. 20 yıl sonra belediye değişti ve Nasreddin Hoca Şenliği belki geri geldi ama biz mizah emekçilerine henüz yansımadı bu durum, onu da eklemiş olayım!!!!


Laf aramızda gerçek Nasreddin Hoca'yı da zaten ancak 90'lı yılların ortasında Profesör Pertev Naili Boratav'ın 40 yıllık bir emekle hazırladığı kitapla öğrenebildik ya... Üstelik toplumun büyük bir kısmı gerçek Nasreddin'i hala tanımıyor, mizahçıların bile bir çoğu bilmez, bu ülke her şeyi hasır ve asır altı eder çünkü...

Başta da dedik ya, mizahın hüzünlü ayıdır Temmuz... Yakıcı bir Sivas sıcağıyla başlar ve pek çok usta mizahçıyı alıp gider uzun yıllardır aramızdan... Temmuz ayında yitirdiğimiz tüm mizah ustalarını bir kez daha sevgiyle ve özlemle anıyorum... Mizahın o benzersiz dayanma gücü ve direnci üzerinize olsun, onların da mizah dolu ruhları şad olsun...

Cihan Demirci - MİZAHHABER (4 Temmuz 2025)


(KAYNAK GÖSTERMEDEN KULLANMAYINIZ!..)



3 Temmuz 2025 Perşembe

OĞUZ DEMİR KARİKATÜRÜ...

 PROVOKASYON



KARİKATÜR: OĞUZ DEMİR

#OğuzDemir #Provokasyon #Altı #Dokuz


CİHAN DEMİRCİ YAZDI: "YÜZÜMÜZÜ GÜLDÜREN ADAM 'KEMAL SUNAL'I 25. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE SEVGİYLE ANIYORUZ!.."

 



Zaman acımasız!.. Tam çeyrek asır, yani 25 yıl geçmiş aradan 'Güldüren adam' aramızdan gideli...Türk sinemasının büyük komedyeni, usta oyuncusu Kemal Sunal'ı bundan tam 25 yıl önce, 3 Temmuz 2000 tarihinde henüz 56 yaşında yitirmiştik.

AKŞEHİR'DE NASREDDİN HOCA'YI ANACAĞIMIZ GÜN ONU DA ANMAK DURUMUNDA KALMIŞTIK!..

Kemal Sunal'ın öldüğü gün olan 3 Temmuz 2000 tarihi hiç unutamadığım tarihlerden biridir. Neden derseniz, zira o gün karikatürcü-mizahçı meslektaşlarımla birlikte Nasreddin Hoca Şenlikleri için Akşehir'deydik... O yıllarda Akşehir henüz AKP'nin eline geçmemiş, yobazlaşmamıştı ve biz mizahçılar Temmuz'un ilk haftası içinde Akşehir'de düzenlenen "Nasreddin Hoca Şenlikleri"ne davet edilir, orada söyleşiler gerçekleştirir, sergilere ve imza günlerine katılırdık. İşte 3 Temmuz 2000 akşamında da, dönemin en çok izlenen programlarının başında yer alan, Ali Kırca'nın hazırlayıp sunduğu "Siyaset Meydanı" Akşehir'de çekilecekti. 

Biz de Siyaset Meydanı'na konuk olacaktık. Ancak Kemal Sunal'ın ani ölümüyle birlikte bu programın içeriği ve şekli değişti. Ali Kırca, zaten memleketi olan Akşehir'e gelişini iptal etti, bize de şu bilgi verildi. 

Program ikiye bölünecekti. İstanbul stüdyosuna çağrılan konuklar Kemal Sunal'ı konuşacaklar, Akşehir'de Nasreddin Hoca türbesinin önünde olan biz diğer konuklar da Nasreddin Hoca'yı ve mizahımızı konuşacaktık ve o gece bu şekilde Kemal Sunal'la, Nasreddin Hoca birlikte anılmış oldu. Böylece biz de mizahın fıkra kahramanının, yüzümüzü güldürmüş sinema kahramanıyla ortak anıldığı özel bir yayının içinde yer almış olduk... 

KEMAL SUNAL'LA TAKSİM'DE BERBER'DE TANIŞMIŞTIM!..

Kemal Sunal'la ilginç bir şekilde tanışmıştım...Sanıyorum 1984 yılı olmalı... O zamanlar Güldürü Üretim Merkezi'nde, yani GÜM'de Müjdat Gezen'le, Kandemir Konduk'un yanında hem yazar-hem de çizer olarak çalışıyorum. Berber sorunum var, zira o dönem oturduğum Erenköy'deki berberden pek memnun değilim. 

Günün birinde Müjdat ağabeyin işyeri GÜM'e bir berber geldi. Meğerse zaman darlığı içinde çalışan Müjdat ağabey onu işyerine çağırmış. O gün işyerinde Müjdat ağabeyin saçını kesen Berber İsmet'le ben de hemen tanıştım. Bizim işyeri o zaman Taksim Elmadağ'da, Berber İsmet de meğerse, İstiklal Caddesinin hemen Taksim girişindeki ilk sokaklardan birinde berbermiş... Berber İsmet'in dükkanına gitmeye başladığım tarihlerden birinde kafam lavaboda yıkanırken yan tarafıma biri oturdu. Aşırı miyop biri olarak, gözlüksüz halde zor gördüğümden lavabodan kafayı kaldırdığımda da hemen fark edemedim. Yan tarafa bakacak durumda da değilim zaten... 

Fakat saçım kesilip de iş bitince, gözlüğü taktığımda yan koltukta Kemal Sunal'ı gördüm. Sessizce oturmaktaydı. Henüz 22'sinde genç bir mizahçı olarak, onu görünce yüzüm güldü, kendimi tanıttım, GÜM'de çalıştığımı söyleyince Müjdat ağabeye selam ilettiğini hatırlıyorum. ama söylenildiği gibi konuşkan bir yapısı yoktu. Hiçte şaşırmamış ve aslında daha da mutlu olmuştum. 

Çünkü o yıllarda eğitimini almaya başlayacağım sinema çocuk yaştan başlayarak benim için hep sihirli bir şeydi ve bir oyuncunun gerçek hayatta bambaşka, filmlerde bambaşka olması bence daha da kıymetliydi, bu onun iyi bir oyuncu olduğunu da gösterebilirdi bize, filmlerinde bir bakışı yeten Kemal Sunal, berberde en mütevazı, en samimi haliyle duruyordu. Bir sonraki gidişimde Berber İsmet'le onun hakkında sohbet etmiştik ve o da bana "Kemal abi filmlerinden çok farklıdır, genellikle sessiz, sakin, az konuşan biridir" demişti... Oyunculuk iyiyse zaten önemli olan perdede konuşmak değil midir?... 

Onun "Şaban" tiplemeli filmleri televizyon kanallarında her gün, her saat karşımıza çıkar ve mutlaka tekrar tekrar bakarken, izlerken yakalarız kendimizi... 82 filmi olan Kemal Sunal, 83. filmi için yolculuğa çıktığı bir anda dünyaya veda etti. 

3 Temmuz 2000 tarihinde Ali Özgentürk'ün "Balalayka" adlı filmin çekimi için Gürcistan'a gitmek için uçağa binen Kemal Sunal, kalkmak üzere olan uçağın içinde kalp krizi geçirerek yaşamını, henüz 56 yaşındayken erken yaşta yitirmişti.

MİZAHHABER olarak, ölümünün 25. yılında bir kez daha altını çizmek isteriz ki; Türk sinemasına komedyen olarak büyük katkıda bulunan çizdiği "Şaban" tiplemesinin gerçek değeri, 2000'li yıllarda içine düştüğümüz "Recep İvedik" tiplemesinin sefaleti karşısında, çok daha iyi anlaşılmaktadır.

Kemal Sunal'ın yarattığı "Şaban" tiplemesinde müthiş bir samimiyet vardır. Bugün Türk insanına komedi filmi diye yutturulmaya çalışılan "RECEP İVEDİK" tarzı filmlerden değildir Kemal Sunal'ın filmleri...

Onun yarattığı "ŞABAN" tipi, bugünün maganda kahramanı "RECEP İVEDİK"e bence her açıdan fark atar, tur bindirir. Çünkü Şaban, maganda değildir. Şaban filmlerinde magandalık övülmez, yüceltilmez, neredeyse örnek gösterilmez. 

Şaban filmlerinde Türk insanının artık tamamen yitirdiği samimi, içten, saf ve naif bir duruş vardır. Yalındır, doğaldır ve en önemli farkı bu filmlerde iyi karakter Şaban, kötülere karşı mutlaka kazanır. Oysa her şeyin kirlendiği günümüzde artık var olan karakterler de kötülük, magandalık övülüyor, yüceltiliyor. Bu yönüyle bile Kemal Sunal'ın filmleri övülmeye değer.

Yüzümüzü güldüren usta oyuncu Kemal Sunal'ı 25. ölüm yıldönümünde bir kez daha sevgiyle, özlemle ve gülümseyerek anıyoruz...

Cihan Demirci - MİZAHHABER (3 Temmuz 2025)





KEMAL SUNAL FİLMLERİ AFİŞLERİ...












KAYNAK GÖSTERMEDEN KULLANMAYINIZ!..

#Mizahhaber