6 Temmuz 2024 Cumartesi

29 YIL ÖNCE BUGÜN YİTİRDİĞİMİZ MİZAHIN BÜYÜK USTASI AZİZ NESİN'İN ÖLÜMÜNÜN 19 GÜN ÖNCESİNDEN KALANLAR...



MİZAH GİBİ İNSANIN PANZEHİRİ OLAN BİR GÜCÜ EPEYCE YOK ETMİŞ BİR ÜLKEDE, 29. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE DE, GENE HAKKIYLA ANILMAYACAĞINI BİLDİĞİM AZİZ NESİN USTAMLA ÖLÜMÜNDEN SADECE 19 GÜN ÖNCE İZMİT'TE SON KEZ BİRLİKTE OLDUĞUM UNUTULMAZ VE ÇOK HÜZÜNLÜ BİR SÖYLEŞİNİN ANISI...

Çok uzun yıllardır Temmuz'u hiç sevmem... Çok kez de yazmışımdır... Durup dururken olmadı elbette bu Temmuz sevmemezlik, zira zaten Temmuz'da mizahçıları hiç sevmez, Temmuz'da yitirdiğimiz müthiş mizah ustalarını her yıl paylaşırım... O kadar çoktur ki sayısı... Temmuz benim için Sivas yangınıyla başlar, hemen ertesi günü ardından mucize eseri 20 yıl önce ölümden döndüğüm o kabus gün gelir, sonrasında ardı ardına en sevdiğim mizah ustalarının, meslektaşların gidiş ayı olarak cehennem sıcağı içinde sürer de sürer... Her Temmuz içimi sıcak bir acı kaplar...


Bugün 6 Temmuz... Çocuk yaşta önce kitaplarını tek tek okuyarak sevdiğim, sonrasında gencecik yaşımda, aynı işyerinde yan yana masalarda birlikte çalışma onuru yaşadığım Aziz Nesin ustamızı yitireli, 6 Temmuz'da 29 yıl oldu... Evet, tam 29 yıl geçmiş, ölümünden sadece 19 gün önce, 17 Haziran 1995'te İzmit'te o dönem ki adıyla Saraybahçe Belediyesinin davetlisiydik... Bu belediyenin bugünkü adı İzmit Belediyesi bu arada...

AZİZ NESİN'in 2 Temmuz 1993'te yaşadığı şiddet ve katledilen bir otel dolusu 33 aydının yarattığı derin acı sonrasında kolları sıvamış, Şiddet toplumuna karşı en önemli panzehirin mizah ve mizah duygusu taşıyan insanın hoşgörüsü olduğunun altını çizen söyleşi, imza günü turları yapmaya başlamıştım, hatta o dönemler büyük tv kanalları da bizi konuk eder ya da yaptığımız bu etkinlikleri haber yapardı, çektiğimiz bir faks, canlı yayın olan bir programda hemen satırı satırına okunurdu, mizahçı olarak bugünkü gibi bir köşeye atılmamıştık henüz, sesimiz duyulurdu, hey gidi heeey nereden nereyeeee!!!!

İşte bu şiddete, gericiliğe karşı mizahın ve mizah duygusuna sahip bir hoşgörünün altını çizdiğimiz bu dönemde benim önayak olduğum bir söyleşiye gelmişti sıra... Bu söyleşinin baş konuğu Aziz Nesin olacaktı. Aziz ağabeyin 40 dereceyi aşan bir ateş içinde hasta olmasına rağmen katıldığı "ŞİDDETE KARŞI MİZAH VE HOŞGÖRÜ" başlıklı söyleşimizde aslında o gün biz İzmit'te 5-6 kişi olacaktık ama mizah dünyasından ve bizim kuşaktan bazı mizahçı arkadaşlar Sivas Katliamı sonrasında o dönem Aziz Nesin'le yan yana görülmekten bile korktukları için ne yazık ki çeşitli bahanelerle bu söyleşiye gelmediler, gerçekten annesinin rahatsızlığı nedeniyle Adana'ya gitmek durumunda kalan Demirtaş Ceyhun da son anda katılamayınca, sadece Aziz Nesin ve ben, 35 dereceyi aşan bir sıcak altında, polis koridoru içinde çok ağır bir konuşma gerçekleştirip ardından da imza günü yaptık!..

Aziz ağabey, genç kuşak mizahçı olarak bana acır halde bakıyordu, akılla ilişkisini kesmeye başlamış bir ülkede mizahı da, mizahçıyı da çok zor günler bekliyordu sonuçta!.. Onu Sivas'ta koruyamamış olan bu ülkeye çok kızgındı haklı olarak. Bu ülkenin güzel günleri için elini taşın altından çekmemiş, yüreği elinde gezen gerçek bir aydındı!.. Hayatı boyunca kimseye pabuç bırakmamıştı!..

O gün ateşler içindeyken vasiyet gibi bir emir verdi çevresine.. Ömrünün bir sürecini geçirdiği İzmit'in en çok sevdiği yeri olan Keltepe'sini, yani en yüksek bölgesini "son kez" görmek istiyordu!.. İzmit o anda ateş gibi bir sıcakla yanarken, biz söyleşi öncesinde, tam ülkemize özgü trajikomik bir şekilde, polis eskortu eşliğinde İzmit'in en yüksek tepesi olan Keltepe'ye çıktık... Püfür püfür esiyordu Keltepe...
Onun son yıllarındaki en yakın arkadaşı, hastabakıcısı, sevgilisi, dostu, can yoldaşı sevgili Ayben hanım yanındaki gerçek koruma gibiydi!.. O dönem adı Saraybahçe Belediyesi olan şimdiki İzmit Belediyesinin başkan yardımcısı da bizimleydi... Keltepe'de o gün dört kişiydik anlayacağınız...

Özellikle orta sondan başlayarak, lise çağlarında neredeyse tüm kitaplarını okuduğum, henüz 22 yaşımda yan yana masalarda aynı işyerinde çalışma onuru yaşadığım Aziz Nesin usta, o gün Keltepe'deki son sohbetimizde bana; "Bu işi yakında yapamayacaksınız" demişti, gelmekte olan gerici kuşatmayı çok net görüyordu ve genç kuşak mizahçılar için üzülüyordu, çünkü ülke mizahın yapılamayacağı, özgürlüklerden ve uygar bir dünyadan uzak bir sürecin içinde ilerliyordu!..

Her öngörüsü doğru çıktı, çünkü işi hep akılla oldu, bugün ülkemizde ranta yenik düşmemiş, organik bir mizah da, organik bir mizahçı da gerçekten "acınacak" haldedir ve siyasi-toplumsal hatta uç noktalarda gezinecek absürt bir mizah bile adeta yasaklanmıştır, onun gitmeden önce gördüğü gibi...


29 yıl önce henüz 30'lu yaşların başındaydım ve bu denli özümseyememiştim söylediklerini ama özellikle son 22 yıllık süreçte yaşadığım her türlü baskı, sansür, ifade verme, yargılanma ve hem siyasi hem de absürt mizahı özgürce yapamama, basından-medyadan adeta kovulma vaziyeti Aziz ağabeyi her zaman ki gibi haklı çıkardı!..

Herhangi bir partinin ya da siyasi görüşün yalakası ya da maşası olmayan, zalim ve yok edici iktidarları eleştirdiği kadar, iktidar olma gibi bir derdi olmayan, toplumun uzun yıllar sadece ömrünü çalan, beceriksiz muhalefet partilerini de eleştiren, gerçekten muhalif yürekli, tam bağımsız mizahçılara özgü derin bir yalnızlık da cabası!!!!

Aziz Nesin ustanın sağlığında Nesin Vakfıyla çok daha fazla haşır-neşirdik, ölümünün ardından ne yazık ki benden kaynaklanmayan bir şekilde bu ilişkiler de kesildi!.. Keşke onu yıllar önce pek çok kez yaptığımız gibi bu ölüm yıldönümünde de görsel sunumlu özel söyleşilerle anabilseydik ama ne yazık ki bir tane CHP'li belediye ya da sivil toplum örgütü ya da yayınevi böylesi bir etkinliğe gene el vermedi!!!! Bu etkinlikler yapıldığında bile orada bir mizahçı pek göremezsiniz, çünkü gerçek ve muhalif mizah bu ülkeden adeta kovulmuş bir güzellik gibidir uzun yıllardır!.. Son 3 yıldır temelli yaşamaya başladığım Foça'da başka söyleşi önerileri de hayata bir türlü geçemediği için bunu bu yıl önermedim bile!..




Yaşım ilerledikçe mizahçının hem toplum hem de muhalif geçinenlerce ne denli dikkate alınmadığını, yapayalnız bırakıldığını bizzat yaşayarak en ağır şekilde gözlemliyorum, içi boş stand-up yapmayana yaşam hakkı pek yok artık, gerçek mizahçısına asla sahip çıkmayan bir topluma Aziz Nesin usta zamanında az bile eleştiri getirdi!..


Zamanında çözdüğü bu toplumun bugünkü çok daha perişan, çok daha içler acısı ve çok daha korkunç halini görmeden gitti en azından!.. Bu işe 46 yıl önce çocuk yaşta adım attığım yıllarda başlayan mizah yolculuğumda 4 büyük ustam oldu; bunlar; Aziz Nesin, Oğuz Aral, Suavi Süalp ve Altan Erbulak'tır... Benim kare as'ım olan bu dörtlüden ustam Aziz Nesin'in ben de hep ışık saçan ve bana müthiş bir direnç ve güç veren o güzelim anısına, ölümünün 29. yılında bir kez daha mizah dolusu yürekten sevgilerimle...

Cihan Demirci (6 Temmuz 2024)